Mark Twain, Amerikan Edebiyatı’nda bol bol bahsedilen “humour” “satiric” olayına el atan adam. Mark Twain’in yazdığı her hikaye ve roman şimdiye kadar hak ettiği övgüyü almaktan geri kalmadı. Peki neydi bu adamı bu kadar tatlı kılan, bu yazıları bu kadar okunan?
Tom Sawyer’ı henüz okumadığımı düşünürsek Mark Twain’e dair bir fikrimin olması kolay değildi ta ki Kısa Öykü dersimizde The Celebrated Jumping Frog of Calaveras County hikayesini , 19.yy Amerikan Romanı’nda ise Huckleberry Finn romanını okuyana kadar.
Mark Twain’in gerçek adı Samuel Langhorne Clemens. Yazdığı romanları Mark Twain mahlası ile yazıyor ve iyi ki de yazıyor. Can Yayınları’nın 380 kitapta fiyatı 5 liraya düşürdüğünü duyunca ve Huckleberry Finn’le karşılaşınca hemen aldım başladım okumaya. Huck Finn’in en başında dikkat çeken şey kitabı yazanın kimin olduğu konusu. Mark Twain küçük Huck’ı konuşturuyor fakat Huck arada yazara da laf atmayı bırakmıyor. Az yaman çocuk değil şu Huck. Edebiyatın güvenilmeyen, güvenilemeyen anlatıcılarındandır çocuklar, kadınlar ve deliler. Böyle ayrılmıştır hikayeler fakat ben Huck’ın en akıllıdan daha akıllı olduğuna eminim. Özellikle sahip olduğu eleştirel görüş yüzünden.
Biliyoruz ki Huck ve Tom, Mark Twain’in mini halleri. Eleştirmeyi, denemeyi, yenilmeyi ve başarmayı seviyorlar. Bu yüzden çocuk kitabı olarak elinize aldığınız kitap anında bitmeye yaklaşıyor.
Koca kitapta, (Can Yayınlarından çıkan baskısı 383 sayfa) dikkat çeken temalar şunlar:
1- Irkçılık ve Kölelik
2- Ahlaki ve Zihni Eğitim
3- Toplumdaki İkiyüzlülük
4- Medeniyet ve Doğa Çatışması
5- Din Eleştirisi
6- Çocukluk
7- Yalanlar ve Şakalar
8- Popüler Romanların Parodileri
9- Para
10- Batıl İnanç
Ve bir form olarak Burlesque (Burlesk). İşte böyle geniş bir alana yayılmış durumda çocuk kitabı dediğimiz kitap. Bana kalırsa hiçbir kitap çocuk kitabı değildir. Büyük kitabı da değildir. Bu kitapların hepsi sapına kadar kitaptır. Sapına kadar edebiyattır. Bir dönem boyuna okulda işlenesi, ıncığı cıncığı çıkarılasıdır.
Sırası ile kısa kısa açıklamak gerekirse bu temaları Huckleberry Finn’in ve tahmin edebileceğimiz üzere Tom Sawyer’ın neden üstün körü romanlar olmadığını anlayacağız.
Irkçılık ve kölelik: Köleliğin ve ırkçılığın en yüksek seviyelerde yaşandığı yerlerden birisi olarak Amerika’da bu küçük çocuk tamamen siyahilerin köle olarak kullanılmasına alışmış fakat Huck Finn’in diğerlerinden farklı olan düşünüş tarzı ile kendisinin de bazen arada kaldığı ve yapmaktan çekindi koca bir “köle kurtarma operasyonu”na girişiyor. Twain’in kitabı yazdığı dönem köleliğin kaldırıldığı ve sözde özgürlüğün getirildiği bir dönem olsa da bunun sadece teoride olduğunu gayet iyi biliyordu. Bu yüzden köleliğin ve ırkçılığın insana verdiği zarar boyutlarını anlatıyordu kitapta. Kendisi de ırkçılığa karşı birisi olarak Huck Finn’i yanına almıştı. Baş kahraman da bu iki faktöre karşı çıkan küçük bir kahraman olup çıkıyordu.
Ahlaki ve Zihni Eğitim: Huck Finn mini minnacık bir çocuk olduğu için daima etrafında ona bir şeyler öğretmek isteyenler var fakat ah bu insanları nerelerinden tutsak. Büyüme ve yetişme çağında olan Huck Finn, kendi doğruları ile ilerlemeyi kabul eden bir çocuk. Widow Douglas ve Miss Watson’ı düşünürsek, iki zıt kutup arasında gidip gelen fakat sonunda kendi bildiğini okuyan bir Huck görürüz.
Toplumdaki İkiyüzlülük: Kitap boyunca dikkat çeken bir diğer konu da Huck çevresindeki kişilerin söyledikleri ile yaptıklarının birbirini tutmasıdır. Buna ilk örnek kasabaya yeni gelen hakimin verdiği karar olabilir. Babasından alınan Huck Finn, hakim kararı ile babasına geri verilecektir fakat burada büyük bir yanlışlık vardır. Huck Finn’in babası Huck’ın emanet edilmesi gereken son kişidir. Aynı zamanda verilen cezaların da uyumsuzluğu söz konusu. Küçük, ufak tefek suçlar idama kadar giderken beyaz adamların işlediği suçlar hiç de öyle büyük etki yaratmaz.
Medeniyet ve Doğa Çatışması: Huck Finn tamamıyla doğayı temsil eden bir karakter. Onun geçinmeyi biliyor, onu anlayabiliyor, onun içinde olmaktan mutlu. Widow Dougles onu daha “düzgün” “medeni” bir hale getirebileceğini iddia ediyor ve düşünüyor fakat Huck buna izin vermiyor ve kaçıyor. Bu sayede Twain’in doğayı methettiği, övdüğü gerçeğine ulaşıyoruz.
Din Eleştirisi: Mark Twain’in özel hayatına biraz daha burnumuzu soktuğumuzda sistemli dinlere karşı olduğu ortaya çıkıyor. Bu durumu Huckelberry’e yansıtan yazar tüm roman boyunca Finn üzerinden espiriler yapıyor, eleştiriyor ve gözümüze aşina gelen her şeyi eğip büküyor.
Çocukluk: Tüm hikayeyi ortaya çıkaran olay Huck’ın çocuk olduğunu görsek de verdiği kararlar ile aslında onun gerçek bir çocuk aklına sahip olduğunu söyleyemiyoruz. Jim’i kurtardığı durumlar, Tom ile yaptığı anlaşmalar ve diğer tüm açıklamalar onun çocukluğun keskin algısıyla yaşadığını gösteriyor. Her ne kadar Twain Jim ile Huck’ı birbirine benzetse de -ikisinin de savunmasız ve ailesinden uzakta olduğunu- fakat Huck yine de Jim’den daha üstün oluyor.
Yalanlar ve Şakalar: Yalanlar yalanlar, olaylar olaylar. Tüm roman boyunca yalanın bini bir para. İstedikleri kadar söylüyorlar. Ancak yalan söyleyen sadece Huck değil aynı zamanda Tom, aynı zamanda Widow Dougles, aynı zamanda Dük ve Kral. Etrafımız sarıldı, ellerinizi kaldırın! Dük ve Kral’ın söylediği yalanlar başlarına bela açarken ve onları ölümden bile kurtaramazken Tom’un söylediği yalanlar onu pek çok durumdan kurtarabiliyor. İşte bu noktada Huck, yalanın pembesinin o kadar da zararlı olmadığını çözüyor. : ) Şakalar ise bir diğer eğlence türü. Huck’ın Jim’e yaptıkları, Dük’ün ve Kral’ın tiyatro sahnesinde yaptıkları ve Tom’un Huck’a yaptığı en büyük şaka.
Popüler Romanların Parodileri: Romanda en dikkat çeken romantik karakter Tom’dur. Hayatını kitaplara göre yaşar, onlardan alıntılar yapar, örnekler verir ve başkalarının da o şekilde yaşamasını ister. Okuduğu romanları yanlış yorumluyor olsa da Tom’un hayatına enerji veren yegane faktör kitaplardır. Mark Twain’in yaptığı en büyük parodi ise Sheperson ailesi ile Grangerford’ların birbirini öldürmesidir. Doğrudan Romeo ve Juliet gibi olan bu hikaye dünya üstündeki en popüler romana da selam çakmıştır.
Para: Huck’a göre çok da bir şey ifade etmeyen fakat kolaylıklara neden olduğunu anladığı para, Jim için tamamen özgürlüğe işarettir. Jim’in parası olmalıdır ki ailesini satın alabilsin, özgürlüklerini onlara verebilsin.
Batıl İnançlar:Jim ve Huck’un genel anlamda mantıklı iki karakter olduğunu düşünürsek bu karakterler herhangi bir batıl inanç söz konusu olduğunda deliye bağlıyorlar. Ancak bu batıl inançlar da yabana atılacak türden değil. Geleceğe dair olacağını söyledikleri pek çok şey bu batıl inançlar ile ortaya çıkıyor.
Son olarak Burlesk: Bir güldürü formu olan Burlesk, bulunulan dönemi eleştirmek, eleştirirken durumun dışına çıkmak ve çok alakasız durumlardan bahsediyormuş, alakasız kişileri söylüyormuş gibi yaparak doğrudan oku kalbine saplamaktadır. Köleliğin kaldırılmasından sonra yazılan bu roman ilk anda politik gelmese de aslında tamamen köleliğe anti temalar içerir, ayrıca doğrudan bulunduğu coğrafyaya hitap eder. Burlesk’in en büyük üstadı ise Shakespeare’dir. Okuduğunuz ya da izlediğiniz oyunlarda bambaşka bir dönemi izliyor gibi hissedersiniz, olaylar başka coğrafyalarda geçiyordur fakat… İşte burlesk, komedi ile siyaseti birleştiren, kör göze parmak bir formdur.
Bu uzun yazıyı toparlarsak, Huckleberry Finn, başlı başına uzunca bir tez konusudur. Huck denen velet can tatlısı, minnak, akıllı mı akıllıdır. Okusanız ya bu kitabı?