• BEN KİMİM? / NEDEN YAZIYORUM?
  • SİZDEN GELENLER
  • Copyleft

Öznur Doğan

~ La beaute est dans la rue!

Öznur Doğan

Tag Archives: içimizdeki şeytan

İçimizdeki Şeytan / Bu Sefer Başka

04 Pazartesi Şub 2013

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ Yorum bırakın

Etiketler

anne oğul ilişkisi, aşk hikayesi, aşk romanı, can yayınları, içimizdeki şeytan, marthe, raymond radiguet, sabahattin ali, sigmund freud, şehvet


raymond-radiguet-icimizdeki-seytanSabahattin Ali’den sonra Raymond Radiguet’nin İçimizdeki Şeytan’ı bana biraz yavan geldi. Can Yayınları’ndan okuma fırsatı bulduğum ve 19 yaşında bir yazarın yazdığı kitap nereden baksanız meh.

İlk olarak kahramanımızın küçük bir çocuk oluşu dikkatimizi çekiyor. 1. Dünya Savaşı sırasında Fransa’da kendisinden büyük bir kız ile aşk yaşamaya başlıyor. O anda kendi ergenliğimize dönüyor, yaşamaya çalıştığımız aşkları nasıl yaşadığımızı hatırlıyoruz. En az onun kadar problemli ve sorunlu. Herkes bizi sevsin ama biz istediğimizi yapalım, sorumluluk kabul etmeyelim ama en büyük sorumlu biz olalım gibi. Bu yüzden küçük bir anlatıcının bize söyledikleri canımızı skıyor. Ergenliğe dönmüş oluyoruz, çoğumuzun istemediği o atarlı giderli zamanlara.

Ardından hikayenin kurgulanışı ile klasik bir aşk romanı okuduğumuzu anlıyoruz. Burada taraflardan bir tanesinin küçük olmasına gerek yok. Hikaye şehvetin ve aşkın bir araya geldiği topraklarda geçiyor. Hikayemizin dramatize kısmını seven genç kız oluşturuyor. İçimizdeki Şeytan’ın alınıp sevilesi tarafları olmasına rağmen bütüncül olarak bakıldığında geri planda kalıyor.

Bir annenin oğlunu evlendirmek isteyişi ancak daima gelini beğenmeyişi, işlediğimiz suçların aslında gerçekten su yüzeyine çıkmasını isteyişimiz gibi nokta atışlarının yanı sıra basit roman örgüsü ve beklenen son ile bitirmesi bize çantada keklik hissi veriyor. Şu anda kitabın yeni basımları yapılıyor mu bilmiyorum ancak arkakapakta abartılarak anlatılan genç dahi Raymond Radiguet’yi ya çok yanlış çevirdiler ya da o çok yanlış geldi.

2012’nin En Çok Satan Kitapları

28 Cuma Ara 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ 2 Yorum

Etiketler

2012 en çok satılan kitaplar, 2012 popüler kitaplar, albert camus, amin maalouf, aylak adam, çavdar tarlasında çocuklar, bir bilim adamının romanı, Dönüşüm, düşüş, doğudan uzakta, grinin elli tonu, içimizdeki şeytan, ihsan oktay anar, kürk mantolo madonna, korkuyu beklerken, kuyucaklı yusuf, mutlu ölüm, oyunlarla yaşayanlar, saatleri ayarlama enstitüsü, semerkant, siddharta, sineklerin tanrısı, taht oyunları, tuhaf alışkanlıklar kitabı, tutunamayanlar, yabancı, yaşar kemal, yedinci gün


kütüphaneKitaplar! Asla vazgeçmek istemeyeceğim yegane parçalar. Şimdiye kadar burada hem kitaplardan hem filmlerden hem de tiyatro oyunlarından bahsettim. 2012’nin sonuna gelirken benim için de bir durum raporu vermek şart oldu. 2012’de en çok hangi kitaplar satılmış, neler varmış, kim yokmuş? Bu kitaplar neden böyle tutulmuş bir göz atalım. Daha sonra 2012’nin filmleri ve tiyatro oyunlarından da bahsederiz.

dogudan uzakta amin maalouf

Listenin birinci sırasında Amin Maalouf – Doğu’dan Uzakta var. 2012’yi verimli bir şekilde geçirdim Amin Maalouf açısından. Bir tek satın alıp da okumadığım Ölümcül Kimlikler kaldı. Onun dışında Beatrice’ten Sonra Birinci Yüzyıl, Tanios Kayası, Uzaktan Aşk ve Doğu’nun Limanları‘nı okuma fırsatı buldum bu sene içinde. Semerkant ve Yüzüncü Ad’ı ise çok daha önce okuyabilmiştim. Doğu’dan Uzakta’yı henüz okuma şansına nail olmadım ancak kısa sürede alıp başlayacağım kesin çünkü Amin Maalouf beni Beatrice ile kırmış olsa da kolayca vazgeçemeyeceğim bir yazar.

“Doğu’dan Uzakta, bir yüzleşmenin romanı: Gençliklerinin en güzel dönemlerini bir arada geçiren, ülkelerinde patlak veren iç savaştan sonra farklı yerlere dağılan ve yıllar sonra, eski arkadaşlarından birinin cenazesi için tekrar ülkelerine dönen bir grup arkadaş… Açıkça belirtilmese de Lübnan İç Savaşının getirdiği yıkımlara ve Ortadoğu coğrafyasının kültürel, tarihsel ve toplumsal sorunlarına dair çok çarpıcı gözlemlere de yer veren Doğu’dan Uzakta’da Maalouf, yine en iyi bildiği şeyi yapıyor: Doğuyu anlatıyor.” demişler. Bu da zannediyorum kitabı almak için yeterli bir açıklama.

yedinci gun ihsan oktay anarSıkı bir İhsan Oktay Anar hayranının uzun zamandır beklediği kitaptır Yedinci Gün. Benim gerçekten büyük bir merakla beklediğim kitaptı. Hepsinden çok daha iyi olmasını hatta bilmediğim bir şekilde tamamen bana ait olmasını istemiştim ancak en büyük hayal kırıklığını yaşadığım kitap oldu. Daha önce İhsan okumasaydım belki de bu okuduğum bana büyülü, aklın ötesinde gelecekti, ancak İhsan Oktay Anar’ın Külliyatı’ndan haberdar olan birisi olarak bir Suskunlar değil demek istiyorum. Yine de bu benim şahsi görüşüm, en çok satanlar listesinde ikinci sırada olmasına göre vardır helbet bir bildikleri.

“Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak.”

ciplak deniz ciplak ada yasar kemal

Listenin üçüncü sırasında Yaşar Kemal yer alıyor. İnce Memed ile Yaşar Kemal’i tanıma fırsatı yakalamış insanların son zamanlarda Kemal’den bekledikleri önemli bir eserdi Çıplak Deniz Çıplak Ada. Sait Faik aklıma geliyor her ada denilişinde, bu yüzden kitabı daha bir bağrıma basıyorum. Şimdiye kadar burada herhangi bir Yaşar Kemal yazmamış olmanın hüznünü yaşıyorum bir yandan.

“Çıplak Deniz Çıplak Ada”, Yaşar Kemalin yerlerinden edilen insanların Egede bir adada yeni bir yaşam kurma çabalarının destansı öyküsü Bir Ada Hikâyesinin dördüncü ve son kitabı. Dörtlünün bu son romanında, geçmişin yaraları kapanmaya yüz tutmuş ama izleri kalmıştır… Ağaefendiyle Melek Hatun, Poyrazla Zehra, Ali Hüseyin’le Nesibe muradına erecektir; Lena Ananın hasretle yollarını beklediği kayıp oğulları da geri dönmüştür ama balıkçıların reisi Hıristonun başına beklenmedik bir olay gelir.”

grinin elli tonu e l jamesPopüleritesi ile dünyayı sallayan Grinin Elli Tonu var listenin dördüncü sırasında. Kitabı okumadım ve büyük bir önyargı ile okumak da istediğimi sanmıyorum. Pegasus yayınlarından çıkan kitapların neden böylesine popülerlik yakaladığını da tekrar düşünmek istiyorum. Hmm…

yabanci albert camusBeşinci sırada değil de daha yukarıda olmayı hak eden Yabancı var listede. Albert Camus’nün esrarengiz dünyasında, kelimelerinde ve düşlerinde hareket etmenin tek yolu belki de onun kitaplarını okumak. Albert Camus’nün de üç kitabını bu sene okumuş olduğum için mutluyum. Mutlu Ölüm ve Yabancı, ardından da Düşüş. İnsanın kendi gözlerinin içine bakması demek bana kalırsa Camus okumak.

“Ölümün egemen olduğu bir “varlık”ın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi “Meursault”, bir simge kahraman değildir, “adı” olmayan bir “Yabancı”dır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. “

kürk mantolu madonnaZaman geçse de gerçekliğinden hiçbir şey kaybetmeyecek olan bir kitap var listede. Bu kitap her zaman listede kalmalı bence hatta ikinci ve üçüncü sırada yer alırsa hiç gocunmam. Sabahattin Ali okumuş olduğum için kendimi şanslı addediyorum. Böyle bir adam ile, böyle bir can ile tanışmak belki de insanoğlunun yaşayabileceği en güzel deneyimlerinden bir tanesi. Henüz tüm hoyrat ellerde yerini almadan tanışmak ise paha biçilemez. Kürk Mantolu Madonna ve İçimizdeki Şeytan ile kilitleri kapamış oldu Sabahattin Ali. Açabilmek için yürek gerek.

“Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.”

Liste şu şekilde devam ediyor: Lizbon’a Gece Treni, Özgürlüğün Elli Tonu, Satranç ve  bir sonraki durak Tutunamayanlar olunca ben duruyorum.

tutunamayanlar oguz atayBu kitabın hala en çok satanlar listesinde olması Türk Edebiyatı için en onurlu gerçeklerden bir tanesi. Geç keşfedilmiş ancak peşinin bırakılmaması gerektiği anlaşılmış bir adam Oğuz Atay ve onu okumak ve onu anlamak ve onunla birlikte düşünmek. Oyunlarla Yaşayanlar, Korkuyu Beklerken ve Bir Bilim Adamının Romanı‘nı severek ve bayıla bayıla okurken onu okumanın vakti olduğunu anladığım adamın en baba, en kalın kitabının listede olması. İşte tarif edilemez mutluluk yaratan gerçeklerden bir tanesi.

“Tutunamayanlar, Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Berna Moran, Oğuz Atayın bu ilk romanını “hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı” olarak niteler. Morana göre “Oğuz Atayın mizah gücü ve duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanları büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, eserdeki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.” Küçük burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alan Atay, “saldırısı tutunanların anlamayacağı, rededeceği türden bir romanla yapar.”

Okumadığım kitaplar ile karşılaştıkça listede üzülüyorum yetişemiyorum diye. Liste sırasıyla şu şekilde devam ediyor:

Hikayem Paramparça,

Sinek Isırıklarının Müellifi,

İçimden Geçen Zaman,

Taht Oyunları serisi,

Sineklerin Tanrısı,

Siddharta

Ve ardından okuyup en çok okunan listesinden olmasından mutlu olduklarım geliyor:

Suç ve Ceza,

Aylak Adam,

Dönüşüm,

Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı,

Çavdar Tarlasında Çocuklar,

Kuyucaklı Yusuf…

Ah kitapların mutluluğu bir başka. Bir başka onların kokuları ve hatta satın alma duygusu.

Unthinkable / Düşünülemez, Yaşanır

19 Perşembe Tem 2012

Posted by Öznur Doğan in Filmler, sinema, film inceleme

≈ 1 Yorum

Etiketler

ajan brody, düşünülemez, içimizdeki şeytan, matrix, samuel l jackson, trinity, unthinkable


Biliyorum ki içimizde Samuel L. Jackson’ı ölümüne sevenler var. Böyle bir açıklamaya sanırım 10 tane daha aktör ve aktris için yapabilirim. Sinema dünyasında ne yapsa güzel olan, elini attığı işi güzelleştiren adamlar ve kadınlar var. Yerim.

Unthinkable’ı henüz bitirmişken ve hazır dumanı üzerinde tütüyorken yazayım dedim. Amerika’nın dış politikasına inceden inceye değdirme yapan ve bir terörizm olayının üzerine kurulan senaryosu ile ilk başta size sıradan görünebilir. Aslına bakarsanız tüm polisiye filmler her türlü sıradan gelecektir çünkü hatim ettik hepsini.

unthinkable-dusunulemez-izle

Unthinkable’ı bu kadar “Düşünülemez” yapan şey ise Matrix’in Trinity’si Unthinkable’ın Ajan Brody’sinin terörizm eylemini gerçekleştirecek olan Yusuf ile konuşurken söyledikleri:

Çoktan kazandığını göremiyor musun?  Bizlerin, gerçekte nasıl insanlar olduğumuzu kanıtladın.

Tüm film boyunca belki de en çok etkilendiğim nokta buydu. Daima içimizdeki şeytan modunda hareket ettiğim için olabilir. İmkan sağlandığında ve şartlar zorunlu kılınıyor gibi göründüğünde bile insanın içinden çıkan o vahşiyi görmemize neden oluyordu Yusuf. Bir yandan yüz binlerce insan vardı ölecek olan fakat bir yandan da an be an işkencenin soğuk yüzü ile bir olan bir adam.

İşkenceyi haklı kılan hiçbir şeyi şimdiye kadar savunmadım, aksine barış melekliği kıvamında “Neden böyle oluyor canım?” diye düşünenlerdenim fakat film boyunca kendi kendime şu soruyu sordum: Orada H’in yerinde sen olsaydın ne yapardın? Kendini tüm işkence türlerine hazırlamış olan bir adama karşı neyi kullanırdın? Eğitimli bir teröristle karşı karşıya kalsan neleri feda eder, hangi kötü yanlarını safra gibi dışarı atardın?

Böyle filmleri izledikçe kendimi kötü hissediyorum. İşkence edilene karşı hissettiğim müthiş empatinin yerini bazen tiranlık alabiliyor. İnsan kendinden ve yapabileceklerinden işte bu yüzden daima korkmalı.

Unthinkable Trailer

İçimizdeki Şeytan’da Darwin ve Freud

12 Pazar Şub 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ 1 Yorum

Etiketler

öznur doğan, charles darwin, içimizdeki şeytan, kitap incelemesi, kitap tanıtımı, maroia, naturalism, oznurdogan.com, sabahattin ali, sigmund freud, yapı kredi yayınları


Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan romanını bitirdiğim gibi kendimi sorgu lambasının altına alınmış gibi hissettim.

Nasıl ki naturalizmin amacı insanı anlatmak ve ona dair her şeyi açığa çıkarmak; hem de en ufak noktasına kadar, İçimizdeki Şeytan’da içimizdeki gerçek şeytana şöyle bir derinlemesine bakıyor.

Romanı okurken ilk olarak aklıma Charles Darwin’in arkasında durduğu Naturalism ve ilkelerinden birisi olan “hayvansı yön” – animalistic side geldi. Bu hayvansı yön daha doğrusu en dipteki Freud’un da id olarak söylediği temel kişiye dayanıyor. Daha önce Theodore Dreisser’ın Sister Carrie adlı romanında denk gelmiştim böylesine dipli başlı zihin analizlerini ve ahlak üzerine yazıları.

Sister Carrie’de sevdiği kadınla yeni bir hayata başlamak için çalıştığı şirketin parasını çalan George Hurstwood ile farklı amaçlarla da olsa İçimizdeki Şeytan’daki veznedar ve Ömer neredeyse aynı ahlak kriterlerinden geçip karar veriyorlar. Dreisser romanında paranın çalınma sahnesini anlatırken Hurstwood’un içten gelen bir dürtü ile bunu yaptığını söylüyordu.

İçimizdeki Şeytan’da da herkesin içinde aslında bahsetmek istemediği, kimseyle paylaşmadığı ya da paylaştığı halde anlaşılamayan bir şey “animal side” ya da “id” var. Ve bunların doğrultusunda hareket eden insanoğlunun durumu anlatılıyor.

Ömer’in şeytan olarak adlandırdığı bu olgu bize yaptığımız ve yapmak istediğimiz her şeyin doğal ve doğru olduğunu anlatmaya çalışıyor. Aslında insan doğası gereği sahip olduğu şeytanla yaşamaya devam ediyor sürekli.

Eğer onu bastırmayı başarabiliyorsa topluma uyumlu bir halde de hayatını devam ettiriyor.

İçimizdeki Şeytan bittiğinde sağ tarafımda Darwin sol tarafımda Freud vardı. Önce Darwin’e teşekkür ettim sonra Freud’a ve kitabı yavaşça kapattım.

Bir Karış İstanbul’da Üç Kuruş Aklım

07 Salı Şub 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ 2 Yorum

Etiketler

ömer ayhan, öznur doğan, bir karış istanbul, gümülcine, içimizdeki şeytan, kitap, kitap incelemesi, kitap tanıtımı, komotini, maroia, oznurdogan.com, sabahattin ali, yapı kredi yayınları, İstanbul


Daha dün gece yaklaşık 20 sayfası kalan Bir Karış İstanbul kitabını bitirdim. Ömer Ayhan yazmış. İlk defa denk geldim Ömer Ayhan’a. Önce Sadri Alışık selamı verdim sonra sayfalarını araladım. Yanlışlıkla duvara dayadığım ve hafiften rutubetle nemlendiği için üzüldüm. Üzülmedim değil.

Sonrası… Sonrası tam da damağımda kalan müthiş tat. Yenilere bakıyorum yeniler alıyorum. En çok eskilerle harmanyalabildiğim yenileri seviyorum. Romanı roman üzerine hikayeyi de hikaye üzerine katıyorum.

Ömer Ayhan’a başlayınca beynimde bağlantılar başlıyor çabucak Mine Söğüt’ün Deli Kadın Hikayeleri ile. Böyle vurucu böyle sağlamdı Mine Söğüt de.

Sanırım sıradan aşk polisiye vs tüm o diğer hikayelerden daha fazla seviyorum kısacık fakat çok şey anlatan yazıları.

Birkaç şiir de var öyle Göçebe mesela. Bir de Acaba.

Yazarların hayatlarını da vurucu bulduysam bir de keyfime diyecek yok.

Akşam 1 otobüsü ile Gümülcine’den İstanbul’a doğru hareket eden otobüste İçimizdeki Şeytan’a kaldığım yerden devam ediyor olacağım. Onu da hemen Darwinisme bağlıyorum fakat onu yeni bir sayfaya bırakıyorum.

Ps: Dangalak gibi çirkinleşen yazımı düzelttim. İtina ile güzel yazıyla geliyorum. Öptüm.

Abone Ol

  • Entries (RSS)
  • Comments (RSS)

Arşivler

  • Eylül 2017
  • Ağustos 2014
  • Şubat 2014
  • Kasım 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012
  • Şubat 2012
  • Ocak 2012

Kategoriler

  • Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım
  • Filmler, sinema, film inceleme
  • Güncel, gündem, medya
  • Sanat, resim, tiyatro
  • Seyahat, mekanlar, hatıralar

Meta

  • Kayıt Ol
  • Giriş

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.

Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası
  • Takip Et Takip Ediliyor
    • Öznur Doğan
    • Diğer 123 takipçiye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Öznur Doğan
    • Özelleştir
    • Takip Et Takip Ediliyor
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucuda görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle
 

Yorumlar Yükleniyor...