• BEN KİMİM? / NEDEN YAZIYORUM?
  • SİZDEN GELENLER
  • Copyleft

Öznur Doğan

~ La beaute est dans la rue!

Öznur Doğan

Tag Archives: william shakespeare

Huckleberry Finn’in Serüvenleri

02 Perşembe Ağu 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ 1 Yorum

Etiketler

burlesk, burlesque, can yayınları, huckleberry finn analysis, huckleberry finn'in maceraları, Mark Twain, william shakespeare


Mark Twain, Amerikan Edebiyatı’nda bol bol bahsedilen “humour” “satiric” olayına el atan adam. Mark Twain’in yazdığı her hikaye ve roman şimdiye kadar hak ettiği övgüyü almaktan geri kalmadı. Peki neydi bu adamı bu kadar tatlı kılan, bu yazıları bu kadar okunan?

Tom Sawyer’ı henüz okumadığımı düşünürsek Mark Twain’e dair bir fikrimin olması kolay değildi ta ki Kısa Öykü dersimizde  The Celebrated Jumping Frog of Calaveras County hikayesini , 19.yy Amerikan Romanı’nda ise Huckleberry Finn romanını okuyana kadar.

Mark Twain’in gerçek adı Samuel Langhorne Clemens. Yazdığı romanları Mark Twain mahlası ile yazıyor ve iyi ki de yazıyor. Can Yayınları’nın 380 kitapta fiyatı 5 liraya düşürdüğünü duyunca ve Huckleberry Finn’le karşılaşınca hemen aldım başladım okumaya. Huck Finn’in en başında dikkat çeken şey kitabı yazanın kimin olduğu konusu. Mark Twain küçük Huck’ı konuşturuyor fakat Huck arada yazara da laf atmayı bırakmıyor. Az yaman çocuk değil şu Huck. Edebiyatın güvenilmeyen, güvenilemeyen anlatıcılarındandır çocuklar, kadınlar ve deliler. Böyle ayrılmıştır hikayeler fakat ben Huck’ın en akıllıdan daha akıllı olduğuna eminim. Özellikle sahip olduğu eleştirel görüş yüzünden.

Biliyoruz ki Huck ve Tom, Mark Twain’in mini halleri. Eleştirmeyi, denemeyi, yenilmeyi ve başarmayı seviyorlar. Bu yüzden çocuk kitabı olarak elinize aldığınız kitap anında bitmeye yaklaşıyor.

Koca kitapta, (Can Yayınlarından çıkan baskısı 383 sayfa) dikkat çeken temalar şunlar:

1- Irkçılık ve Kölelik

2- Ahlaki ve Zihni Eğitim

3- Toplumdaki İkiyüzlülük

4- Medeniyet ve Doğa Çatışması

5- Din Eleştirisi

6- Çocukluk

7- Yalanlar ve Şakalar

8- Popüler Romanların Parodileri

9- Para

10- Batıl İnanç

Ve bir form olarak Burlesque (Burlesk). İşte böyle geniş bir alana yayılmış durumda çocuk kitabı dediğimiz kitap. Bana kalırsa hiçbir kitap çocuk kitabı değildir. Büyük kitabı da değildir. Bu kitapların hepsi sapına kadar kitaptır. Sapına kadar edebiyattır. Bir dönem boyuna okulda işlenesi, ıncığı cıncığı çıkarılasıdır.

Sırası ile kısa kısa açıklamak gerekirse bu temaları Huckleberry Finn’in ve tahmin edebileceğimiz üzere Tom Sawyer’ın neden üstün körü romanlar olmadığını anlayacağız.

Irkçılık ve kölelik: Köleliğin ve ırkçılığın en yüksek seviyelerde yaşandığı yerlerden birisi olarak Amerika’da bu küçük çocuk tamamen siyahilerin köle olarak kullanılmasına alışmış fakat Huck Finn’in diğerlerinden farklı olan düşünüş tarzı ile kendisinin de bazen arada kaldığı ve yapmaktan çekindi koca bir “köle kurtarma operasyonu”na girişiyor. Twain’in kitabı yazdığı dönem köleliğin kaldırıldığı ve sözde özgürlüğün getirildiği bir dönem olsa da bunun sadece teoride olduğunu gayet iyi biliyordu. Bu yüzden köleliğin ve ırkçılığın insana verdiği zarar  boyutlarını anlatıyordu kitapta. Kendisi de ırkçılığa karşı birisi olarak Huck Finn’i yanına almıştı. Baş kahraman da bu iki faktöre karşı çıkan küçük bir kahraman olup çıkıyordu.

Ahlaki ve Zihni Eğitim: Huck Finn mini minnacık bir çocuk olduğu için daima etrafında ona bir şeyler öğretmek isteyenler var fakat ah bu insanları nerelerinden tutsak. Büyüme ve yetişme çağında olan Huck Finn, kendi doğruları ile ilerlemeyi kabul eden bir çocuk. Widow Douglas ve Miss Watson’ı düşünürsek, iki zıt kutup arasında gidip gelen fakat sonunda kendi bildiğini okuyan bir Huck görürüz.

Toplumdaki İkiyüzlülük: Kitap boyunca dikkat çeken bir diğer konu da Huck çevresindeki kişilerin söyledikleri ile yaptıklarının birbirini tutmasıdır. Buna ilk örnek kasabaya yeni gelen hakimin verdiği karar olabilir. Babasından alınan Huck Finn, hakim kararı ile babasına geri verilecektir fakat burada büyük bir yanlışlık vardır. Huck Finn’in babası Huck’ın emanet edilmesi gereken son kişidir. Aynı zamanda verilen cezaların da uyumsuzluğu söz konusu. Küçük, ufak tefek suçlar idama kadar giderken beyaz adamların işlediği suçlar hiç de öyle büyük etki yaratmaz.

Medeniyet ve Doğa Çatışması: Huck Finn tamamıyla doğayı temsil eden bir karakter. Onun geçinmeyi biliyor, onu anlayabiliyor, onun içinde olmaktan mutlu. Widow Dougles onu daha “düzgün” “medeni” bir hale getirebileceğini iddia ediyor ve düşünüyor fakat Huck buna izin vermiyor ve kaçıyor. Bu sayede Twain’in doğayı methettiği, övdüğü gerçeğine ulaşıyoruz.

Din Eleştirisi: Mark Twain’in özel hayatına biraz daha burnumuzu soktuğumuzda sistemli dinlere karşı olduğu ortaya çıkıyor. Bu durumu Huckelberry’e yansıtan yazar tüm roman boyunca Finn üzerinden espiriler yapıyor, eleştiriyor ve gözümüze aşina gelen her şeyi eğip büküyor.

Çocukluk: Tüm hikayeyi ortaya çıkaran olay Huck’ın çocuk olduğunu görsek de verdiği kararlar ile aslında onun gerçek bir çocuk aklına sahip olduğunu söyleyemiyoruz. Jim’i kurtardığı durumlar, Tom ile yaptığı anlaşmalar ve diğer tüm açıklamalar onun çocukluğun keskin algısıyla yaşadığını gösteriyor. Her ne kadar Twain Jim ile Huck’ı birbirine benzetse de -ikisinin de savunmasız ve ailesinden uzakta olduğunu- fakat Huck yine de Jim’den daha üstün oluyor.

Yalanlar ve Şakalar: Yalanlar yalanlar, olaylar olaylar. Tüm roman boyunca yalanın bini bir para. İstedikleri kadar söylüyorlar. Ancak yalan söyleyen sadece Huck değil aynı zamanda Tom, aynı zamanda Widow Dougles, aynı zamanda Dük ve Kral. Etrafımız sarıldı, ellerinizi kaldırın! Dük ve Kral’ın söylediği yalanlar başlarına bela açarken ve onları ölümden bile kurtaramazken Tom’un söylediği yalanlar onu pek çok durumdan kurtarabiliyor. İşte bu noktada Huck, yalanın pembesinin o kadar da zararlı olmadığını çözüyor. : ) Şakalar ise bir diğer eğlence türü. Huck’ın Jim’e yaptıkları, Dük’ün ve Kral’ın tiyatro sahnesinde yaptıkları ve Tom’un Huck’a yaptığı en büyük şaka.

Popüler Romanların Parodileri: Romanda en dikkat çeken romantik karakter Tom’dur. Hayatını kitaplara göre yaşar, onlardan alıntılar yapar, örnekler verir ve başkalarının da o şekilde yaşamasını ister. Okuduğu romanları yanlış yorumluyor olsa da Tom’un hayatına enerji veren yegane faktör kitaplardır. Mark Twain’in yaptığı en büyük parodi ise Sheperson ailesi ile Grangerford’ların birbirini öldürmesidir. Doğrudan Romeo ve Juliet gibi olan bu hikaye dünya üstündeki en popüler romana da selam çakmıştır.

Para: Huck’a göre çok da bir şey ifade etmeyen fakat kolaylıklara neden olduğunu anladığı para, Jim için tamamen özgürlüğe işarettir. Jim’in parası olmalıdır ki ailesini satın alabilsin, özgürlüklerini onlara verebilsin.

Batıl İnançlar:Jim ve Huck’un genel anlamda mantıklı iki karakter olduğunu düşünürsek bu karakterler herhangi bir batıl inanç söz konusu olduğunda deliye bağlıyorlar. Ancak bu batıl inançlar da yabana atılacak türden değil. Geleceğe dair olacağını söyledikleri pek çok şey bu batıl inançlar ile ortaya çıkıyor.

Son olarak Burlesk: Bir güldürü formu olan Burlesk, bulunulan dönemi eleştirmek, eleştirirken durumun dışına çıkmak ve çok alakasız durumlardan bahsediyormuş, alakasız kişileri söylüyormuş gibi yaparak doğrudan oku kalbine saplamaktadır. Köleliğin kaldırılmasından sonra yazılan bu roman ilk anda politik gelmese de aslında tamamen köleliğe anti temalar içerir, ayrıca doğrudan bulunduğu coğrafyaya hitap eder. Burlesk’in en büyük üstadı ise Shakespeare’dir. Okuduğunuz ya da izlediğiniz oyunlarda bambaşka bir dönemi izliyor gibi hissedersiniz, olaylar başka coğrafyalarda geçiyordur fakat… İşte burlesk, komedi ile siyaseti birleştiren, kör göze parmak bir formdur.

Bu uzun yazıyı toparlarsak, Huckleberry Finn, başlı başına uzunca bir tez konusudur. Huck denen velet can tatlısı, minnak, akıllı mı akıllıdır. Okusanız ya bu kitabı?

William Shakepeare’s The Tempest

09 Çarşamba May 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ Yorum bırakın

Etiketler

Amerikan Kültürü ve Edebiyatı, ariel caliban and prospero in relation to usurpation, öznur doğan, english literature, fırtına, ingiliz edebiyatı, kitap incelemesi, kitap tanıtımı, maroia, oznurdogan.com, the tempest, usurpation, william shakespeare


Throughout the humanity, there has always been idea of usurpation and exploitation. At first, man comes and takes all places around him. He kills animals, rips off planets and makes new home for himself. With the ego of being “people”, he punishes animals, tames them. Because he is more powerful than the animals and plants. Because he has the right of killing, using and exploiting.

In Shakespeare’s play The Tempest, we can see how man tries to be over another man. Since there is a king, there should be someone who will obey him. Prospero has to be the king because even his name refers prosperity. He is the one who can rule all people, animals and even spirits. He has got knowledge about nature, spirits and humans. As we said before, there should be also subservients.

Ariel and Calibans play these roles. When we look at Ariel, he is spirit and bound to Prospero. Whatever Prospero says he does it. But there is something strange about him. While Ariels is doing his work, he implies that Prosopero has given promises to him. Ariel has got information about Prospero, his wizardy and his power. After coming to the island, Prospero finds out that there is something fairy and he saves him saying that everything will be fine. Indeed, it doesnt happen until the last scene. Prospero uses Ariel’s power with his power and induces the tempest, hallucination, sleeping and awakening. Without Ariel, Prospero can’t do his magic exactly. As long as Prospero needs Ariel, he always uses him as a tool for ruling.

On the other side, there is Caliban whose name sounds like “cannibal”. When Prospero and Miranda come to the island, he is the one who shows the most beautiful part of it. And he is also ready to do many things for father and daughter because Prospero acts in afriendly way until he gets exact information about the island. After learning the every little part of the island, Prospero starts using Caliban as a slave. With the help of Ariel, Prospero tortures him. Caliban screams out when he sees Prospero and accuses him taking his island. At this point, Caliban is totaly right. He is the owner of the island. His mother leaves this island to Caliban which means; the island should be under the control of Caliban. Even Ariel should be under the control of Caliban but this will never do.

Despite Caliban wants to be alone on this island and rule it, when Trinculo and Stephano come and make him drunk, he again shows the most fertile parts of the island. Yes, they are planning to kill Prospera and this is also kind of usurpation but what Trinculo and Stephano do to Caliban is another usurpation. And there arethings which perplex us.

Although Caliban swears to his masters, he is also ready to be slave. He takes some kind of pleasure. He does not have to live with Prospero and his fragile daughter, he should have already killed them or something else. The other point is that Caliban gets drunk and forgets everything. He is again open to explatation, allows men to learn the island.

Caliban is a kind of servant figure who always moan but does not do anything to change it. Caliban is ready to be ruled. Despite the fact that he is a real complainer about thethings happen around him, he does not involve totally in it.

Ariel and Caliban as an airy and earthly creatures, are used by Prospero. Prospero usurp Ariel’s power of magic and his freedom, Caliban’s land and power of labour. Though we see Prospero as a wise man, we can say that he is also a kind of tyrant who uses every part of nature and civilization.

In this play, we can say that Shakespeare wants to explain that every man around the world, even creatures try to be over another. Man is eager to have land, taking one’s property, changing it and making it different place. And then we can figure out that if someone has got to power change something, he doesn’t stop until he finds out better or worse things. It can be also concluded that the precession of ruling always finds place in humanbeing’s world. Their lust for richness and their ego make them cruel. In the chain of being, there are segmentations for everyone. If you wan’t to change it like Prospero, you have to be cruel and hypocrite or you should be so ignorant that you think you can reckon people around you.

[This is my visa exam paper which is based upon William Shakespeare’s play The Tempest in relation to usurpation considering Ariel, Caliban and Prospero.]

Abone Ol

  • Entries (RSS)
  • Comments (RSS)

Arşivler

  • Eylül 2017
  • Ağustos 2014
  • Şubat 2014
  • Kasım 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012
  • Şubat 2012
  • Ocak 2012

Kategoriler

  • Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım
  • Filmler, sinema, film inceleme
  • Güncel, gündem, medya
  • Sanat, resim, tiyatro
  • Seyahat, mekanlar, hatıralar

Meta

  • Kayıt Ol
  • Giriş

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.

Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası
  • Takip Et Takip Ediliyor
    • Öznur Doğan
    • Diğer 123 takipçiye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Öznur Doğan
    • Özelleştir
    • Takip Et Takip Ediliyor
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucuda görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle
 

Yorumlar Yükleniyor...