• BEN KİMİM? / NEDEN YAZIYORUM?
  • SİZDEN GELENLER
  • Copyleft

Öznur Doğan

~ La beaute est dans la rue!

Öznur Doğan

Tag Archives: korkuyu beklerken

2012’nin En Çok Satan Kitapları

28 Cuma Ara 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ 2 Yorum

Etiketler

2012 en çok satılan kitaplar, 2012 popüler kitaplar, albert camus, amin maalouf, aylak adam, çavdar tarlasında çocuklar, bir bilim adamının romanı, Dönüşüm, düşüş, doğudan uzakta, grinin elli tonu, içimizdeki şeytan, ihsan oktay anar, kürk mantolo madonna, korkuyu beklerken, kuyucaklı yusuf, mutlu ölüm, oyunlarla yaşayanlar, saatleri ayarlama enstitüsü, semerkant, siddharta, sineklerin tanrısı, taht oyunları, tuhaf alışkanlıklar kitabı, tutunamayanlar, yabancı, yaşar kemal, yedinci gün


kütüphaneKitaplar! Asla vazgeçmek istemeyeceğim yegane parçalar. Şimdiye kadar burada hem kitaplardan hem filmlerden hem de tiyatro oyunlarından bahsettim. 2012’nin sonuna gelirken benim için de bir durum raporu vermek şart oldu. 2012’de en çok hangi kitaplar satılmış, neler varmış, kim yokmuş? Bu kitaplar neden böyle tutulmuş bir göz atalım. Daha sonra 2012’nin filmleri ve tiyatro oyunlarından da bahsederiz.

dogudan uzakta amin maalouf

Listenin birinci sırasında Amin Maalouf – Doğu’dan Uzakta var. 2012’yi verimli bir şekilde geçirdim Amin Maalouf açısından. Bir tek satın alıp da okumadığım Ölümcül Kimlikler kaldı. Onun dışında Beatrice’ten Sonra Birinci Yüzyıl, Tanios Kayası, Uzaktan Aşk ve Doğu’nun Limanları‘nı okuma fırsatı buldum bu sene içinde. Semerkant ve Yüzüncü Ad’ı ise çok daha önce okuyabilmiştim. Doğu’dan Uzakta’yı henüz okuma şansına nail olmadım ancak kısa sürede alıp başlayacağım kesin çünkü Amin Maalouf beni Beatrice ile kırmış olsa da kolayca vazgeçemeyeceğim bir yazar.

“Doğu’dan Uzakta, bir yüzleşmenin romanı: Gençliklerinin en güzel dönemlerini bir arada geçiren, ülkelerinde patlak veren iç savaştan sonra farklı yerlere dağılan ve yıllar sonra, eski arkadaşlarından birinin cenazesi için tekrar ülkelerine dönen bir grup arkadaş… Açıkça belirtilmese de Lübnan İç Savaşının getirdiği yıkımlara ve Ortadoğu coğrafyasının kültürel, tarihsel ve toplumsal sorunlarına dair çok çarpıcı gözlemlere de yer veren Doğu’dan Uzakta’da Maalouf, yine en iyi bildiği şeyi yapıyor: Doğuyu anlatıyor.” demişler. Bu da zannediyorum kitabı almak için yeterli bir açıklama.

yedinci gun ihsan oktay anarSıkı bir İhsan Oktay Anar hayranının uzun zamandır beklediği kitaptır Yedinci Gün. Benim gerçekten büyük bir merakla beklediğim kitaptı. Hepsinden çok daha iyi olmasını hatta bilmediğim bir şekilde tamamen bana ait olmasını istemiştim ancak en büyük hayal kırıklığını yaşadığım kitap oldu. Daha önce İhsan okumasaydım belki de bu okuduğum bana büyülü, aklın ötesinde gelecekti, ancak İhsan Oktay Anar’ın Külliyatı’ndan haberdar olan birisi olarak bir Suskunlar değil demek istiyorum. Yine de bu benim şahsi görüşüm, en çok satanlar listesinde ikinci sırada olmasına göre vardır helbet bir bildikleri.

“Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak.”

ciplak deniz ciplak ada yasar kemal

Listenin üçüncü sırasında Yaşar Kemal yer alıyor. İnce Memed ile Yaşar Kemal’i tanıma fırsatı yakalamış insanların son zamanlarda Kemal’den bekledikleri önemli bir eserdi Çıplak Deniz Çıplak Ada. Sait Faik aklıma geliyor her ada denilişinde, bu yüzden kitabı daha bir bağrıma basıyorum. Şimdiye kadar burada herhangi bir Yaşar Kemal yazmamış olmanın hüznünü yaşıyorum bir yandan.

“Çıplak Deniz Çıplak Ada”, Yaşar Kemalin yerlerinden edilen insanların Egede bir adada yeni bir yaşam kurma çabalarının destansı öyküsü Bir Ada Hikâyesinin dördüncü ve son kitabı. Dörtlünün bu son romanında, geçmişin yaraları kapanmaya yüz tutmuş ama izleri kalmıştır… Ağaefendiyle Melek Hatun, Poyrazla Zehra, Ali Hüseyin’le Nesibe muradına erecektir; Lena Ananın hasretle yollarını beklediği kayıp oğulları da geri dönmüştür ama balıkçıların reisi Hıristonun başına beklenmedik bir olay gelir.”

grinin elli tonu e l jamesPopüleritesi ile dünyayı sallayan Grinin Elli Tonu var listenin dördüncü sırasında. Kitabı okumadım ve büyük bir önyargı ile okumak da istediğimi sanmıyorum. Pegasus yayınlarından çıkan kitapların neden böylesine popülerlik yakaladığını da tekrar düşünmek istiyorum. Hmm…

yabanci albert camusBeşinci sırada değil de daha yukarıda olmayı hak eden Yabancı var listede. Albert Camus’nün esrarengiz dünyasında, kelimelerinde ve düşlerinde hareket etmenin tek yolu belki de onun kitaplarını okumak. Albert Camus’nün de üç kitabını bu sene okumuş olduğum için mutluyum. Mutlu Ölüm ve Yabancı, ardından da Düşüş. İnsanın kendi gözlerinin içine bakması demek bana kalırsa Camus okumak.

“Ölümün egemen olduğu bir “varlık”ın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi “Meursault”, bir simge kahraman değildir, “adı” olmayan bir “Yabancı”dır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. “

kürk mantolu madonnaZaman geçse de gerçekliğinden hiçbir şey kaybetmeyecek olan bir kitap var listede. Bu kitap her zaman listede kalmalı bence hatta ikinci ve üçüncü sırada yer alırsa hiç gocunmam. Sabahattin Ali okumuş olduğum için kendimi şanslı addediyorum. Böyle bir adam ile, böyle bir can ile tanışmak belki de insanoğlunun yaşayabileceği en güzel deneyimlerinden bir tanesi. Henüz tüm hoyrat ellerde yerini almadan tanışmak ise paha biçilemez. Kürk Mantolu Madonna ve İçimizdeki Şeytan ile kilitleri kapamış oldu Sabahattin Ali. Açabilmek için yürek gerek.

“Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.”

Liste şu şekilde devam ediyor: Lizbon’a Gece Treni, Özgürlüğün Elli Tonu, Satranç ve  bir sonraki durak Tutunamayanlar olunca ben duruyorum.

tutunamayanlar oguz atayBu kitabın hala en çok satanlar listesinde olması Türk Edebiyatı için en onurlu gerçeklerden bir tanesi. Geç keşfedilmiş ancak peşinin bırakılmaması gerektiği anlaşılmış bir adam Oğuz Atay ve onu okumak ve onu anlamak ve onunla birlikte düşünmek. Oyunlarla Yaşayanlar, Korkuyu Beklerken ve Bir Bilim Adamının Romanı‘nı severek ve bayıla bayıla okurken onu okumanın vakti olduğunu anladığım adamın en baba, en kalın kitabının listede olması. İşte tarif edilemez mutluluk yaratan gerçeklerden bir tanesi.

“Tutunamayanlar, Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Berna Moran, Oğuz Atayın bu ilk romanını “hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı” olarak niteler. Morana göre “Oğuz Atayın mizah gücü ve duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanları büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, eserdeki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.” Küçük burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alan Atay, “saldırısı tutunanların anlamayacağı, rededeceği türden bir romanla yapar.”

Okumadığım kitaplar ile karşılaştıkça listede üzülüyorum yetişemiyorum diye. Liste sırasıyla şu şekilde devam ediyor:

Hikayem Paramparça,

Sinek Isırıklarının Müellifi,

İçimden Geçen Zaman,

Taht Oyunları serisi,

Sineklerin Tanrısı,

Siddharta

Ve ardından okuyup en çok okunan listesinden olmasından mutlu olduklarım geliyor:

Suç ve Ceza,

Aylak Adam,

Dönüşüm,

Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı,

Çavdar Tarlasında Çocuklar,

Kuyucaklı Yusuf…

Ah kitapların mutluluğu bir başka. Bir başka onların kokuları ve hatta satın alma duygusu.

Korkuyu Bekleyerek Yaşamak

09 Cumartesi Haz 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ 4 Yorum

Etiketler

adam, öznur doğan, edebiyat, godot, kitap incelemesi, kitap tanıtımı, korkuyu beklerken, maroia, oznurdogan.com, oğuz atay


Godot’yu beklemekten zor… Korkunun neye olacağı da belli değil, nasıl olacağı da. Nasıl korkacağını da bilemezsin, neden korkmayacağını da. Ama…

Oğuz Atay’a hikaye kitabı ile başlamak bana kalırsa en doğru tercih. Korkuyu Beklerken, kısa hikayelerden oluşan bir kitap. Ne kadar zor olabilirmiş ki Oğuz’u okumak diye düşünenler için başlangıç seviyesinde rahat okunabilir kitap. Oğuz’u anlamak mesele değil ki, Oğuz’u anlatabilmek mesele.

Türkiye’de yaşamak, sanat yapmak ve değerinin bilinmemesi üçlemesini yaşayanların listesi uzayıp gittikçe Oğuz Atay aklıma gelir. Sırf bu yüzden Mina Urgan olmak isterim ve Oğuz Atay’ı betimleyebilmek.

Korkuyu Beklerken’deki her bir hikaye kendi küçük korkularınızı sizi hatırlatacak kadar büyük. Tavanda yaşayan bir ölü ile yaşamak örneğin… Orada daima kalacak şekilde hem de. Kulağından küçük bir böcek inerken ölünün ve sen tam da geçmişin fotorağflarına bakarken. Gerçek mi ölü? Hayal mi yoksa? Tam arada kaldığın noktada işte, yani korkuyu beklerken, cevap bulman gerekmez. Hem ölü olmasa ne yapardın ki?

Bir beyaz manton vardır örneğin, karışır durursun insanların içine. İnsanlar da seni görürler fakat korkarlar mı desek, yadırgarlar mı? Beyaz manto meselesi biraz sıkıntılı. Sen biraz Beyaz Mantolu Adam’sındır, paran da yoktur ve başarısızsındır. Topluma ayak uydurabilir misin yani böyleyken sen. Nerelerde buldun kendini ve nasıl anlatabildin ki her şeyi, herkese, her zaman. Yazık.

Korkuyu Beklerken, küflenmiş ve paslanmış, sökülmüş ve dikilememiş bizlerin hikayeleri, korkuyu beklerkenki halimiz, geçmiş dönerkenki gerginliğimiz ve başarılarımız, başarısızlıklarımız, umutlarımız, umutsuzluklarımızın hikayeleri.

Hikayenin hikayesi, hikayelerin anlatımı mı olurmuş? Okusanız ya.

Bir Bilim Adamının Romanı

03 Cumartesi Mar 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ Yorum bırakın

Etiketler

öznur doğan, bir bilim adamının romanı, bir dinozorun anıları, Cemal Süreya, kitap incelemesi, kitap tanıtımı, korkuyu beklerken, maroia, mina urgan, mustafa inan, oedipus, oznurdogan.com, oğuz atay, Turgut Uyar, tutunamayanlar


Evet Oğuz Atay ve evet Tutunamayanlar değil. Belki de bu blog içinde Tutunamayanlar’ı en son yazmayı düşüneceğim, çünkü şu anda Tutunamayanlar kullanılması ve yok edilmesi gereken bir kullan at eşya gibi görülüyor. Üzülüyorum.

Her kitabın bende bir hikayesi mi var? Size böyle sürekli bıdı bıdı yapıyorum evet, fakat kitapların hayatıma giriş şekilleri hep farklı oluyor. Her bir kitabın bir anısı var üzerimde. Kitaplığıma girerken hepsi birer Oedipus oluyorlar, yola çıkan ve kendi yolunu bulmaya çalışan. Tutunamayanlar da öyle fakat onu başka zaman anlatacağım.

Lise öğretmenim, daha önce yıldız ile ismini verdiğim şöyle diyordu; Kitapları çalabilirsiniz, öğrenci okumak için kitap çaldığında buna yayınevleri de göz yumar keza eskiden kitap fuarlarında standlardan çalınan kitaplar için sevinen yayıncılar vardı.

Ben de onu dinledim ve lisenin kütüphanesinden son senede 2 kitap ç/aldım. Birisi Korkuyu Beklerken, diğeri Bir Bilim Adamının Romanı. Aldığım hevesle okumaya Bir Bilim Adamının Romanı’nı fakat bir türlü anlamıyorum. Ya kendimi şartlandırmış bir durumdaydım ya da gerçekten bazı kitapları okumak için bir alt yapıya sahip olmak gerekiyor. Oğuz Atay beni öldürdü öldürecek, e daha okunacak Tutunamayanlar da var kapkalın kitap. Bir Bilim Adamının Romanı’nı kenara bıraktım, Korkuyu Beklerken’i okudum, su gibi akıp gitti. Demek okunuyormuş bu Atay. Tekrar döndüm Mustafa İnan’a fakat yine ilerlemiyor. Kitabı nadasa bıraktım.

Üniversite ikinci sınıfın ikinci yarısında, Bir Bilim Adamının Romanı’na tekrar başladım ve başladığım gibi bittiğini gördüm. Kitap bittiğinde ben artık Mustafa İnan’ı tanıyor, ona kendimi yakın hissediyor ve onun olduğu sınıfta olamayışıma üzülüyordum.

Bu hastalıklar beni mahvedecek, en çok sevebileceğim insanları hep bir hastalık ile kaybediyorum, sakin sakin ölen yok içlerinde. İlla beni kahredecekler, kasıtları bana bu delilerin. Mustafa İnan olmuşsun, ayıp küçücük çocukla dalga mı geçilir böyle. Üzülüyorum…

Geç doğmuş olduğuma bin bir küfür ediyorum, bin iki biraz fazla ileri gider diye düşünüyorum. Sonra aklıma Oğuz Atay’ın da erken terk edişi geliyor bizi. Böyle konuştuğumda sanki onlarla aynı dönemde yaşayıp kaybetmişim gibi oluyor fakat zihnen aynı dönemde yaşadığım doğru. Ben hala Mustafa İnan gibilerin olduğuna inanıyorum, hala bir yerlerde öğretmenler “Anladınız mı?” değil, “Anlatabildim mi?” diyorlar, hala bir yerde öğrenciler ile öğretmenleri müthiş bir ilişki yaşıyorlar, hala bir yerlerde bir kadın ve bir adam son dakikalarına kadar birbirlerinin gözlerinin içine bakabiliyorlar, hala…

Kara kaşlı kara gözlü adamlar büyük aşklar yaşıyorlar, kadınlar hala güzel ve hala hanımefendi. Ben tekrar özeniyorum. Mustafa İnan sanki benim babammış gibi hissediyorum, acaba tanışsaydık ya da bir yerde ne derdi benim için? Ya da ben ne derdim bu sevgi dolu büyük yürekli adam için?

Mina Urgan’ın yerinde olmak istiyorum bazen, gerçek anlamlı bir yer değiştirme. Bir dinozor olayım ve fakat Oğuz Atay’ı da tanısaydım, Atatürk’le dans da etseydim. Mina, Oğuz, Mustafa, Cemal, Turgut… Canlarım.

Abone Ol

  • Entries (RSS)
  • Comments (RSS)

Arşivler

  • Eylül 2017
  • Ağustos 2014
  • Şubat 2014
  • Kasım 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012
  • Şubat 2012
  • Ocak 2012

Kategoriler

  • Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım
  • Filmler, sinema, film inceleme
  • Güncel, gündem, medya
  • Sanat, resim, tiyatro
  • Seyahat, mekanlar, hatıralar

Meta

  • Kayıt Ol
  • Giriş

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.

Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası
  • Takip Et Takip Ediliyor
    • Öznur Doğan
    • Diğer 123 takipçiye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Öznur Doğan
    • Özelleştir
    • Takip Et Takip Ediliyor
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucuda görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle
 

Yorumlar Yükleniyor...