• BEN KİMİM? / NEDEN YAZIYORUM?
  • SİZDEN GELENLER
  • Copyleft

Öznur Doğan

~ La beaute est dans la rue!

Öznur Doğan

Tag Archives: johnny depp

Once Upon A Time In Mexico

14 Perşembe Mar 2013

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ 2 Yorum

Etiketler

antonio banderas, brazil, cucuy, danny trejo, desperado, el mariachi, johnny depp, mexicant, mexico, once upon a time in mexico, once upon a time in west, planet terror, pulp fiction, quentin tarantino, robert rodriguez, salma hayek, the crow, the killer, the pirates of the caribbean, tim burton


Once+Upon+A+Time+In+Mexico-Are you Mexican or Mexicant?

Quentin Tarantino ile Robert Rodriguez arasında keskin bir çizgi varsa bu olsa olsa isimleri ve burunlarıdır. İkisi bir araya geldiğinde ise ortaya çıkan Planet Terror’dır.

Tim Burton’ın yavuklusu gibi dolanan Johnny Depp’i bu kez Robert Rodriguez’nin ellerinde görüyoruz. Antonio Banderas ve Danny Trejo taş gibi adamlar tabii, henüz Danny’nin saçlar o kadar seyrek değil. Robert’ın El Mariachi, Desperado ikilisinin son noktasıdır Once Upon A Time In Mexico. Severek, mutlu olarak izler, bittiğinde duyduğunuz müzikler ve izledikleriniz ile mest olmuş olursunuz.

Once Upon A Time In West’i yanında bir süre piç olan Mexico’yu daha önce izleseymişim çok güzel olacakmış, tam da güzel olacakmış. Olsun, geç olsun güç olmasın.

Quentin abimiz gibi Robert’ın da kendine özgü kurgusu, referansları ve şaşırtıcı noktaları vardır. Aslında bu iki adamın filminde neler olmuş kısmını araştırmak ve filmle bağdaştırmak bana çok daha tatlı geliyor.

– El Mariachi serisinin üçüncüsünü yapmak Robert’a Quentin tarafından nasihat edilmiş örneğin.

– Robert’ın tamamen özgür olduğu bir film olmuş Once Upon A Time In Mexico. Kamera açıları ve lensler ile çılgınlar atabilmiş Meksika sıcağında.

– Filmin yapımı 2001 yılında bitmiş ancak 2003’te yayınlanmış.

– Salma Hayek aynı zamanda Frida’yı çektiği için sette esneklik sağlanmış.

– El Mariachi (Antonio) gitar çantasını açtığında Desperado’da kullandığı bıçaklar görülür.

– El Mariachi üçlemesinin her filminde sarı tişörtlü bir çocuk görülür.

– Cucuy rolü Quentin için yazılsa da Kill Bill’i çektiği için katılamamış.

– Johnny Depp küfür etmesi gereken yerlerde doğaçlama yapmış.

– Senaryo 45 sayfa imiş.

Sevdiğim filmlerin en önemli noktalarından birisi olarak referanslar ise şöyle;

Brazil, The Killer, Pulp Fiction, The Crow, Desperado, The Pirates of the Caribbean.  Kedi canını onun.

Son olarak alıntılarla Once Upon A Time In Mexico:

Agent Sands: Are you a Mexi-CAN or a Mexi-CAN’T? 
Cucuy: I’m a Mexi-CAN 
Agent Sands: Good. Then do as I say. 

—

Agent Sands: [talking about El Mariachi] Does it have a name? 
Cucuy: We call him “El”. As in “the”. 
Agent Sands: I know what it means, thank you. 

—

El Presidente: Who are you guys? 
El Mariachi: Sons of Mexico, sir. 

—

Agent Sands: El, you really must try this because it’s puerco pibil. It’s a slow-roasted pork, nothing fancy. It just happens to be my favorite, and I order it with a tequila and lime in every dive I go to in this country. And honestly, that is the best it’s ever been anywhere. In fact, it’s too good. It’s so good that when I’m finished, I’ll pay my check, walk straight into the kitchen and shoot the cook. Because that’s what I do. I restore the balance to this country. And that is what I would like from you right now. Help keep the balance by pulling the trigger. 

 Once Upon A Time In Mexico – Trailer

Sleepy Hollow / Hayalet Süvari

17 Cumartesi Kas 2012

Posted by Öznur Doğan in Filmler, sinema, film inceleme

≈ Yorum bırakın

Etiketler

amerikan, Amerikan Kültürü ve Edebiyatı, diedrich knickerbocker, don quiot, ichabod crane, istanbul üniversitesi, johnny depp, katrina van tessel, kısa öykü, new york, sleepy hollow, tim burton, tim burton the legend of sleepy hollow, washington irwin


Amerikan Kültürü ve Edebiyatı okuyorsanız Washington Irwin’i duymamanız neredeyse imkansızdır. İstanbul Üniversitesi’nin bu bölümünde Irwin ile tanışıklığımız Kısa Öykü dersine dayanıyor. Daha sonradan filminin olduğunu öğrendiğim ve izlediğimde Tim Burton’ın dokunuşlarını fazlasıyla hissettiğim hikayede yalnızca gizli saklı bir süvari yok. Aynı zamanda Amerikan tarihine dair de bilgiler var. Ichabod Crane New York’un henüz gelişmemiş, tamamen doğanın kucağında olan Sleepy Hollow köyüne gelir. Bu köyde herkes bir gariptir çünkü köyün hayaletler tarafından ele geçirildiği düşünülmektedir. Köydeki herkesin birbirinden garip özellikleri vardır. Müdür olmak için Sleepy Hollow’a gelen Crane’in de başına gelecekler vardır tabii ki de.

Köyün en zengin adamının kızı olan Katrina Van Tessel’ın gönlünü kazanmaya çalışan Crane, gerçekleştirilen özel gecede Kesikbaşlı Hayalet Süvari’nin peşine düşer. Tüm olaylar bu noktadan sonra gelişir ve son bulur. Okumaya devam et →

Secret Window / Bir İçim Stephen

05 Pazartesi Kas 2012

Posted by Öznur Doğan in Filmler, sinema, film inceleme

≈ Yorum bırakın

Etiketler

ajdar, gizli pencere, iclal aydın, ismail yk, john shooter, johnny depp, mehmet coşkundeniz, morton rainey, robe de chamber, secret window, stephen king


Creepy creepy, it’s so freaky! Stephen King ile karşılaşsanız nasıl hissedersiniz? Korku ve gerilimin üstadı Stephen King’in herhangi bir kitabını okumuş olanlar ne demek istediğimi anlayacaklar. Secret Window, kitaplarını okumayanlar için Stephen King’e giriş niteliğinde. Adama girmiyoruz canım, adamın edebiyat dünyasına giriyoruz.

Yazar olmak zor iştir, yazarların hepsi biraz delidir. Zaten düzgün adamlar bütün hayatlarını odanın bir köşesinde yazmak için ilham bekleyebilmeyi göze alamazlar. Yani bana sorsanız örneğin, çalışmayacak ama sürekli yazacaksın ve düşüneceksin; yapabilir misin? Sanıyorum yapamam. Yapsam da bir şeye benzemez. Tahminen İclal Aydın’a dönüşür bir süre sonra olmayan sevgililere mektuplar yazar,  İsmail YK dinler, Ajdar ile coşarım. Çok sağlam sıyıyırım. Bunlar olunca bir kez daha kendimi yazar zanneder. Bu sefer de Mehmet Coşkundeniz kıvamında bir şeyler yazarım. Ortasını bulamam. Bırakın yahu ben çalışacağım da yazacağım da. Tek iş yapmak zorunda değilim ya!

Mort Rainey evde ilhamın gelmesini bekleyen bir yazar. Her yer kağıt, üzerinde bir sabahlık. Robe de chamber, ropdöşambır, bödöfşambır ile gezmeye çok hazır. Bol sigara içiyor, bol kağıt karıştırıyor. Bir de bakıyor ki belalı bir adam çıkageliyor. John Shooter! Adında da anlaşılacağı üzere adamın vurma potansiyeli çok yüksek. Bulduğu yerde güzelce haklayacak Mort’u. Daha doğrusu kedinin fare ile oynadığı gibi oynayıp sonra afiyetle yiyecek.

secret-window-johnny-depp-izle

Evinin içinde yaşadığı rahatsızlığı hisseden yazar efendi nasıl bu adamdan kurtulsam hikayelerini kafasında kurmaya çalışıyor. Shooter’ın iddia ettiği bir şey var, Mort’un yazdığı yazıyı çaldığını daha doğru fikrini çaldığını söylüyor. Seni bulacağım olm gibisinden de tehdit ediyor. Bir yazarın en büyük korkusunu gözler önüne seriyor Shooter. Başkasının fikri etkisinde kalıp her şeyi o hikayeye göre yazmak. Yani bir bakıyorsunuz ki sizin olduğuna inandığınız her şey, karakterler ve diğer her şey. Sonra bir bakıyorsunuz ki o eser sizin değilmiş. Aaaaaa! :S. Yaaaa! 🙂

Stephen King romanlarının “hadi canım!” dedirten sonlarından bir tanesi ile sonlanıyor film. İşin içine alter egolar, olaylar olaylar giriyor. Burayı açıklamamak için kendimi zor tutuyorum, sonra Öznur sonunu yazmasaydın, spoiler vermeseydin oluyor. Asmasaydık da beslese miydik arkadaşım?

Demem o ki, beklenilmeyen sonların filmi Secret Window. Alice in Wonderland’e açılan bir penceredir Secret Window, bir komodinin ardındadır.

Bir de rica edeceğim ben filmin sonunu biliyordum yeaaa yavşaklığı yapmayınız. Hayat tamamen tahmin edilemez olsaydı hiçbir şeyden tat alamazdın. Bunu tabii ki bir insan aklı sundu sana, az mantıklı ol. O yazabildiyse sen de düşünebilirsin demek bu. Kendine iyi bakıyorsun, öpüyorsun.

Mort: You know, the only thing that matters is the ending. It’s the most important part of the story, the ending. And this one… is very good. This one’s perfect. 

Mort: [his conscience] Why’d you put it on? 
Mort: I don’t know. 
Mort: Maybe he wanted you to. 
Mort: Why would he want me to put his hat on? 
Mort: Maybe he wants you to… 
Mort: Maybe he wants me to what? 
Mort: To get confused. 
Mort: Oh, I’m already confused, Pilgrim. Plenty confused. So don’t talk to me about confusion. 
Mort: Wait a minute. Back up just a sec. What about that? 
Mort: What about what? 
Mort: Well, “pilgrim.” “Shooter’s bay,” and the half a dozen other details you’ve chosen to ignore. 
Mort: You know what? You’re nuts. I don’t need to listen to this shit from you. 
Mort: Are all these things coincidences? 
Mort: I’m wearing his bruises, aren’t I? Aren’t I? 
Mort: Are you? 
Mort: Well… 
[Mort checks his arms and the bruises are gone] 
Mort: This doesn’t make any sense. 
Mort: Would you like to hear something that does make sense? Call the police. Call Dave Newsome, tell me to come here this second and lock you up before you can do any more damage. 
Mort: I’m gonna get a knife and cut you out of me. 
Mort: Before you kill anyone else. 
Mort: I didn’t kill anybody. 
Mort: You had a gun. 
Mort: Wasn’t loaded. 
Mort: Really? 
Mort: No. 
Mort: You almost killed them. You wanted to 

Secret Window – Trailer

Finding Neverland / Peter Pan’in Peşinde

25 Salı Eyl 2012

Posted by Öznur Doğan in Filmler, sinema, film inceleme

≈ Yorum bırakın

Etiketler

captain hook, dustin hoffman, finding neverland, j m barrie, johnny depp, kate winslet, peter pan


Ağlamaktan için dışına çıksın, gözlerim şişsin, işlediğimiz tüm Metin İnceleme derslerini düşüneyim örneğin. Sonra Peter Pan’in peşinden koşasım gelsin benim de ve onunla birlikte Neverland’e gideyim.

Peter Pan’i ders olarak işleyebilen şanslı insanlardan bir tanesiyim ben. Metin İnceleme dersinde Peter Pan’in küçüklüğünden tutun da Captain Hook’a, deniz kızlarına ve perilere kadar…

Doğuştan sahip olduğumuz doğaya karışma içgüdümüz, bizi bırakmayan sürekli merak halimiz ve çocukluğumuzdan vazgeçemeyişimiz. Doğaya en yakın olduğumu dönemdir çünkü çocukluk. Daha sonra büyür, komşular ne der diye düşünmeye başlarız. Aynı masada birbirimize bakmadan yemek yemeyi marifet sayar, büyüklerin daima elinden öperiz. Hatta pek çokları babasının yanında bacak bacak üstüne atmadığı için kendisini çok önemli birisi sayar.  Saygı ölçütü olarak hareketleri baz almıştır çünkü, fikirleri değil.

Finding Neverland, umduğunuz mutluluğu bulduğunuz bir film. Hayallerin peşinden gitmenin filmi aslında. Bize öğretilen hayallerden uzaklaşmanın yerine pencereden uçup gidebilen çocukların, Peter Pan ile arkadaş olabilenlerin ve hatta Hook’a karşı savaşabilenlerin hikayesi. Hayatın materyalistliğinde düşünmeye vakit ayırabilenlerin naif filmi Findig Neverland. Sulu zırtlak bir insan olduğum için ve duygusal filmleri sevdiğim için Finding Neverland’i seviyorum bence.

Peter Pan’in yazarı J.M. Barrie ve onu Peter Pan’i yazmaya karar verişi var filmde. Yaşananlar mı edebiyata ilham verir yoksa edebiyat mı bizi yaşama yönlendirir sorusunu kendinize ne zamandır soruyorsunuz ya da hiç sordunuz mu bilmiyorum fakat bana biraz karışık geliyor bu sorunun cevabı. Emin olamıyorum, insan zihninin ve hayallerinin nereden öykündüğünü, gerçeği ise nasıl yaşamak istediğine karar verdiğini.

Adınıza bir kitap yazılsın ister miydiniz? Peter ister mi istemez mi tam emin olamıyor yine de Barrie onu yazıyor. Johnny Depp’in oynadığı Barrie karakteri bana en canlı, tatlı edebiyatçıyı tanıtıyor. Sanki diğer tüm yazarlar bir maskenin arkasına saklanıyorlar, siyah beyaz fotoğraflarında onları anlamamamızı istiyorlar. Barrie öyle değil, filmlerde anlatılıyor, hem de onu Depp canlandırıyor. Bir filmi severseniz o dünyanın en güzel filmidir. :p 😀 Tamam şaka yapıyorum. Bu filmi severseniz dünyanın şanslı birilerinden olabilirsiniz.

finding-neverland-izle

“Peter Llewelyn Davies: This is absurd. It’s just a dog. 
J.M. Barrie: Just a dog? *Just*? 
[to Porthos] 
J.M. Barrie: Porthos, don’t listen! 
[to Peter] 
J.M. Barrie: Porthos dreams of being a bear, and you want to shatter those dreams by saying he’s *just* a dog? What a horrible candle-snuffing word. That’s like saying, “He can’t climb that mountain, he’s just a man”, or “That’s not a diamond, it’s just a rock.” Just. “

Bu yüzden filmin replikleri ile size derdimi anlatabileceğime inanıyorum. Tabii spoilerın da alasını vermiş oluyorum. Yine de anlatacağım şeyler filmden başka şeyler olmayacak. Seviyorum, sadece seviyorum.

“Peter Pan: Do you believe in fairies? Say quick that you believe. If you believe, clap your hands! “

“J.M. Barrie: It seems to me that Peter’s trying to grow up too fast. I imagine he thinks that grown-ups don’t hurt as deeply as children do when they… when they lose someone. I lost my older brother David when I was just Peter’s age, and it nearly destroyed my mother. 
Sylvia Llewelyn Davies: James, I’m so sorry. Your poor mother. I can’t imagine losing a child. 
J.M. Barrie: She didn’t get out of bed for months, she wouldn’t eat. I tried everything to make her happy but she only wanted David. So one day I dressed myself in David’s clothing and I went to her. 
Sylvia Llewelyn Davies: You must have frightened her to death. 
J.M. Barrie: I think it was the first time she ever actually looked at me, and that was the end of the boy James. I used to say to myself he’d gone to Neverland. 
Sylvia Llewelyn Davies: Where? 
J.M. Barrie: Neverland. It’s a wonderful place… I’ve not spoken about this before to anyone- ever. 
Sylvia Llewelyn Davies: What’s it like, Neverland? 
J.M. Barrie: One day I’ll take you there. “

“J.M. Barrie: Write about your family, Write about the talking Whale. 
Peter Llewelyn Davies: What Whale? 
J.M. Barrie: The one that is trapped in your imagination, desperate to get out. “

Finding Neverland Trailer

Arizona Dream / Amerikan Rüyası / Bir Kusturica Filmi

14 Salı Ağu 2012

Posted by Öznur Doğan in Filmler, sinema, film inceleme

≈ Yorum bırakın

Etiketler

amerikan rüyası, arizona dream, çingeneler zamanı, black cat white cat, emir kusturica, freaks, johnny depp, north by northwest, the wizard of oz


Ben henüz iki yaşındayken herifçioğlunun teki film çekiyor, bir diğer herif bal gibi müzikler yapıyor ve üçüncü herif yaşına da başına da aynaya da bakmadan filmde oynuyor. Arizona Dream’den bahsediyorum. Evet, fotoğrafta gördüğünüz üzere.

Emir Kusturica’yı Black Cat White Cat’ten tanıyan, daha sonra Time of the Gypsies ile seven birisi olarak Arizona Dream’in onun olduğunu öğrenince bayağı bir sevinmiştim. Madem ortalarda Emir vardı, müzik daima iyi olacaktı. O noktada efsane bir soundtrack listesi devreye giriyordu. Filmin başrolünü söylemeden geçmek benim haddime değil. Johnny Depp diye de bir gerçek utanmamış, gencocuk hali ile başrol olmuştu.

Arizona Dream, uzun zaman seyretmekten uzak kaldığım fakat izlediğimde hiç de pişman olmadığım bir filmdi. İtiş kakış, dövüş dalaşı seven birisi olarak iki sayko kadın ile iki aptal adamın bir araya geldiği bu masalı çok sevmiştim. Oyunculukları, karakterlerin gerçek hayata yakınlıkları, sahneleri ve hikayeyi çabucak benimsemiştim. Arizona Dream, Amerikan rüyasının görünmeyen kısmıydı. Buzdağının alt tarafıdır.

Başka parçalara gönderme yapması ile de oldukça sapasağlam ayaklar üzerinde duran Arizona Dream sırasıyla; Nanook of the North, Freaks, The Wizard of Oz, North by Northwest, Chitty Chitty Bang Bang, Once Upon a Time in West, Rocky, The Sheltering Sky ve Terminator 2’ye göz kırpar. İşte size güzel bir ipucu. Eğer bir filmde birden fazla referans varsa ve bu referanslar da doğru kullanılmış ise senaristin ve yönetmenin seviyesini görmüş olursunuz.

arizona-dream-arizona-hayali-izle

Film sadece oyunculuk ve hikaye açısından değil sözler ve anlatımlar açısından da bir yudum su kıvamında. Hayata tutunmaya, geçmişten uzakta yaşamaya çalışırken geçmişin göbeğine düşen Axel, hayatı şöyle anlatıyor:

Axel Blackmar: Whenever I try to remember my dreams, I always turn ’em into stories. But dreams are like life. You can’t catch it with your hands because you can’t catch something you don’t really see. If you believe in your dreams, you could be sure that any force, a tornado, a volcano or a typhoon, wouldn’t be able to knock you out of love; because love exists on its own. 

Axel Blackmar: Elaine, I was trying to tell ya the other night: Eskimos believe that even though you die, you’re never really dead. 
Elaine Stalker: What are you then? 
Axel Blackmar: Uh, you’re Infinity. See they believe that when the physical suit of skin dies, it becomes apart of the Earth. But your soul, keeps going, y’know? Into other things like uh, trees or fish or rocks. Or even other people who’re actually at that point you. 
Elaine Stalker: What if you don’t like what you’ve turned into? 
Axel Blackmar: You just wait. You wait a few years and then you’ll turn into something else. 

Bu filmi sevin, sevdirin. Arizona Dream, Leyla ile Mecnun gibi. Kendi düşlerinde kaybolanların hikayesi.

Arizona Dream Trailer

Alice In Wonderland / Alis Harikalar Diyarında / White Rabbit

30 Pazartesi Tem 2012

Posted by Öznur Doğan in Filmler, sinema, film inceleme

≈ Yorum bırakın

Etiketler

alice in wonderland, alis harikalar diyarında, beyaz tavşan, grace slick, helena bonham carter, huckleberry finn, jefferson airplane, johnny depp, pal sokağı çocukları, tim burton, tom sawyer, white rabbit


one pill makes you larger
and one pill makes you small
and the ones that mother gives you
don’t do anything at all
go ask alice
when she’s ten feet tall

and if you go chasing rabbits
and you know you’re going to fall
tell ’em a hookah smoking caterpillar
has given you the call
call alice
when she was just small

when men on the chessboard
get up and tell you where to go
and you’ve just had some kind of mushroom
and your mind is moving low
go ask alice
i think she’ll know

when logic and proportion
have fallen sloppy dead
and the white knight is talking backwards
and the red queen’s “off with her head!”
remember what the dormouse said:
“feed your head
feed your head
feed your head”

Haydi hayatın boyunca izlemekten ve felsefesinden bıkmayacağın bir film söyle bize. Cevapladı kız: Alice In Wonderland.

Kimi çocuk kitapları aslında hiç de çocuk kitabı değildir ve olmayacaktır da. Buna Huckleberry Finn, Tom Sawyer, Pal Sokağı Çocukları ve Alice In Wonderland dahildir.

Yazılırken neler  düşünülerek yazıldıysa, hangi ‘kafa’ ile cümleler kuruldu, dünya kurtarıldıysa işte tam orada olmak istiyorum. Aslında Alice In Wonderland’in kitabını okuduktan sonra çok özel bir yazı yazmak istiyorum onun için. Bu yüzden filme ait yazıyı kısa tutmaya kararlıyım.

alice-in-wonderland-alis-harikalar-diyarinda-izle

Johnny Depp, Helena Bonham Carter ve tabii ki Tim Burton. Bu filme Tim’in eli değmeseydi bence bu kadar güzel olamazdı. Renkler, kostümler ve diğer her şey sanki tamamen Wonderland’den çıkmış gibi. Sanki Grace Slick şarkıyı söylüyormuş ve çok da uzunca bir süre söylemekten vazgeçmeyecekmiş gibi. Feed your head…

Filmden cümleler vermek isterdim fakat bir sonraki yazıyı baltalamak istemediğim için gerçekten kısa kesiyorum. Tek şey söylüyorum: izleyin, izletin!

Alice In Wonderland – Alice Harikalar Diyarında Trailer

The Ninth Gate / Dokuzuncu Kapı

22 Pazar Tem 2012

Posted by Öznur Doğan in Filmler, sinema, film inceleme

≈ Yorum bırakın

Etiketler

dan brown, dean corso, dokuzuncu kapı, johnny depp, liana telfer, ninth gate, the ninth gate


Şeytana giden bir kapı varsa işte o kapı Dokuzuncu Kapı’dır. Filmi uzun süre beklettikten sonra izlemeye başlamanın verdiği hafif bir tedirginlik vardı. Kısa filmleri izleyip geriye 2 saat ve üzeri filmleri bıraktığım için sanki her film farklı bir değerdeymiş, eğer kötü çıkarsa kendimi kötü hissedecekmişim gibi.

Beynimi bu yönde şartlandırmamaya çalışsam da yenemedim yargılarımı. Kendime hükmedemedim. The Ninth Gate, en başından kurgusu ile Dan Brown’ın kitaplarına benziyordu. Yavaş yavaş birileri ölüyor, ortaya olağan dışı durumlar çıkıyor ve kahramanımız bu durumların üstesinden gelmeye çalışıyordu. Gerçekten film sarmaya başlamıştı, her şey yolunda gibi görünüyordu. Fakat.

Filmde beni rahatsız eden birkaç durum söz konusuydu. Örneğin açığa kavuşmayan ve aslında ne olduğu çok da belli olmayan sarışın hatun, Liana Telfer’ın yanındaki albino adam ( Johnny’nin sözleri ile hatırlarsak. 🙂 ) ve Balkan’ın tam olarak neye dayandığı belli olmayan Şeytan takıntısı. Bana kalırsa filmin en büyük eksikliği bu kişilerin neden gerçekten bu kitapların peşinden koştuğunun açıklanmamasıydı. Ayrıca en sonunda Balkan’ın yaptığı ayinin geçerli olmaması ve adamın yanıp tutuşmasıydı. Bu kadar şeytan ve şeytanca olayların geçtiği bir filmde baş kahramanın bu mertebeye ulaşmasına gerek yoktu diye düşünüyorum. Çünkü böyle bir son çok beklendik bir sondu.

the-ninth-gate-dokuzuncu-kapi-izle

Dean Corso’nun 9. ve son resmi bulması ile kendisinin 9. Kapı’da bulması ve kapının bir anda açılması görsel olarak güzeldi. Şeytan, kendi istediği kişi ile bütünleşmiş, bir araya gelmiş oluyordu. Fakat Şeytan’a ulaşabilen kişinin sadece inceleme sırasında değil daha öncesinde de bir tık da olsa Şeytan’la alakadar eylemlerde bulunmuş olmasını beklerdim.

İki saatlik filmlere böyle bir değer verince ve karşılığını alamayınca açıkçası üzüldüm. Hayat, beni neden yoruyorsun?

The Ninth Gate – Dokuzuncu Kapı Trailer

Abone Ol

  • Entries (RSS)
  • Comments (RSS)

Arşivler

  • Eylül 2017
  • Ağustos 2014
  • Şubat 2014
  • Kasım 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012
  • Şubat 2012
  • Ocak 2012

Kategoriler

  • Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım
  • Filmler, sinema, film inceleme
  • Güncel, gündem, medya
  • Sanat, resim, tiyatro
  • Seyahat, mekanlar, hatıralar

Meta

  • Kayıt Ol
  • Giriş

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.

Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası
  • Takip Et Takip Ediliyor
    • Öznur Doğan
    • Diğer 123 takipçiye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Öznur Doğan
    • Özelleştir
    • Takip Et Takip Ediliyor
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucuda görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle
 

Yorumlar Yükleniyor...