• Hakkımda
  • Yazılarım

Öznur Doğan

Tag Archives: kitap inceleme

Hayaller İçinde Bir Düş

03 Cumartesi Kas 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ Yorum bırakın

Etiketler

derya gibi, hayaller içinde bir düş, kitap inceleme, potkal kitap


Beyaz bir ışık karşısında gözlerini açmaya çalışan bir bebek. Zamanın içinde gidip gelen, uzun siyah saçları olacak olan bir bebek. Adı Derya. Duyguları ve düşleri derya deniz…

Hayaller İçinde Bir Düş beklemediğim anda beklemediğim etki ile karşıma çıkan bir kitap oldu. Potkal Kitap’tan çıkan kısa öyküde içinizin an an darlandığını hissediyorsunuz. Anlık şoklar ile okuyorsunuz bu yüzden. Bir anda kendinizi Derya gibi bomboş, yapayalnız hissediyorsunuz.

Kitabı okurken bir an irkiliyorum, küçük bir çocuk iken babamı kaybetseydim nasıl hissederdim diye. Tam o sırada otobüste bir arkamda oturan adam telefonla konuşuyor ve sesini duyuyorum: Ben sana demedim mi doğru eve gideceksin diye? Nereye gittin? Nereye gittin? Tamam, seninle bu konuyu ben eve geldiğimde görüşücez!!! Kapat telefonu.

Bir an duraksıyorum. Üst üste bu kadar gelemez bir şeyler. Bir yanda babam olsaydı nasıl olurdu diyorsunuz, bir yanda karşınıza garip bir baba çıkıyor otobüsün ortasında bağırabilen. Sonra ben bir an durup kendi babama şükrediyorum. Arkadaşımda kalmak için babama mesaj atmam yetiyor bazen. Biliyorum çok konuşuyor ve ben de çok konuşuyorum ama iyidir babamla aramız; kavga etmediğimiz zamanlarda. Yine de telefonda bağırmaz bana, hem de hiç.

Gelelim Derya’ya. Geçmişi ile geleceğini elleri arasında tutan fakat müdahele edemeyen bir karakter Derya. Düş içinde düş, gerçek içinde hayalleri yaşamak zorunda kalan, belki hiç doğmayan belki de aramızda dolaşan bir kız. Belki de biziz aslında. Geleceğe dair elimizde kesin bir şey yok, yani yaşadığımız an içerisinde. En başından kendimizi görüyor ve biliyoruz belki de, an an, sahne sahne. 17 yaşında hangi adamlar ile karşılaşacağını, deliliğin ne kadar yakınından geçeceğini.

Deliliğe yakın olanların, kocaman denizde buz kütleleri ile dövüşenlerin hikayesi Hayaller İçinde Bir Düş. Bana göre süt, onlara göre çikolata. Yine de Derya, empati kurulduğu sürece insanın kalbini eliyle tutup sıkabilecek kadar güçlü bir kadın.

Arkadaş (Mihail) – Panait İstrati

25 Salı Eyl 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ 2 Yorum

Etiketler

adrien, arkadaş inceleme, arkkadaş, küçük şeylerin tanrısı, kitap inceleme, mihail, panait istrati, petrov, pofpof, sanatta bireyin doğuşu


Uzun zaman sonra içimde huzursuzluk yaratan kitaptır. Çekiliş ile kitap okumaya başladığımdan bu yana her şey çok güzel gidiyordu. Önce Küçük Şeylerin Tanrısı çıktı şansıma. Sonra da Arkadaş. Tamam dedim, başlıyorum ve bitireceğim! Fakat bu kitap beni bitirdi.

Biliyorum ki Panait’in bireysel görüşlerine en yakın olan kitap bu kitap. Biliyorum ki Yaşar Nabi bu kitabı çevirirken oldukça iyi hissediyor, mutlu mutlu çeviriyordu. Yine de değişen dost kavramından ötürü, değişen sanattan ötürü Arkadaş beni tatmin etmedi. Tabii ki mutlaka dikkate alınması gereken cümleler var içinde. Örneğin:

-Olmaz anne! derdi Adrien. İnsan hem Tanrıya hem şeytana tapamaz. 

Ya da:

Gönülleri dostluk ateşi ile tutuşanlara ne mutlu. Yalnızlığı daha az öldürücü ve hayatı katlanılır bir hale getiren yalnız odur.

En sevdiğim ve üzerini hafif bir karalama yöntemi ile ölümsüzleştirdiğim sözler bunlar. Büyük bir dostluk arayışı içinde olan Adrien ile iki farklı dostluk yaşatan iki adam, Mihail ve Petrov.

Adrien bizim bildiğimiz sanatçı kıvamında bir adam. Berduş, gezmeyi seviyor okumayı seviyor. Hayatın anlamını keşfetmeye, gerçek bir dostluğu bulmaya çalışan bir çocuk. Genç mi genç. Bu yüzden ateşli ve hızlı. Mihail ise kendi duvarlarını örmüş, hayatını gizleyen ve dostluğun derin izlerine taşıyan bir adam. Bu genç adam karşısında yapabileceği tüm çekingenliği yaparak ve ilk başta ondan uzak durarak onu sınıyor, gelişmesinde ve büyümesinde yardımcı oluyor.

Mihail ve Petrov Adrien’in gelişiminde önemli iki basamak. Petrov Adrien’in dostluğu için can atarken Adrien de Mihail için ölüp bitiyor. Dostluk dostluk diye nicesine sarılmadan, bu iki adama tutunup gelişmek istiyor Adrien. Yine de kitap boyunca Mihail’in daimi muhalif tutumu, uzaklaşmacı yanı beni rahatsız etti. Anlattığı kendi hikayesinde ona acıyan bir kadının ardından ilk anda gurur yaptığı fakat sonrasında onun dostu olmak için çabaladığını görünce onun da birilerinin peşinden koştuğunu kolayca görüyoruz. Bu açıdan ilk başta Adrien’e katı davranmasının tek açıklaması kaçan kovalanır olmasıdır bana göre.

Biliyoruz ki yanına çekirge diye aldıkları çocukları olgun birer düşünüre, savaşçıya çeviren adamlar evet serttirler fakat kaçmazlar. Mihail yaşadıklarının ağırlığını tek başına taşıdığını iddia eden fakat yükünü başkalarına yüklemekten çekinmeyen bir adamdır. Mutsuzluk ardındaki dostluğun daha kıymetli olduğunu, savaştan sonra gelen barışın daha yep olduğunu düşünür.

Adrien saf duygular ile bağlıdır halbuki. Ölüm döşeğinde Mihail diye sayıklayacak kadar. Çünkü Adrien en başında böyle bir dostun yaşadığı topraklar içerisinde varlığından bile haberdar değildir. Sadece düşünür ve umar. Bu dostluk ihtiyacını birisinden görmemiştir, okuduğu kitaplar ile hayal eder hale gelmiştir. Mihail’i gördükten sonra yaptığı her şey ise yıllar sonra yemek bulmuş bir açın yaptıklarından farksızdır. Bu noktada Mihail’in yapması gereken bu aç insana daha ilk gördüğü anda görgü kurallarını öğretmek değildir.

Biliyoruz ki herkesin bir hikayesi vardır, herkes kendisinin haklı olduğu hikayeleri daha çok sever. Düşünürsek yaşadıkları ile övünecek milyonlarca insan, sefaletten kurtulma hikayelerini böbürlenerek anlatan binlerce adam vardır. Yine aynı şekilde sefaleti ile övünecekler de söz konusu. Petrov’un gerçek bir benmerkezci olduğunu düşünürsek (ki buna da tam olarak inanmak istemiyorum fakat Mihail’in bu konuda da fikri böyle) Mihail’in de ondan pek farklı yanı yoktur.

Başkaları olmadan mutlu olan Mihail, kitapları ile bir fırıncıda çalışmayın seçen Mihail, ona ortak olmak isteyenlere kolayca geçiş hakkı tanımamıştır. Halbuki ben de en az Adrien gibi yaşamın paylaşılarak güzelleşebileceğini düşünmekteyim.

İlk İstrait deneyimim olan Arkadaş, beni hayal kırıklığına uğrattı. Ardından kura çektim ve Sanatta Bireyin Doğuşu çıktı. Vira bismillah.

Küçük Şeylerin Tanrısı / Büyük İşlerin Tanrısı

23 Pazar Eyl 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ Yorum bırakın

Etiketler

ammu, kast, küçük şeylerin tanrısı, küçük şeylerin tanrısı inceleme, kitap inceleme, the god of small things


Küçükken anlamayıp laf attığım kitaplardan, o bahtsızlardan birisidir Küçük Şeylerin Tanrısı. Sanıyorum ki konserve fabrikasının anlatıldığı bölüme kadar gelip anlamayıp bırakmışlığım hem küçüklüğümdendi. Sonra karar verdim, sırada duran kitapları kura ile okuyacaktık. İlk çekiliş sonucu Küçük Şeylerin Tanrısı çıktı. Başladım okumaya.

Küçük Şeylerin Tanrısı olmak ne kadar kolay olabilir diye araştırmaya daldım. İsim nereden geliyordu kitapta? Küçük ikiz kardeşlerden mi Sophie’den mi Ammu’dan mı? Kimdendi? Yoksa Velutha mı?

Upuzun bir yolculuğa çıkıp sorularım ile devam ederken kardeşlerin birbirine bağlılık derecesini, zor bir hayatta doğan çocukların yaşadıkları ve maruz kaldıkları acıları, annelerinin sanrılarını, kuzenlerinin yabansılığını, pedofilinin gerçekliğini, kast sisteminin yıkıcı ve yıkılması gereken sertliğini… Hepsini gördüm sırasıyla.

Aşk dolu bir kadın olabilirsiniz, eğer iki çocuğunuz yoksa, eğer sizden daha düşük bir adamı sevmezseniz.

Kardeşinize belirli bir sevgi kıstası ile yaklaşabilirsiniz, eğer ensest yoksa, eğer aklınızda onunla birlikte olmak yoksa ve eğer ailenizde bunlar yoksa.

Yurtdışına çıkmak iyi gelir sanabilirsiniz, eğer kızınız oracıkta ölmezse, eşinizin ölümü üzerine katılmazsa.

Kitap boyunca umut ve umutsuzluk, mutluluk ve mutsuzluk arasında gidip geldim sürekli. İki minik ikiz kardeşin birbiriyle uyumları, kelimeleri tersten okumaları, kendilerine garip lakaplar takmaları ve masumca sevgiyi ölçüp biçmeleri.

Ardından sertliği ile karşımda duran Hindistan’ın sistemleri, Dokunulabilirler ve Dokunulamazlar. Kanı donduran sahneler, büyüklerin dünyasındaki büyük suçmalamalar. Ölümüne atılan dayaklar, ölümlerden sorumlu tutulan kişiler…

Küçük şeylerin tanrısı olmak hep daha kolay bu yüzden. Büyük insanların, büyük egoların ve büyük işlerin ardında durmakk, devamlılığını sağlamak, yapabiliyorum demek hep daha zordur çünkü.

Henüz bitirdiğim kitapta yaşanamayanları gördükçe hayatıma bakmam, yaşayabildiklerim ve diğerlerine pay çıkarmam, nasıl desem, nelerin tanrıçası olsam bilemedim. Üzerimde bir hüzün, zaten Sophie Mol da öldü. Zaten Velutha da öldü. Zaten Ammu delirecek ölecekti. Zaten Mamachi her akşam Papachi’den dayak yiyordu.

Üzülüyorum.

Albert Camus’yü Okumak / Mutlu Ölüm ve Yabancı

28 Perşembe Haz 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ Yorum bırakın

Etiketler

albert camus, öznur doğan, düşüş, içimdeki deniz, kitap inceleme, kitap tanıtım, mar adentro, mutlu ölüm, oznurdogan.com, yabancı


Zordur. Albert Camus şimdiye kadar pek çok insan tarafından karmakarışık (!) bulunduğu için bir kenara bırakılmıştır. Albert Camus okuyacaklara en büyük tavsiyem tüm dikkatlerini kitaba vermeleri gerektiğidir.

Şimdiye kadar yalnızca üç Camus kitabı okumama rağmen bu izlenime çoktan kapıldım. Aslında daha ilk anlarda yani Camus ile ilk tanıştığımda anlamıştım bu adamla çok iyi anlaşamayacağımızı. Yabancı adlı kitabını çok kez duymuş fakat okuma fırsatı bulamamıştım henüz. Bir yerlerden bulmam gerekiyordu bu kitabı. O dönemde de Hürriyet Gazetesi kitapları dağıtmakla meşguldü. Ellerinde kalmış herhalde normalde yapmazlar böyle güzellikler. Aldım kitabı elime, başladım okumaya. Genç bünyeme ters düşüverdi Camus. Daha lise ikinci sınıftayım. Okuduğum kitapların içerikleri hiç Camus’leşmemişti. Anlamadım. Hikayeyi algılayamayan beynim kitabın kapağını da kapattırdı. İki buçuk sene sonra açabildim.

Yabancı bittiğinde kendimi bir çuvalın içinde taşıyormuşum gibi hissettim. Üzerimden dozer değil jet geçmişti. Yorulmuştum fakat garip bir galibiyet gülümsemesi vardı yüzümde. Albert Camus ile bir kez tanışmıştım ve benim tabiatımda tanıştığım insanları unutmak yoktu. Sadece ara veriyor ve biraz uzaklaşıyor, yorumlardan ve beynimin bağlantılarından uzaklaşıyordum. İkinci kitap müthiş bir kitapkurdu olan arkadaşım tarafından armağan edildi. Düşüş.

Üzerine bir şeyler yazmamı da istemişti kendisi. Sanırım yazdıktan sonra bu yazıyı ona yollamayı unuttum, ancak o da hiç aman efendim şuralarda bir Albert yazıyordu, Camus yazıyordu demedi. Olmaz! Dikkat gerek, takip gerek. Dönelim Düşüş’e. Düşüş benim için boyut ötesinde bir noktada oldu. Camus’yü okumak benim için hala zordu fakat aldığım keyif Yabancı’dan çok daha fazlaydı. O yazımın linki tam da şurada aslında.

Ve ardından doğum günümde bir diğer arkadaşımın hediye ettiği Mutlu Ölüm. Mutlu Ölüm benim için Camus üçlüsüne nokta atışı yapıyor. Dünya üzerindeki nadide threesomelardan bir tanesi olma özelliğine sahip. Sanki hepsi birbirini çoktan tamamlamışlar da birileri bunun haberini bize vermemiş gibi. Sonra düşünüyorum, Albert Camus’nun bunların hepsini tek bir roman için yazdığını hayal ediyorum. Konudan uzaklaşıyorum, Mutlu Ölüm üzerine düşünmeye başlıyorum.

Hem Mutlu Ölüm hem de Yabancı benim üzerimde buz parçasının dolaşması etkisi yaratıyor. İnsanın ne zaman ölmesi gerektiğini düşünüyorum Mutlu Ölüm’den sonra. Ne zaman kabul eder ki İçindeki Deniz’i? Bir seri katil olmayı başarabilir miydiniz peki? Bu hayatta kaç kişi bir tekerlekli sandalyeye bağlı kalarak yaşamayı kabul eder.

Albert Camus işte bunu yapıyor. Demir bir yumruk ile vuruyor karnınıza. Onda hiçbir şey tek boyutta değil. Sebepler ve sonuçlar, başlangıçlar ve bitişler… Hepsi bir flu fotoğrafta saklı.

Albert Camus okumak bana hiç kolay gelmesi. Çok kolay diyenin de alnını karışlamayı borç bilirim. Yeni kitaplara dalsak mı dersiniz?

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası
  • Abone Ol Abone olunmuş
    • Öznur Doğan
    • Diğer 123 aboneye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Öznur Doğan
    • Abone Ol Abone olunmuş
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucu'da görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle
 

Yorumlar Yükleniyor...