Etiketler

, , , , ,


Küçükken anlamayıp laf attığım kitaplardan, o bahtsızlardan birisidir Küçük Şeylerin Tanrısı. Sanıyorum ki konserve fabrikasının anlatıldığı bölüme kadar gelip anlamayıp bırakmışlığım hem küçüklüğümdendi. Sonra karar verdim, sırada duran kitapları kura ile okuyacaktık. İlk çekiliş sonucu Küçük Şeylerin Tanrısı çıktı. Başladım okumaya.

Küçük Şeylerin Tanrısı olmak ne kadar kolay olabilir diye araştırmaya daldım. İsim nereden geliyordu kitapta? Küçük ikiz kardeşlerden mi Sophie’den mi Ammu’dan mı? Kimdendi? Yoksa Velutha mı?

Upuzun bir yolculuğa çıkıp sorularım ile devam ederken kardeşlerin birbirine bağlılık derecesini, zor bir hayatta doğan çocukların yaşadıkları ve maruz kaldıkları acıları, annelerinin sanrılarını, kuzenlerinin yabansılığını, pedofilinin gerçekliğini, kast sisteminin yıkıcı ve yıkılması gereken sertliğini… Hepsini gördüm sırasıyla.

Aşk dolu bir kadın olabilirsiniz, eğer iki çocuğunuz yoksa, eğer sizden daha düşük bir adamı sevmezseniz.

Kardeşinize belirli bir sevgi kıstası ile yaklaşabilirsiniz, eğer ensest yoksa, eğer aklınızda onunla birlikte olmak yoksa ve eğer ailenizde bunlar yoksa.

Yurtdışına çıkmak iyi gelir sanabilirsiniz, eğer kızınız oracıkta ölmezse, eşinizin ölümü üzerine katılmazsa.

Kitap boyunca umut ve umutsuzluk, mutluluk ve mutsuzluk arasında gidip geldim sürekli. İki minik ikiz kardeşin birbiriyle uyumları, kelimeleri tersten okumaları, kendilerine garip lakaplar takmaları ve masumca sevgiyi ölçüp biçmeleri.

Ardından sertliği ile karşımda duran Hindistan’ın sistemleri, Dokunulabilirler ve Dokunulamazlar. Kanı donduran sahneler, büyüklerin dünyasındaki büyük suçmalamalar. Ölümüne atılan dayaklar, ölümlerden sorumlu tutulan kişiler…

Küçük şeylerin tanrısı olmak hep daha kolay bu yüzden. Büyük insanların, büyük egoların ve büyük işlerin ardında durmakk, devamlılığını sağlamak, yapabiliyorum demek hep daha zordur çünkü.

Henüz bitirdiğim kitapta yaşanamayanları gördükçe hayatıma bakmam, yaşayabildiklerim ve diğerlerine pay çıkarmam, nasıl desem, nelerin tanrıçası olsam bilemedim. Üzerimde bir hüzün, zaten Sophie Mol da öldü. Zaten Velutha da öldü. Zaten Ammu delirecek ölecekti. Zaten Mamachi her akşam Papachi’den dayak yiyordu.

Üzülüyorum.