• Hakkımda
  • Yazılarım

Öznur Doğan

Tag Archives: rusya

Vişne Bahçesi / Geçmişe Tutunuş

19 Pazartesi Kas 2012

Posted by Öznur Doğan in Sanat, resim, tiyatro

≈ Yorum bırakın

Etiketler

ali ağaoğlu, anton çehov, engin alkan, Ferhan Şensoy, ferhangi şeyler, kağıthane kültür merkezi, lopahin, ranevskaya, rusya, sadabad sahnesi, vişne bahçesi, volga nehri, şehir tiyatroları


2012-2013 tiyatro sezonunu Ferhan Şensoy Ferhangi Şeyler ile açmış birisi olarak araya bir ay koyup Şehir Tiyatroları ile devam etmek oldukça lezzetli bir adım oldu. İlk durağım bu sene Vişne Bahçesi oldu. Lise yıllarından bu yana Anton Çehov ile bütünleşmiş bu eseri izlemek heyecan verici bir deneyim olacaktı evet. Martı’yı daha önce okumuş ve yazmıştım hatta burada. Şimdi Vişne Bahçesi’ni özellikle izledikten sonra yazabilmek benim için güzel bir duygu.

Sadabah Sahnesi’nde izleme fırsatını bulduğum Vişne Bahçesi’nden çıktığımda tam anlamı ile huzur ile dolmuştum. Sadece huzur değil müthiş bir gerginlik de söz konusuydu vücudumda. Neden böyle olduğunu şimdi sırayla size anlatıyorum.

İlk olarak gerçek bir yazar olduğunu bize her gün bir kez daha kanıtlayan Anton Çehov var ortada. Maslak 1453 ile hayatımızda yükseliş yapan Ali Ağaoğlu’nu bugün Lopahin karakteri içerisinde bulduk. Vişne Bahçesi’ni satın aldıktan sonra baltadan geçirmeye karar veren bir adam söz konusu. Ne kadar garip değil mi insan barbarlığının yüzyıllar boyunca aynı kalmış olması? Anton Çehov’un gördüğü insan portresi ile günümüzdeki insan portresinin aynı olması. İşte ilk saniyede Anton’un zamanötesi olduğunu görmüştük. Tabii ki devamı gelecekti.

Zenginliğini saçarak bitirmiş, bundan da hiç ders almamış bir kadın olan Andreyevna Ranevskaya Dostoyevski’nin Kumarbaz’ından çıkmış gibiydi sanki. Hatta biraz daha geriye gidersek Fransız Devrimi öncesinde yaşayan bir düşes olabilirdi layıkıyla. Sahip olduğu değerlerden uzaklaşmak istemeyen, yeni gelen hayat şartlarına ayak uydurmakta direten bir kadın Andreyevna. Etrafında onu hoş tutacak dostlara ihtiyacı var çünkü birey olarak sahip olduğu tek şey parası. Sevdiği adamın karşısında güçsüz ve zaaf dolu bir kadın. Para onun gözünde önemsiz bir kağıt, bilemediniz metal parçası. Yine de bu para uğruna kaybedeceği sadece çocukluğu değil geleceği de olacaktır.

Oyun boyunca sadece bir ailenin çöküşüne değil aynı zamanda Rusya’nın çöküşüne de tanık oluyoruz. Zenginlerin artık zenginliklerini kaybettikleri, köleliğin ortadan kalktığı ve köylülerin para kazanarak zenginler ile yer değiştirdiği o döneme dönüyoruz. Rusya’yı bekleyen daimi çöküşün habercisi olan bu sahnelerde aslında sadece Rusya’yı değil, dünya üzerindeki her ülkeyi görüyoruz. Yıkılan burjvaziler, yerine geçen yeni soylular, zenginler ile fakirlerin arasında açılan büyük uçurumlar, geçmişten gelen hırslar ve geçmişe tutunmaya çalışmalar.

Çehov’un yazdığı bu eserde ve Engin Alkan’ın yönettiği oyunda her bir dakika neredeyse farklı bir imge ile doluydu. Örneğin Lopahin’in diğerlerinden farklı ve renkli giyinmesi. Ranevskaya ve etrafındaki herkesin tek bir terziden çıkmış, Avrupa kokan kıyafetlerine ve gösteriş düşkünlüklerine karşılık Lopahin’in daha günlük, daha doğrusu daha çağına uygun giyinmesi. Aynı şekilde herkesin İngiliz soyluları gibi bembeyaz görünmeye çalışmaları, daha da Rus olmaya çalışmaları karşısında Lopahin’in kendi rengindeki cildi. Göstermekten utanmadığı köylülüğüne karşılık aristokrasinin daima göstermeye çabaladığı şıklığı.

Vişne Bahçesi’nin sadece bir bahçe değil de aynı zamanda bir ailenin, aristokrasinin gösteriş düşkünlüğünü temsili. Bunu satın alan Lopahin’in aristokrasi zincirlerini kırması, ailesinin kölelikten gelmesine rağmen bu bahçeyi satın alarak tüm geçmişini de satın aldığını hissetmesi. Aslına bakarsanız Frederick Douglass’ın bir köleden aktiviste dönüşmesinin hikayesine çok benzemekte.

Devrimin yaklaştığının çağrısını veren gençlerin sahneye girdiği anda üç farklı zamanın bir araya gelmesi; geçmişin izinde yaşayan aristokratlar, anı fırsat bilen yeni zenginler ve geleceğin değişeceğine inanan devrimciler.

Firs’ün eğitiliş ve hayatını geçiriş tarzı üzerine son sahnede dahi efendisini üzdüğü için üzülmesi ve kendini suçlu bulması.

Charlotta Ivanova’nın melankolik ve  bir o kadar farklı yapısı. Alman mürebbiyeler tarafından yetiştirilen küçük bir çocuk, büyüdüğünde Alman mürebbiyeye dönüşür. Bu noktada Çehov yaşatılanların yaşanılanlara döneceğinin sinyalini verir.

Anya ve Varya’nın arasındaki fark. Evlatlık çocuk ve öz evlat arasındaki o belirsiz fakat daima can yakan bağ. Aynı zamanda Varya’nın daha içine kapanık bir kadın olması, Anya’nın ise aşkını ulu orta yaşayabilmesi.

Yasha’nın Avrupa gezisinden sonra tamamen bir kimlik değişikliğine gitmesi. Genç nesilin köklerinden çok hızlı bir şekilde kopmaya hazır olması.

Fakat beni en çok etkileyen ve hatta ağlatan sahne olarak Ranevskaya’nın 7 yaşında Volga Nehri’nde ölen oğlu için Peter’i gördükten sonra isterik bir şekilde krize girmesi. Bu sadece bir annenin çocuğunu gömmesi değil bu aynı zamanda Rusya’nın geleceğini Volga Nehri’ne bırakması, bir ailenin erkek oğul olarak kurtarıcısının / yöneticisinin yitip gitmesi, aynı zamanda bir annenin daima sevgilisi olmaya hazır oğlunun yok olmasıdır. Bu noktadan sonra Ranevskaya hiçbir zaman için tam bir kadın olamayacaktır.

Vişne Bahçesi her yanı ile hem günümüze hem de aşikar ki geleceğimize hitap eden bir oyun. Aslına bakarsanız son olarak söylemek istediğim bir şey var. Anton Çehov’un öne çıkarmak istediği nokta Vişne Bahçesi’nin bir gösteriş unsuru olduğu. Aristokrat ailelerin hiç ilgilenmese bile onları temsil ettiğini düşündüğü bahçelerin onlara kendilerini iyi hissettirdiği. Fakat soruyorum, siz o toplumun o zengin yaşantının içine doğsaydınız ve para harcamak sizin için bir lüks olmasaydı Ranevskaya gibi o evin içinde 5 dakika daha oturabilmek için kendinize bahane aramaz mıydınız? Ben burada köklerinden koparılmak zorunda bırakılmış bir aileyi / bir kadını da görüyorum. Ne yazık ki köklerinden koparılmak zorunda kalanlar hep daha savunmasız, hep daha zayıf olacaklardır.

Ben bu kadar çok anlattıktan sonra oyunu izlememek büyük ayıp olur. Rica ediyorum gidiniz, izleyiniz. Anton Çehov’un büyüsünü Engin Alkan yönetmenliği ile yaşayınız.

Bir Dinozorun Anıları/Gezileri

16 Perşembe Şub 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ 2 Yorum

Etiketler

abidin dino, öznur doğan, bir dinozorun anıları, bir dinozorun gezileri, fransa, ingiliz dili ve edebiyatı, istanbul üniversitesi, kitap incelemesi, kitap tanıtımı, maroia, mina urgan, neyzen tevfik, oznurdogan.com, rusya


Bir kadın düşünün, kendisi küçücük ama evreni kocaman. Doğduğu şehir kocaman, yaşadığı muhit kocaman, bilgi seviyesi ha keza. Şimdi o kadını dünyanın en tatlı ninesi olarak düşünün bir de. Benim böyle bir ninem olmadı ama onun hem kedileri hem de torunları çok şanslıydı. O kadın Mina Urgan’dı.

Kendisine dinozor diyebilecek kadar alçakgönüllü, insanların alışkanlıklarıyla yaşlanmasını dileyecek kadar sigaraya düşkündü. Hastalığı döneminde bile sigaradan vazgeçmedi, kır saçları bembeyaz elleri ile yine de içti sigarası.

Torununun “Satılık nine vaar, hem okur hem yazaar, satılık nine vaar.” deyişini bizle paylaşan, yediği içtiği onun olsun gördüklerini gezdiklerini bizi anlatan bir kadın. Soyadı Urgan, biraz araştırın bakalım bu soyadı ona kim neden vermiş?

Bir Dinozorun Anıları ve Bir Dinozor’un gezileri Mina Urgan’ın otobiyorgrafik çalışmaları. Anılarında kendi tatlı ailesinden bahsedip başından geçen olayların hemen hemen hepsini anlatırken Bir Dinozorun Gezileri’nde dudak uçaklatan, kıskandıran, insanı yerinde şöyle bir kıpırdatan o gezi hayatını anlatıyor.

Neden mi? Mina Urgan’ın yapmadığı iş, gezmediği yer, tanışmadığı insan kalmamış da ondan. Neyzen Tevfik’ten tutun da Abidin Dino’ya kadar, Fransa’dan tutun da St.Petersburg’a, okuldan kaçıp yüzmelere gidip de İstanbul Üniversitesi İngiliz ve Edebiyatı bölümünde profesörlüğe kadar.

Okurken gülümsemeyi elden bırakamadığım iki kitap oldu Bir Dinozorun Anıları ve Bir Dinozorun Gezileri.

Dinozor olduğumuzda acaba onun kadar yaşamış, görmüş ve geçirmiş olabilecek miyiz? Tek kelime dökülebiliyor Mina Urgan için dilimden ama ta en derinden, “Canım…”.

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası
  • Abone Ol Abone olunmuş
    • Öznur Doğan
    • Diğer 123 aboneye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Öznur Doğan
    • Abone Ol Abone olunmuş
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucu'da görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle
 

Yorumlar Yükleniyor...