• BEN KİMİM? / NEDEN YAZIYORUM?
  • SİZDEN GELENLER
  • Copyleft

Öznur Doğan

~ La beaute est dans la rue!

Öznur Doğan

Tag Archives: ferhangi şeyler

Masal Müfettişi / Masala Diş Bilenişi

13 Çarşamba Mar 2013

Posted by Öznur Doğan in Sanat, resim, tiyatro

≈ Yorum bırakın

Etiketler

ali ağaoğlu, ali çatalbaş, bülent arınç, derya baykal, elif durdu, ergenekon, erol günaydın, Ferhan Şensoy, ferhangi şeyler, fername, ismail dümbüllü, keloğlan, m. ferhan şensoy, masal müfettişi, münir özkul, mustafa balbay, orkun akyıldız, ortaoyun, ortaoyuncular, pınar alsan, recep tayyip erdoğan, rte


masal mufettisiHafta sonlarını sanat aktiviteleri ile doldurmayı seven birisi olarak geçtiğimiz hafta sonunda Masal Müfettişi’ne gitmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Fername’nin son 3 sezondur oynanmadığı haberini aldıktan sonra büyük yara almıştım keza. Böyle bir haberi beklemiyordum, her şey benim oyunun gelmesini beklemem ve oyunun gelmesi üzerineydi. Meğerse Fername yok imiş, onun yerine artık Masal Müfettişi var imiş.

Ferhan Şensoy’un tek kişilik gösterisi olan Ferhangi Şeyler’den sonra sahneyi oyuncular ile dolu görmek insanı mutlu ediyor ilk olarak. Ses Tiyatrosu’nda birden fazla ses yankılanacağını iyi biliyorsunuz yani.

Masal Müfettişi her zamanki gibi Ferhan Şensoy’un muhalif kaleminden çıkmış bir eser. İleri demokratik bir güldürü olarak adlandırmış oyununu. Zaman öyle bir zaman ki artık masallar da denetleniyor, masal müfettişleri istediği anda masalın ortasına zart diye giriyor, dan diye çıkıyor. Masalın müfettişi mi olurmuş diye sormayın, Ferhan Şensoy nasıl bir zamanda yaşadığımızı hangi diktalar altında olduğumuzu çok iyi biliyor. Var işte, masalın da müfettişi var. Dergilerin de karikatürün de müfettişi var.

Ferhan Şensoy’a bu oyunda Serap Günaydın, Ali Çatalbaş, Pınar Alsan, Elif Durdu, Orkun Akyıldız ve Ferhan Şensoy’un kızı Ferhan Şensoy eşlik ediyor. 🙂 Oyunun büyük bir bölümünde M. Ferhan Şensoy ve baba Ferhan’ı görüyoruz. Sevdiği oğlanı kaçırmak isteyen ama başına gelmedik kalmayan bir kent prensesi gibi M. Ferhan Şensoy. Aslında prenses de değil sanki, bildiğimiz ağzı bozuk hafiften agresif Türk kızı. Tabii aralarda iPhone’u çalıp da Selen’e sahnede olduğunu söylediği anlar dışında.

Dönem eleştirisini İsmail Dümbüllü’den ve Münir Özkul’dan aldıktan sonra yaldır yaldır devam eden Şensoy, Masal Müfettişi’nde hem masalın dedesi hem de diktatör bir kralı canlandırıyor. Her yer altından, telefonlar “Kralımız çok yaşa.” diye çalıyor. Ferhan Şensoy bu oyununda nelere laf sokuyor? Öncelikle masal geleneğinin sona ermesi, bunun yerini teknolojinin farklı boyutları alması. Sahnenin ortasında çalabilen telefonlar varken örneğin bir anda salonun içinde gerçekten birisinin telefonu çalıyor. Sinemada ya da tiyatroda olduğunu unutanlar gibi her gösteride. Her gösteride Ferhan Şensoy uyarırken hem de. Kayıt ve kuyut almayınız, telefonunuzu kapatınız. Lütfen deyince üzerinize alınmıyorsunuz diyor bir de halbuki.

Eleştiri oklarından nasibini alan bir diğer konu RTE. Tayyibaşkan’a değdirirken güzel güzel Ferhan Şensoy gerçekleri görmek istemeyenlerin gözüne gözüne sokuyor gerçekliği.

Ergenekon’u da unutmuyor Ferhan. Ulan Mustafa Balbay neden içeride? derken salondan bir alkış sesi yükseliyor.

Başka kimler yok ki sahnede, Ali Ağaoğlu, Bülent Arınç, Keloğlan, Kel anası, Hansel, Gratel, ufolar. Ortaoyuncular sahnesinde La Fontaine’e de yer var. Ortaoyuncular’da bir sürü kahramana yer var.

Oyun sahnelenirken bir anda lal kesiliyor bir anda kahkahalar atıyorsunuz ancak bir şeyler de eksik gelmiyor değil. Ferhan Şensoy’un gençliği eksik, Erol Günaydın’ın sesi, Derya Şensoy’un paniği eksik. Özlüyoruz vesselam. İçinden Tramvay Geçen Şarkı, 40 Ambar Gece Tiyatrosu’nu izledikçe…

ferhan

Vişne Bahçesi / Geçmişe Tutunuş

19 Pazartesi Kas 2012

Posted by Öznur Doğan in Sanat, resim, tiyatro

≈ Yorum bırakın

Etiketler

ali ağaoğlu, anton çehov, engin alkan, Ferhan Şensoy, ferhangi şeyler, kağıthane kültür merkezi, lopahin, ranevskaya, rusya, sadabad sahnesi, vişne bahçesi, volga nehri, şehir tiyatroları


2012-2013 tiyatro sezonunu Ferhan Şensoy Ferhangi Şeyler ile açmış birisi olarak araya bir ay koyup Şehir Tiyatroları ile devam etmek oldukça lezzetli bir adım oldu. İlk durağım bu sene Vişne Bahçesi oldu. Lise yıllarından bu yana Anton Çehov ile bütünleşmiş bu eseri izlemek heyecan verici bir deneyim olacaktı evet. Martı’yı daha önce okumuş ve yazmıştım hatta burada. Şimdi Vişne Bahçesi’ni özellikle izledikten sonra yazabilmek benim için güzel bir duygu.

Sadabah Sahnesi’nde izleme fırsatını bulduğum Vişne Bahçesi’nden çıktığımda tam anlamı ile huzur ile dolmuştum. Sadece huzur değil müthiş bir gerginlik de söz konusuydu vücudumda. Neden böyle olduğunu şimdi sırayla size anlatıyorum.

İlk olarak gerçek bir yazar olduğunu bize her gün bir kez daha kanıtlayan Anton Çehov var ortada. Maslak 1453 ile hayatımızda yükseliş yapan Ali Ağaoğlu’nu bugün Lopahin karakteri içerisinde bulduk. Vişne Bahçesi’ni satın aldıktan sonra baltadan geçirmeye karar veren bir adam söz konusu. Ne kadar garip değil mi insan barbarlığının yüzyıllar boyunca aynı kalmış olması? Anton Çehov’un gördüğü insan portresi ile günümüzdeki insan portresinin aynı olması. İşte ilk saniyede Anton’un zamanötesi olduğunu görmüştük. Tabii ki devamı gelecekti.

Zenginliğini saçarak bitirmiş, bundan da hiç ders almamış bir kadın olan Andreyevna Ranevskaya Dostoyevski’nin Kumarbaz’ından çıkmış gibiydi sanki. Hatta biraz daha geriye gidersek Fransız Devrimi öncesinde yaşayan bir düşes olabilirdi layıkıyla. Sahip olduğu değerlerden uzaklaşmak istemeyen, yeni gelen hayat şartlarına ayak uydurmakta direten bir kadın Andreyevna. Etrafında onu hoş tutacak dostlara ihtiyacı var çünkü birey olarak sahip olduğu tek şey parası. Sevdiği adamın karşısında güçsüz ve zaaf dolu bir kadın. Para onun gözünde önemsiz bir kağıt, bilemediniz metal parçası. Yine de bu para uğruna kaybedeceği sadece çocukluğu değil geleceği de olacaktır.

Oyun boyunca sadece bir ailenin çöküşüne değil aynı zamanda Rusya’nın çöküşüne de tanık oluyoruz. Zenginlerin artık zenginliklerini kaybettikleri, köleliğin ortadan kalktığı ve köylülerin para kazanarak zenginler ile yer değiştirdiği o döneme dönüyoruz. Rusya’yı bekleyen daimi çöküşün habercisi olan bu sahnelerde aslında sadece Rusya’yı değil, dünya üzerindeki her ülkeyi görüyoruz. Yıkılan burjvaziler, yerine geçen yeni soylular, zenginler ile fakirlerin arasında açılan büyük uçurumlar, geçmişten gelen hırslar ve geçmişe tutunmaya çalışmalar.

Çehov’un yazdığı bu eserde ve Engin Alkan’ın yönettiği oyunda her bir dakika neredeyse farklı bir imge ile doluydu. Örneğin Lopahin’in diğerlerinden farklı ve renkli giyinmesi. Ranevskaya ve etrafındaki herkesin tek bir terziden çıkmış, Avrupa kokan kıyafetlerine ve gösteriş düşkünlüklerine karşılık Lopahin’in daha günlük, daha doğrusu daha çağına uygun giyinmesi. Aynı şekilde herkesin İngiliz soyluları gibi bembeyaz görünmeye çalışmaları, daha da Rus olmaya çalışmaları karşısında Lopahin’in kendi rengindeki cildi. Göstermekten utanmadığı köylülüğüne karşılık aristokrasinin daima göstermeye çabaladığı şıklığı.

Vişne Bahçesi’nin sadece bir bahçe değil de aynı zamanda bir ailenin, aristokrasinin gösteriş düşkünlüğünü temsili. Bunu satın alan Lopahin’in aristokrasi zincirlerini kırması, ailesinin kölelikten gelmesine rağmen bu bahçeyi satın alarak tüm geçmişini de satın aldığını hissetmesi. Aslına bakarsanız Frederick Douglass’ın bir köleden aktiviste dönüşmesinin hikayesine çok benzemekte.

Devrimin yaklaştığının çağrısını veren gençlerin sahneye girdiği anda üç farklı zamanın bir araya gelmesi; geçmişin izinde yaşayan aristokratlar, anı fırsat bilen yeni zenginler ve geleceğin değişeceğine inanan devrimciler.

Firs’ün eğitiliş ve hayatını geçiriş tarzı üzerine son sahnede dahi efendisini üzdüğü için üzülmesi ve kendini suçlu bulması.

Charlotta Ivanova’nın melankolik ve  bir o kadar farklı yapısı. Alman mürebbiyeler tarafından yetiştirilen küçük bir çocuk, büyüdüğünde Alman mürebbiyeye dönüşür. Bu noktada Çehov yaşatılanların yaşanılanlara döneceğinin sinyalini verir.

Anya ve Varya’nın arasındaki fark. Evlatlık çocuk ve öz evlat arasındaki o belirsiz fakat daima can yakan bağ. Aynı zamanda Varya’nın daha içine kapanık bir kadın olması, Anya’nın ise aşkını ulu orta yaşayabilmesi.

Yasha’nın Avrupa gezisinden sonra tamamen bir kimlik değişikliğine gitmesi. Genç nesilin köklerinden çok hızlı bir şekilde kopmaya hazır olması.

Fakat beni en çok etkileyen ve hatta ağlatan sahne olarak Ranevskaya’nın 7 yaşında Volga Nehri’nde ölen oğlu için Peter’i gördükten sonra isterik bir şekilde krize girmesi. Bu sadece bir annenin çocuğunu gömmesi değil bu aynı zamanda Rusya’nın geleceğini Volga Nehri’ne bırakması, bir ailenin erkek oğul olarak kurtarıcısının / yöneticisinin yitip gitmesi, aynı zamanda bir annenin daima sevgilisi olmaya hazır oğlunun yok olmasıdır. Bu noktadan sonra Ranevskaya hiçbir zaman için tam bir kadın olamayacaktır.

Vişne Bahçesi her yanı ile hem günümüze hem de aşikar ki geleceğimize hitap eden bir oyun. Aslına bakarsanız son olarak söylemek istediğim bir şey var. Anton Çehov’un öne çıkarmak istediği nokta Vişne Bahçesi’nin bir gösteriş unsuru olduğu. Aristokrat ailelerin hiç ilgilenmese bile onları temsil ettiğini düşündüğü bahçelerin onlara kendilerini iyi hissettirdiği. Fakat soruyorum, siz o toplumun o zengin yaşantının içine doğsaydınız ve para harcamak sizin için bir lüks olmasaydı Ranevskaya gibi o evin içinde 5 dakika daha oturabilmek için kendinize bahane aramaz mıydınız? Ben burada köklerinden koparılmak zorunda bırakılmış bir aileyi / bir kadını da görüyorum. Ne yazık ki köklerinden koparılmak zorunda kalanlar hep daha savunmasız, hep daha zayıf olacaklardır.

Ben bu kadar çok anlattıktan sonra oyunu izlememek büyük ayıp olur. Rica ediyorum gidiniz, izleyiniz. Anton Çehov’un büyüsünü Engin Alkan yönetmenliği ile yaşayınız.

Abone Ol

  • Entries (RSS)
  • Comments (RSS)

Arşivler

  • Eylül 2017
  • Ağustos 2014
  • Şubat 2014
  • Kasım 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012
  • Şubat 2012
  • Ocak 2012

Kategoriler

  • Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım
  • Filmler, sinema, film inceleme
  • Güncel, gündem, medya
  • Sanat, resim, tiyatro
  • Seyahat, mekanlar, hatıralar

Meta

  • Kayıt Ol
  • Giriş

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.

Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası
  • Takip Et Takip Ediliyor
    • Öznur Doğan
    • Diğer 123 takipçiye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Öznur Doğan
    • Özelleştir
    • Takip Et Takip Ediliyor
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucuda görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle
 

Yorumlar Yükleniyor...