Etiketler

, , , , , , , , , ,


Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan romanını bitirdiğim gibi kendimi sorgu lambasının altına alınmış gibi hissettim.

Nasıl ki naturalizmin amacı insanı anlatmak ve ona dair her şeyi açığa çıkarmak; hem de en ufak noktasına kadar, İçimizdeki Şeytan’da içimizdeki gerçek şeytana şöyle bir derinlemesine bakıyor.

Romanı okurken ilk olarak aklıma Charles Darwin’in arkasında durduğu Naturalism ve ilkelerinden birisi olan “hayvansı yön” – animalistic side geldi. Bu hayvansı yön daha doğrusu en dipteki Freud’un da id olarak söylediği temel kişiye dayanıyor. Daha önce Theodore Dreisser’ın Sister Carrie adlı romanında denk gelmiştim böylesine dipli başlı zihin analizlerini ve ahlak üzerine yazıları.

Sister Carrie’de sevdiği kadınla yeni bir hayata başlamak için çalıştığı şirketin parasını çalan George Hurstwood ile farklı amaçlarla da olsa İçimizdeki Şeytan’daki veznedar ve Ömer neredeyse aynı ahlak kriterlerinden geçip karar veriyorlar. Dreisser romanında paranın çalınma sahnesini anlatırken Hurstwood’un içten gelen bir dürtü ile bunu yaptığını söylüyordu.

İçimizdeki Şeytan’da da herkesin içinde aslında bahsetmek istemediği, kimseyle paylaşmadığı ya da paylaştığı halde anlaşılamayan bir şey “animal side” ya da “id” var. Ve bunların doğrultusunda hareket eden insanoğlunun durumu anlatılıyor.

Ömer’in şeytan olarak adlandırdığı bu olgu bize yaptığımız ve yapmak istediğimiz her şeyin doğal ve doğru olduğunu anlatmaya çalışıyor. Aslında insan doğası gereği sahip olduğu şeytanla yaşamaya devam ediyor sürekli.

Eğer onu bastırmayı başarabiliyorsa topluma uyumlu bir halde de hayatını devam ettiriyor.

İçimizdeki Şeytan bittiğinde sağ tarafımda Darwin sol tarafımda Freud vardı. Önce Darwin’e teşekkür ettim sonra Freud’a ve kitabı yavaşça kapattım.