Etiketler
anlam, öznur doğan, hikayesi, kitap incelemesi, kitap tanıtımı, maroia, oznurdogan.com, yağmur, yağmur hikayesi, yağmur serisi
Hayatın bir yerlerine, köşesine ya da berisine kendini yerleştirmek kolaydır. Bir adamsanız ve yağmur yapıyorsa, bir tente altında bulunan insanlara da uyum sağlarsınız kolayca. Ne olduğu ya da ne olması gerektiğini düşünmeden devam edersiniz. Birileri bir şeyler için ışık yaktığı zaman, siz durmazsınız. Doyumsuz olmak ile ilgisi var mıdır yok mudur soruları henüz burada yer alamayacak kadar sığdır. Bir hikaye yazarken insan ki yazmışlığı varsa daha önce, usturuplu yazar, kendi gibi yazar ama yok ise bir yetenek ya da bir istek, cümleler takipsizliği takip eder.
Adam öylece sokulmuştu insanların yanına, dört erkek, beş de kadın vardı tente altında. Fotoğraf çekmek isteyenler için güzel bir kareydi aslında. Vardır ki böyle bir düşünce, bir yalnızlık karesi gördüğümüz anda fotoğraflamak. En az bu düşünce adamın yanında duran kadın için de geçerliydi. Bir yerlerden bir hikayeye başlama isteği, kadın için gerekliydi. Adamın hikayesinin içinde nereye kadar yer alacağını bilmeden sayıklıyordu bir şeyler sessizce; “Sen, sen, sen”. Sayıklanabilecek kelimeler arasında anlamsız bir yeri vardı “sen” kelimesinin. Kimden bahsedildiği belli olmadan söylenen bu kelime, aslında açık bir anlam içeriyordu. Çok düşünmeye gerek olmadan bulunabilecek. Sen, çok anlama gelebilirdi elbet. Bir bebek, bir aşk, bir adam, bir kadın, bir öpüşme ya da sevişme. Sen diye nitelendirilebilecek her şey için kadın, düşünmeden sen diyordu.
Adam ise umursamazdı bu görüntü için. Kim bilir bir gün içinde kaç farklı manyak ile yüz yüze geldiğini hesaplama ihtiyacı duymamıştı. İnsanlar bunun için de ihtiyaç duymazlardı zaten, bir tente altında olabilecek şeyler arasında işte bu yüzden bu yoktu. Kadın dilince “sen” ile dökülüyordu baştan aşağı, bir yalnızlık ıslaklığı vardı teninde. Adam ise bir yangın yeriydi. Bir tezat vardı fotoğraf çekmek isteyenler için.
Adam kadına baktı. Bakması gerekiyordu bir şeylerin başlaması için. Ama bu bakış aslında bir “hiç”ti. Hiçbir şey başlamıyordu ve bu hikaye aslında yoktu. Kadın ona döndüğünde başlayacaktı her şey ve kadın ona döndü sakince.