• BEN KİMİM? / NEDEN YAZIYORUM?
  • SİZDEN GELENLER
  • Copyleft

Öznur Doğan

~ La beaute est dans la rue!

Öznur Doğan

Tag Archives: kadir aydemir

Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı / Beni Hiç Tanımıyorsun!

24 Cumartesi Kas 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ Yorum bırakın

Etiketler

126 yazar, 80'ler kitabı, 90'lar kitabı, ahmet akdeniz, ahu akkaya, atın intikamı, öznur doğan, elektra kompleksi, freud, girinti çıkıntıları saymak, kadir aydemir, rayka nayır güven, sevde kaldıroğlu, sosyal medya, tuhaf alışkanlıklar kitabı, tunca çaylant, yitik ülke yayınları


Hadi birbirimize açalım alışkanlıklarımızı ve tuhaflıklarımızı. Aslında kimse görmek ya da duymak istemez deşifre olduğunu. Örneğin birisi bana “Öznur, sen böyle zamanlarda şöyle yapıyorsun.” dese hafiften uzaklaşırım ortamdan biraz. Yine de zaaflarınızı, alışkanlıklarınızı siz anlatınca daha eğlenceli ve güzel oluyor. Tuhaf Alışkanlık Kitabı da kendilerine itirafları ile takıntılar konusunda bir tık öne geçenlerin kitabı. Kadir Aydemir’in hazırladığı kitaplar arasında yerini alan Tuhaf Alışkanlıkar Kitabı Yitik Ülke Yayınları’nın yeni gözbebeklerinden bir tanesi. Daha çıkalı 1 ay bile olmadı fakat oldukça geniş bir kitleye yayıldı bile. Yitik Ülke Yayınları’nda çıkan her kitabın böylesine sosyal medyada ve diğer mecralarda yankı bulmasının en önemli nedeni Kadir Aydemir’in girişimci ruhu ile gerçek kitapseverleri bir araya getirebiliyor olması. Sosyal medyadan insanlarla bir araya gelip kitap yapma fikri daha önce başka kimsenin aklına gelmemişti. Bu yüzden farklı projelere imza atılmış oluyor Yitik Ülke Yayınları çatısı altında.

Gelelim kitaba. Gelelim sayfaların kenarlarını kıvırmayı hiç sevmesem de kıvırmadan duramadığım kitaba. Takıntılar ne kadar farklı ve çeşitli diye düşündüren kitaba… Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı 126 kişinin kuytuları ile bizi buluşturan bir kitap. Yalnız kitabın en büyük özelliği başkalarının hayatı ile sınırlı kalmaması çünkü tuhaflıklar hem bireysel hem de beynelmilel şeyler. Hem hiç tanımadığınız insanların hayatını öğreniyorsunuz hem de kendi hayatınız ile bağ kurup “Aaaa garip tesadüfler.” gibi şeyler söylüyorsunuz.  Ahu Akkaya’nın “Girinti Çıkıntıları Saymak” takıntısının bendeki tezahürünü görüyorum kitaplığıma bakınca. Tunca Çaylant’ın “Bir Oğlak’ın Suyla İmtihanı”nı yaşıyorum her duşa girdiğimde. Yani bu kitap parçalar halinde yazılmış fakat tamamiyle bütün olmayı başarabilmiş bir kitap. İlk olarak kendi ekseninde tamamlıyor dönüşünü, sonra sizi de içine alıyor.

Kitabı okurken çok güldüğüm bölümler oldu. Örneğin Sevde Kaldıroğlu’nun “Kızım, Ayakkabılarını Bağla, Düşersin Sonra” yazısına bildiğiniz sırıttım. Tam da okurken otobüsteydim çünkü. Ya da Rayka Nayır Güven’in “Panda Olmuşum Haberim Yok” yazısına. Bu alışkanlıklar hem güldürebiliyor hem de sizi daha yakın hissettiriyor. Fakat üzüldüğüm, yumruk gibi mideme oturan bölümler de oldu. Örneğin Ahmet Akdeniz’in “Atın İntikamı” yazısı ve hikayesi…

Sonra kitabı okurken kendimi bir psikologmuşum gibi hissederken buldum. Bu insanlar bana anlatıyorlardı hallerini. Kimisi adımlarını sayıyordu, kimisi benim gibi çift sayıların meftunuydu. Ben de hepsi için bir psikolojik neden bulmaya çalışıyordum. Çok da bilirim ya, “Bu kesin Elektra kompleksi.”, “Hmmm, evet, insanlar reddettikleri şeyleri bir süre sonra yaşarlar.” gibi. Kendime döndüm baktım ki bende de olaylar olaylar. Garip gurup alışkanlıklar var. Hem de annemin alışkanlıklarına dönmeli mönmeli alışkanlıklar bunlar. Bir de küçüklükte ve üniversitede geliştirdiklerim var.  E bunlar benim tuhaflıklarım, bana tuhaf gelmiyor ki. Ah bu tuhaflık! O zaman ben de içinden bir tanesini seçeyim tuhaflıkların ve ince bir ayrıntı vereyim hayatımdan.

Şu anda oturduğumuz eve taşındığımızdan bu yana ben her seferinde 3. kata çıkarken ayn oyunu oynarım. Mermer taşları ile oluşturulmuş merdivenden çıkarken mermer üzerindeki çizgilere ayağımda basmaya çalışırım. Bu çizgiler bazen /’dir, bazen \. Fakat bu bahsettiğim çizgiler karo taşlarının kırılan kısımları ya da birleşim yerleri değildir. Bildiğiniz mermerin içinde bulunan, mermere ait farklı renklerdir. Bir bakarın ikinci katın bir merdiveninde hiç çizgi yok. Hoop bir sonrakine atlarım. Böyle böyle paytak paytak çıkar dururum evime. Hiç yakalanmadım da şimdiye kadar.  O konuda keyfim kıyak. :)) Allah yakalatmasın! 🙂

Bir de son anda aklıma gelen bir şey var kitap ile alakalı. Hani bazı kitaplar vardır hiç bölüm yoktur, okursunuz da dünyanın öbür ucuna gitmeniz gerekir yeni bir bölüme başlamak için. 126 kişinin her biri ortalama 1.5 sayfada anlatmıştır tüm tuhaflıklarını Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı’nda. Bu yüzden hemen okumuş olursunuz kitabı. Her biten sayfa yeni bir hikayedir çünkü. 🙂 Ve yüzden fazla bölüm demektir.

Hermafrodit / Şiirin Kadını Erkeği Olmaz

02 Cuma Kas 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ 4 Yorum

Etiketler

beni kurtar, hermafrodit, hermaphrodite, kadir aydemir, potkal kitap, potkal yayın, yitik ülke yayınları


Farklı deneyimler yaşamak için bazen gözünüzü kapatıp bir şeyler seçmeniz gerekir. Son iki gündür yaşadığım farklı deneyim durumu tamamen Potkal Kitap ile alakalı. Uzun zamandır Yitik Ülke Yayınları’nı takip ettiğim için Potkal Kitap’tan haberdardım fakat herhangi bir kitabını okuma şansını yakalamamıştım ta ki Yitik Ülke Yayınları’nın kurucusu Kadir Aydemir bana üç tane Potkal kitabı yollayana kadar.

Bu üç kitaptan ikisi şiir, bir tane öykü kitabıydı. Hermafrodit ve Aşka 12 Mil Kala, yayınevinden çıkmış kitaplar. İçi şiir mi şiir fakat farklı hikayeler ile dolu iki kitap. İlk önce Aşka 12 Mil Kala’yı okudum fakat Hermafrodit’i daha önce anlatacağım. Çünkü bu şiirleri yazanlar sen, ben, o, biz, siz, onlar olabilir. Şiir kitabının yazarı “Beni Kurtar”. İsa gibi kurtulmayı bekleyen, salvaltion dediğimiz nanenin hasretini çeken birisi. Sevdiğine onu kendinden kurtarması için rica eden birisi. Beni kurtar hem erkek hem kadın.

Şiirlere isim vermeye gerek yoktur. Çünkü onlara bir isim verdiğiniz o artık bir “şey”dir. Beni Kurtar bunu iyi biliyor olacak ki tüm şiirleri ve yazıları isimsiz. Herkes kendi hikayesine göre adlandırabilsin onu diye. Herkes okuduğunda bir başka şiir bulsun, her seferinde hatırlamadan devam edebilsin. Hikayeyi olduğu gibi kabul ediyoruz biz de bu yüzden, yönlendirmiyor bizi hiçbir şeye.

Peki neden Hermafrodit? Önce biraz mitolojiye dönelim o zaman.

Hermaphrodite, Aphrodite ile Hermes’in oğluydu. Aphrodite, bu oğlunu herkesten gizlemek için onu Ida Dağı’nın perilerine emanet etti. Periler onu ormanda büyüttüler, vahşi huylu olan bu çocuk dağlarda dolaşmaktan, ormanın ücra köşelerini keşfe çıkmaktan hoşlanırdı. Bir gün Kariol’de dolaşırken duru tertemiz bir gölün kıyısına geldi. Hava çok sıcaktı ve gölün serin suyu çok baştan çıkarıcıydı. Hermaphrodite üzerindekileri çıkarıp hemen suya girdi. Oysa bu göl hiç de göründüğü gibi tehlikesiz değildi. Bu gölün Salmikis adında bir perisi vardı. Peri kendi gölünde yüzen yakışıklı delikanlıyı görünce ona aşık oldu. Hemen Hermaphrodite’in karşısına çıktı ve ona duyduğu sevgiyi dile getirdi ama delikanlı onu ciddiye almadı. Salmakis onun kendini ciddiye almamasina aldırmadı ve tekrar denedi. Ona sımsıkı sarılıp kendisiyle kalmasını istedi. Ancak Hermaphrodite böyle bir şey yapmayacağını söyleyerek onun kollarından kolayca sıyrıldı. Bunun üzerine Salmakis tanrılara yakardı. ” Ey tanrılar, emir veriniz… Ne ben ondan ayrılabileyim, ne de o benden! Hiç kimse bizi birbirimizden ayıramasın”. Tanrılar Salmakis’in yakarışına cevap verdiler ve ikisini tek vücut haline getirdiler. O günden sonra hem erkek hem de kadın olarak tek bir vücut içinde yaşamaya başladılar.

İşte Hermafrodit’in hikayesi böyledir. Bu yüzden ne tam kadın ne tam erkektir Hermafrodit. Aynı anda ikisidir. Şiirin de cinsiyeti yoktur duyguların olmadığı gibi. Şiirlerin kime yazıldığı da önemli değildir işte. Bahsedilen sevgilinin dudağı hem erkek dudağıdır hem kadın. Zaten ikisi birbirinden ayrıldığı anda tüm bağlar kopmuş olur. Bir sevgili yanağında sevileni ve seveni görebilmektir mesele. Biraz daha uzatırsam Mevlana’ya bağlayacağım bu yüzden şiir kitabından not aldığım ve beni düşündüren noktalara geçiyorum.

Kitabın ilk sayfasını yani 5. sayfasınız açıyorum ve;

Kime diyorum çocuk

Dinliyor musun beni

Kaldır şu bakışlarını yerden

Kirliyle temizi de ayır

Yemek de yapamıyorsun

Değil mi sen

İki kalp kırmayı öğren

Yoksa aş aşık kalırsın

Unutmak zamanıdır şimdi

Bütün günahların silineceğini.

Burada ilk olarak yakın hissediyorum kendimi çünkü “çocuk” demeyi severim ben de çok. Yapma be çocuk! derim hatta bol bol. Beni Kurtar da biliyor bunu sanıyorum, en başa, ilk şiire yazmış “çocuk” diye. Bir de tabii, kelime oyunları ile dakika bir gol bil diyorum, bir şey okunacak ve okunulanlardan nefes alınacak!

Sonra 9. sayfaya geliyorum ve çok garip bir şey ile karşılaşıyorum. 5 sayfa boyunca kesik kesiklik söz konusu. Yani o an koparabilirim sayfaları oradan, asabilirim sağa sola. Bilmiyorum tabi ki bu sadece benim kitabımda mı var yoksa diğer kitaplarda da böyle mi ama mutlu oluyorum it gibi. Kitaptan şiir çalma özgürlüğüm var gibi hissediyorum. Çalıp da duvarları süsleyebilirim şiirlerle. İşte öyle not defteri gibi bir kitap olsa mesela, istediğimiz sayfayı alsak yanımıza. Cüzdanımıza koysak.

Sayfa 11, şiirin ikinci kısmı, not alıyorum yanına: Hayat bir yolculuk üzerine kurulu ve bu yolculukta hepimiz Odysseus gibi kayıplar veriyoruz. Kimimizin sevdiklerini yiyor koca gözlü bir dev, kimi sevdiklerimiz hiç gelmiyor bile bizle. Çıkılan her yolculukta kazandıklarımız ve kaybettiklerimiz oluyor. Gerisi hep üç nokta.

Sayfa 27. Bir kere daha başka bir bakış açısı ile bakıyorum şiire. Şiir boşluklar ile dolu. Şair diyor ki: Boşlukları sen doldur ve şiirini sen yarat. Yani hiçbir şiir okuyucu olmadan, o anlamlar katmadan olamaz ve her şiir her kişide farklıdır, farklı iz bırakır. Bu yüzden şiiri sen doldur, gerisini sen bil. Sen çıkar tüm anlamları ve duyguları.

Sayfa 49, yaşlılık ile doluyor personanın içi. “Saçların kırlaşacak mesela, sağlam içmişsin bayağı bayağı, gözlerinin altındaki torbalardan belli bu…” Yaşlanırken bizler de belki aynı kalacağız, aynı fikirler ile bakacağız örneğin yarına fakat ellerimizin üzeri yine de kırışacak ve hayat işte böyle bir acılık ile hareket etmeye devam edecek. Göğüs tahtan da sönecek yavaşça ama akılda bir şey var, arkadaşlar ile bir rakı masasında bardak kaldırabilmek, yaşlanmamaya.

Ve böyle yavaşça bitti kitap. Bitti şiirler. Aklımda kurtulmak istemeyen fakat kurtulmak istediğini söyleyen bir persona kaldı. Adını bilmediğim bir şair kaldı. Kimisine göre arabesk belki de şiirler, belki de karamsar yine de kelimeler ile oynayan insanlar biliyorlardır kelimelerin gerçek evrelerini. Ne zaman acıtabilirler, ne zaman acıtmazlar.

Belki de tek bir şey isteyebilirim yazardan, ağız dolusu küfür et be. Et! Sansürleme kendini siktir yaz ağız dolusu. S.ktir değil.:) Oh şiir.

Korkak Yiğitler / Korkmayan Anılar

31 Salı Tem 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ Yorum bırakın

Etiketler

kadir aydemir, korkak yigitler, turgay yilmaz, yitik ülke yayınları


Kitap okumaya ara verdiktan sonra tatli bir donus yapmak daima guzel. Gectigimiz hafta yaklasik 20 film izledim ve filmlere karsi duydugum muthis acligi sonlandirdim. Bu sayede kitap okumaya geri donebildim. Yunanistan yolunu tutmusken de bir turlu okumanin firsat olmadigi Korkak Yigitler’e basladim.

Beni bir kitapta ilk olarak etkileyen durum yazilarin puntolaridir. Baktim ki mini minnacik. Arkadas bu is boyle olmaz ki dedim fakat okumaya basladim. Iyi ki de okumaya devam etmisim. Bir sure sonra gozum ne yazinin kucuklugunde ne de yolda olusumdaydi.

Yollarda kitap okumaya alisan birisi oldugum icin pek problem degil efendim gumruk gelmis de inmek gerekiyormus da… Ben harala gurele okurken kitabi en cok uzuldugum sey kursun kalem almayisimdi. Bu yuzden ince ince, narin narin cizemedim sevdigim yerleri ama sizin icin biraz kurcalayip aciklayacagim.

Korkak Yigitler, Turgay Yilmaz tarafindan yazilan, Yitik Ulke Yayilari’ndan cikan bir roman. Kadir Aydemir bana bu kitabi hediye ettiginde hemen okuyacagima soz vermistim ama sozleri tam olarak zamaninda gerceklestirememe gibi bir problemim var. Ne yapalim?

Kitap sag sol catismasi, 60’lar 70’ler derken sizi Arabistan collerine atiyor. En korkak adamlarin bile bir anda yigit olarak adlandirilabilecegini, bu yuzden sifatlarin icinin ne kadar bos oldugunu gosteriyor.

Bir askin pesinden kosmanin, gozleri – kaslari ve saclari kapkara bir kadinin gozu kara sevebilmesindeki guzelligin, savaslarin icindeki arkadaslik ve dostluk mucadelesinin, bilmedigin hatta yadsidigin cografyalarda kendini bulmaya calismanin hikayesi bu kitap.

Ruyalarin ve gerceklerin bir araya gelebilecegi, gerceklerin ruyalardan daha imkansiz olduguna ve insanin en cok korktugu seyin yine kendisi olduguna goz kirpiyor Turgay Yilmaz.

Ask olan hikayeleri severim, hele bir de kavusamamak varsa isin icinde iste o zaman ben oradayimdir. Korkak Yigitler beni hayal kirikligina ugratmadi. Tesekkurler aynadaki devi yerle bir eden kitap ve yazarina.

90’lar Kitabı Çocuk mu Genç mi Yaşlı mı Portakalda Vitamin mi?

20 Pazartesi Şub 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ 1 Yorum

Etiketler

90'lar, 90'lar kitabı, öznur doğan, barış manço, D&R, harun kolçak, kadir aydemir, kadıköy, kitap incelemesi, kitap tanıtımı, maroia, mephisto, oznurdogan.com, sanal bebek, troll bebek, uğur mumcu, yitik ülke yayınları


90’lar Kitabı 2012 yılında “En Çok Satan Kitaplar” arasında kendisine yer etti, bu sene boyunca da oradan inmeye niyeti yok gibi görünüyor.

Bu kitabın basımdan sonra dağıtımını şafak sayar gibi saydı Kadir Aydemir, doğal olarak biz de saymış olduk. Dünya Savaşı potansiyelimiz çok yüksek, miş olma’lar tam bize göre.

Kitabı büyük bir heyecanla almak istiyordum. D&R’a gittim, indirimli değil. Mephisto’ya gittim, indirimli değil. Allah allah dedim, İnsan Kitap’a gittim, orası günahını indirmez zaten. Darıldım biraz, ilk bir hafta öğrencilere indirim olacak gibi bir durumdan söz edilmişti çünkü.

Neyse dedim ilk gün almak zorunda değilim ya sonra alırım, netten sipariş ederim indirimli alırım. Bir baktım sevdicek alıvermiş çoktan benim için. En çok sayıkladığım şeye sahip oluvermişim. Ben sahip olunca o da bana sahip oldu Dünya Savaşı potansiyeli ile.

O an okuduğum kitabın pabucunu hemen dama attım başladım okumaya.

Kitabın bir bölümü bana bilmediklerimi öğretti; kaçırdığım şarkılar, filmler ve diğerleri.

Bir bölümü bildiklerimi hatırlattı; sokak oyunları, gazete kuponları, sanal bebekler.

Bir bölümü unutmak istediklerimi; Uğur Mumcu suikasti, Barış Manço’nun vefaati, Madımak Oteli’nin yakılışı.

Şimdi kitaba şöyle bir bakıyorum da karar veremiyorum. 91 doğumlu olarak 90’larda çocuktum, ama kendimi genç hissediyordum. Yaşlı olabilirliğim vardı babaannemle bir dönem yaşadığım için bir de portakalda vitamin olma ihtimalim de yüksek keza hiç alakasız olduğum pek çok konu var.

90’lar Kitabı bir rüzgar gibi geçti ama bence 90’ların etkisi geçmedi. Peki ya 2000’den 2012’ye kadar geçen zamanın rüzgardan farksız olduğunu söyleyebilecek var mı?

Abone Ol

  • Entries (RSS)
  • Comments (RSS)

Arşivler

  • Eylül 2017
  • Ağustos 2014
  • Şubat 2014
  • Kasım 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012
  • Şubat 2012
  • Ocak 2012

Kategoriler

  • Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım
  • Filmler, sinema, film inceleme
  • Güncel, gündem, medya
  • Sanat, resim, tiyatro
  • Seyahat, mekanlar, hatıralar

Meta

  • Kayıt Ol
  • Giriş

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.

Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası
  • Takip Et Takip Ediliyor
    • Öznur Doğan
    • Diğer 123 takipçiye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Öznur Doğan
    • Özelleştir
    • Takip Et Takip Ediliyor
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucuda görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle
 

Yorumlar Yükleniyor...