Etiketler

, , , , , , ,


İnsan beyninin uyuşukluğu öylesine insanın canını sıkan bir şeydir ki bir an önce bu uyuşukluk halinden kurtulmak istersiniz. Çünkü bu uyuşukluk sanki sadece beyninize ait değilmiş gibi değişik ataklarda bulunur, örneğin kollarınızı ve ellerinizi uyuşturmak gibi. Bu uyuşukluklar öylesine seri gerçekleşir ki, öleceğinizi sanırsınız. Canınız daha çok sıkılır. Dilinizin de uyuştuğunu görürsünüz sonra. Ağzınızda şişmiş, kocaman olmuş bir dil vardır şimdi. Ne kadar rahatsız edici olursa olsun atamasınız etkilerini, vücudunuz gerçek bir tepki oluşturana kadar.

Adam, gördüğü tablodan hoşlanmadı. Hissettiği uyuşukluğun ardından gelen algı açıklığı, ona istemediği şeyleri gösterdi. Kadının yerinde olmayışı tırnaklarına varan bir ürpertiye neden oldu. Nereye gidebilirdi? Göz kapakları olmayan bir kadın, ilgi çekmeden ne kadar yürüyebilirdi ya da hangi deliğe saklanırdı? Ya da aslında ilk sorması gereken soru “Hala evde mi?”ydi. “Evet.” dedi kendi kendine. Kalkıp odanın görünmeyen noktalarına baktı. Yatak odasının kendine has dağınıklığı içinde kadın vücuduna benzer bir şey göremedi. Yavaşça mutfağa ilerledi. Görmek istediği şey orada da değildi. Ayrıca olması da imkânsızlık dolaylarında dolanıyordu. Çünkü eroini ile buluştuğu nokta mutfaktı ve kadının oraya gitmiş olması saçmaydı. Ve gitmemişti zaten. Salona doğru ilerledi. Görebildiği yine kendi dağınıklığı ile öylece ellenmeden duran eşyalar ve odaydı. Yavaş yavaş sinirlendiğini hissetti. Böylesi dikkatsiz oluşu sinirlerine dokunmuştu. Şimdiye kadar işlediği hiçbir cinayetin böylesine anlık gerçekleşmesine izin vermediğinden olsa gerek, kaçmayı başarabilen kurbanların olması da imkansız-dı. Fakat bu seferi algı bozukluğunun ağına düşmüştü. Henüz yeni yeni geliyordu kadının çığlıkları kulağına. Tekrar yatak odasına döndü. Kanlı çarşaf onu cezbediyordu. Oluşan şekle bakıp bir fal bakmaya çalışacaktı neredeyse ama kendisini tuttu ve odaya girdikleri camdan aşağı baktı. Etrafta şaşkın gözlerle birbirine bakan insanları gördü. Hemen pantolonunu altına geçirdi. Bir gömlek de üzerine. Koşa koşa merdivenlerden indi. İlgi çekmemek için duraksadı. Ne hızlı ne yavaş adımlarla yürümeye başladı. Öyle bir acıya sahip bir insanın hızlıca hareket etmiş olmasına şaşıyordu. Adımlarını sıklaştırdı. Kaybetmek istemiyordu kadını. Diğerlerinin arasında parlayan kızıl saçını fark etmek için hafif sıçrama hareketleri yapıyordu. Ama görebildiği tek şey koca bulvarın sahip olduğu kalabalıktı. Evini buradan almış olmanın verdiği rahatsızlığı hissediyordu şimdi. Daha da hızlandı, gözüne çarpan minik bir ayrıntı gözünde bir pırıltıya neden oldu. Kadının düşürmüş olduğu kol düğmesi çöp tenekesinin yanında parlıyordu. Hemen o sokağa döndü. Gittikçe yaklaştığını hissediyordu. Avuçlarında bir ısınma ve hatta yanma vardı. Gözleri sabit bir şekilde arıyordu yolları. Gördüğü şey ona daha fazla zevk veremezdi. Kadın, eli yüzünde bir banka oturmuş soluk soluğa duruyordu. Yanına yavaşça gitti ve kadını kolundan tuttuğu gibi götürmeye başladı. Bir apartmanın giriş katına girdi, sağına soluna baktıktan sonra bodruma inmeye başladı. Kadını daha da çekiştiriyordu şimdi. Kadının çığlıklarını ise kadının ağzına doğru sertçe bastırdığı diğer kolu ile engelliyordu. Şimdi, tente altında tüm zerafeti ile süzülen kadından geriye göz kapakları olmayan, neredeyse bir hayvan gibi soluyan kadın kalmıştı. Ellerini, yaklaşık yarım saat önce yanında çırılçıplak yatan kadının yüzünde dolaştırdı. Kurumuş kan minik parçalar halinde döküldü. Enteresan bir şekilde kadında gözyaşı yoktu. Sanki gerçekleri görmek istermiş gibi başını sürekli olarak yukarı kaldırıyordu. Adamın eline baktı. Adam, elindeki çakı ile kadının elinin üzerindeki kesik deriyi deşmeye çalışıyordu. Derisini ince ince etten ayırmaya başladı. Kadın metalik bir titreme hissetti. Sanki binlerce iğne aynı anda batırılmıştı. Her şey, bir cinayet sahnesinden fırlamış gibiydi.

Hikayelerin filmlere konu olması çok da sıradandır aslında. Senaryolar da hikayelerin birleşimi ile ortaya çıkan şeylerdir. Bu yüzden ne kadar güzel bir hikaye yazılırsa o kadar güzel bir senaryo ve dolaylı olarak o kadar güzel bir film çıkar ortaya. Çekim koşullarını da göz önüne almak tabii ki de gereklidir. Fakat bu yolda ilk adım, senaryonun güzelliğidir.

Kadın, hissettiği acının en kısa sürede bitmesini isterken ve hatta daha fazla ne olabileceğini düşünmezken, tahmin dahi edemeyeceği bir şeyi adamın elinde görmüş olmak onu mahvetti.

Adam, kadına bakıp acımasızca gülümsedi.