Etiketler

, , , , , , , , , , , , , , , , , , ,


Tüm hikayeler bir yolculuk ile başlar ya da içinde mutlaka bir yolculuk vardır. Mitolojiden tutun da (Oedipus’un, Odysseus’un yolculukları), modern dönem kitaplarına kadar (Amat, Araf) hep yolculuk vardır. Bu yolculuk teması sadece normal bir gitme ya da dönme olayını simgelemez. Anlatacağı şeyler vardır.

Bu nam-ı diğer ‘journey motive’ karakterler üzerinden bir şeyler anlatmak ister. Yolculuğa çıkmak sıradan bir hadise değildir bu yüzden ve eğer bir kitapta giden birileri varsa o kişi asla eskisi gibi olmayacaktır gidişinden sonra. Mutlaka bir değişim geçirecektir. Farklı bir insan olarak geri dönecektir. Ya bilgelik yolunda adımlar atacaktır kocaman kocaman ya da bilge olmasa da öğrendiği şeyler ile devam edecektir yoluna. Yol ve yolculuk bir yenilenme, arınma, baştan yaşama biçimi olur bu yüzden.

Amin Maalouf’un Doğu’nun Limanları kitabında da görürüz bu yolculuğu, Fransa’ya yol alan bir başkahraman vardır ve hayatı bir daha asla eskisi gibi olmaz. Yine Yüzüncü Ad da tam bu yolculuk motifine örnek verebileceğimiz kitaplardandır.

Ebu Mahir el-Mazandarani tarafından yazılan, 1666’da kıyametin kopmasını içinde yazan Allah’ın 100. adı ile engelleyecek kitap Hacı İdris’e, Hacı İdris’ten de Baldassare’a kalır fakat Baldassare bunu yolculuk için para karşılığı satar.Sattığından pişman olarak da tekrar bulmaya çalışır.

Yolculuk başlar, yollar aşılmaya başlanır. Baldassare günlük tutar bu sırada. Her yaşadığını yazar, not eder. Konya’dan İstanbul’dan, Londra’dan, İzmir’den, Lisbon’dan bahseder çünkü yolculuğunun ayaklarıdır buralar.

Önemli olan ise Baldassare’ın nerelere gittiği değil, neler yaşadığıdır. Bu yolculuk sırasında Baldassare bir aşk yaşamaya başlar. Aşkı bulmuştur ve bırakmak istemez fakat bunun için de savaşmak zorundadır. Günlüklerine notlar almaya devam eder, kitaba daha çok yaklaştığını düşünürken hep engeller çıkar önüne. Kitap daha da uzaklaşmıştır ondan. Baldassare yorulmak ile yorulmamak arasındadır ama vazgeçmez gayesinden.

Bazen gerçek anlamda geride kaldığını hisseder, inançlarını yoklar ve sorar kendi kendine acaba ben neyi arıyorum diye. Ama sorgulamayı bırakır sonra. Aradığı şeyin ne olduğunu en sonunda anlayacaktır zaten, şimdi onun bir kitap olduğunu düşünse de.

Baldassare aramaktan yorulurken yüzüncü adı, siz vazgeçemezsiniz merak etmekten. Çünkü nasıl olsa birisi geziyordur sizin yerinize hem de sayfaların akışında. Bir yaprak çevirimi kadar hızlı hareket ediyordur haritanın üzerinde.

Kitabın sonunda -çok sevdiğim kitaplardan birisi olduğu için sonunu söylemiyorum ve okuma zevkinize bırakıyorum – Baldassare kendisini keşfetmiş oluyor. Boşuna başlamıyor çünkü kitap bir yolculuk ile. Baldassare’ın yaptığı tüm yolculuklar, benliğine doğru yaptığı yolculuklar aslında. ‘Ben neyim?’ ve ‘Ben kimim?’ sorularının cevabı saklı tüm sokaklarda, duvarlarda. Kitap sadece bir araç Baldassare’ın kendisini bulması için.

Yüzüncü adın yazılı olduğu kitap Baldassare için bir araç olsa da, Yüzün Ad kitabı da bizim için bir araç oluyor. Durup da düşünenler bu konu üzerinde, kafalarında küçük de olsa bir soru işareti olanlar kitap bittiğinde, kendilerine baktıklarında eski benliklerini bulamıyorlar çünkü bir soru daha eklenmiş oluyor hayatlarına ve bu soru sıradan sorular gibi cevabı çabuk bulunan türden değil.

İnsanın kendi varlığını sorgulaması, hayatı sorgulayabilir hale gelmesi, sorularını doğru şekilde yöneltmesi, sahip olabileceği en büyük hediyedir dünyada. Akıldan kalbe, kalpten de akla doğru yapılan yolculuk, maddi olarak yapılabilecek her yolculuktan daha eğlenceli, daha yorucu, daha masraflı ve daha masrafsızdır.

Yol, siz onla ilgilenmediğiniz sürece bir şey yapmaz. Yol durur öylece. Tıpkı içimizde keşfedilmeye bekleyen benliğimiz gibi. Tıpkı bebekliğimizde bıraktığımız bir sürü alışkanlığımız gibi; avucumuza konulan parmakları refleksle sıkmak gibi ilk altı ya, ya da ilk üç ay gözyaşı gelmeyişi gibi gözümüzden. Tekrar hatırladığınız anda birisinin elini sıkıca tutabileceğinizi ya da aslında ağlamanın da ne kadar önemli olabileceğini, işte ilk çakılları hareket etmiştir yolunuzda.

Büyük hazırlıklara da gerek yoktur kendinize yapacağınız yolculukta. Size patlasa patlasa iki sinirlilik, üç duygusallık, yedi de gözyaşına patlasın. Kendinizi olduğunuz yerden ötede hissetmek ve eskisi gibi olmamak için bunları feda etmek nefes aldığımızı fark etmememiz gibi. Çünkü siz en açık halinizle, keşfedilmeyi bekliyorsunuz. En samimi ve savunmasız halinizle, sorularınızla birlikte…