Etiketler

, , , , , , , , , , , ,


diye yazıyor Cesare Pavese İtalya’daki otel odasında son cümlelerini yazarken. Hayat ona fazla geliyor artık. Nasıl desek, biraz kaçmak uzaklaşmak istiyor hayattan. Çünkü o bir şair, huzursuz hep. Tedirgin bir çocuk gibi.

Kadınları seviyor mu sevmiyor mu çok büyük muammalar var ortada. En çok onlardan yakınıyor. Bana kalırsa aslında en çok onları seviyordu ve fakat onlardan kaçmak da ayrı bir felsefeydi onun için.

Evet, kadınlardan kaçmak zordur. Çünkü bir kadın daima bilincindedir etrafında olanların. Cesare ise açık bir av, sürekli kanayan bir yara gibi. Pansuman edeceklerini söyleyenler de etmiyorlar elbette. Cesare hep daha yaralı.

Şiir yazıyor bu yüzden, uzun uzun şiirler. Anlaması zor, çevirmesi zor şiirler yazıyor. Birden fazla çevirisi olabilecek şeyleri yazıyor, tek anlamlı değil çoğul anlamlarla yazmayı seviyor. Hikayeler yazıyor, romanlar yazıyor. Aynı zamanda günlük de yazıyor. Şimdiye kadar hiçbir kere devamlı olarak günlük tutamadığımdan sebep bir kere daha seviyorum Cesare’ı.

Hayat ona ağır gelmeye başlıyor. Yaşam tat vermiyor ve o kendi hayatına kıyabilme cesaretinin herkeste olmayacağını biliyor. Yer İtalya, bir otel odası. Cesare tüm uyku haplarını içiyor. Ve sonrasında orada ölü bulunuyor.

İntihar edenlere hep farklı bir yakınlık duymuşumdur. Derin hissederim onların yokluklarını. Çünkü büyük insanlardır intihar edebilenler. En asileridir hayatın. Yaşamak sıradan bir eylemdir çünkü. Kendi hayatına kendi ellerinle son verebilmek – ki başlatan kendisi değildir – bir insanın güçlü olduğunu gösterir.

Cesare hem güçlüydü, hem de bir çocuk gibi savunmasız. Cesare şairdi biraz. Ondan sebep hep gel ve gitli. Cesare yazıyordu biraz, İtalyancayı çoğu kişi için daha cazip hale getirerek. Cesare ölüyordu biraz, Tezer Özlü ondan etkilenecekti. Cesare aklımdaydı biraz, bana tüm şiirler kitabı ile birlikte hediye edilecek kadar. Ben tarafından sevilmişti Cesare, az da değil üstelik, kalp dolusu. Kitabı daima en üstte kalacak kadar.

“Gelecek ölüm – gözleri gözlerin olacak
sabahtan akşama dek, gözünü kırpmadan,
sağırcasına, eski bir vicdan acısı gibi
saçma bir alışkanlık gibi
ardımızdan kovalayan bu ölüm
gelecek bir gün
Boş bir sözden ayrımsız olacak gözlerin
aynada kendini gördüğünden ayrımsız her sabah,
suskun bir çığlık, bir sessizlik olacak.
Ey sevgili umut, o gün biz de bileceğiz
hem yaşam hem hiçsin sen bile, ey sevgili umut!

Herkese birdir bakışı ölümün
Gelecek ölüm – gözleri gözlerin olacak
bir alışkıyı bırakırcasına
ölü bir yüzün belirdiğini görürcesine aynada
kenetli bir dudağı dinlercesine
sessizce ineceğiz o dipsiz burgaca..”