• BEN KİMİM? / NEDEN YAZIYORUM?
  • SİZDEN GELENLER
  • Copyleft

Öznur Doğan

~ La beaute est dans la rue!

Öznur Doğan

Tag Archives: angelica

Black Swan / Siyah Kuğu / Obsessions Lament to Freedom

19 Pazar Ağu 2012

Posted by Öznur Doğan in Filmler, sinema, film inceleme

≈ 2 Yorum

Etiketler

anathema, angelica, balerin, beyaz kuğu, dans, kuğu gölü balesi, natalie portman, siyah kuğu


Ka-çı-yo-rum! Popülerlikten karış karış kaçıyorum. Bu yüzden şimdiye kadar Burberry atkı da takmadım, ağır olduğu aşikar fakat birden fazla kişi kullanıyor diye dünyanın en ağır parfümlerini de kullanmadım. Dan Brown’un Da Vinci Şifresi’ni kitap artık normal raflarda yer almaya başlayınca okudum. Belki de abartıyorum, belki de yanlış bir şey fakat araya cümleler girdi mi ben o nesneye ısınamıyorum.

Black Swan’ın sinemaya gelişi ve izlenişi ile birlikte bir anda patlayan “Mutlaka izleyin! Çok güzel!”, “Çok kötü… En başından tahmin etmiştim!”, “Hmm, vasat.” gibi yorumlar beni filmden soğutmaya yetip artmıştı. Filmi kendim indirip kendim izleyecektim. Öyle de oldu.

Black Swan, büyük obsesyonların ardında tıkılı kalmış bir balerinin hikayesi. Annesi gibi bir rol modeli olduğu için daima mükemmelliği arıyor ve bu yolda sağlığını kaybetmeye başlıyor.

Takıntının tamamen hakim olduğu tüm o filmleri, durumları, yaşadıklarımızı düşünelim. Sahip olmak istediğimiz nesne ya da durum ya da her ne ise, eğer obsesyon sınırları içersine giriyorsa bize zarar vermeye başlıyor. Black Swan’da da gördüğümüz tam anlamıyla bu. Kuğu Gölü Balesi’ni hazırlayan dans ekibi için bir siyah ve bir beyaz kuğu seçilmelidir. Alıştırmalar yapılır, danslar dansları izler. Balerinler parmaklarını çatlatacak kadar hızlı ve estetik olmak için büyük bir yarış içindedir. Bu sırada esas kızımız durmadan halisülasyonlar yaşar. O anda anlarız ki Nina Sayer yani Portman, akıl sağlığı tam olarak yerinde olmayan bir kadındır.

black-swan-siyah-kugu-izle

Film ilerler, sahneler hızlıca akmaya devam eder. Bana kalırsa son gösterinin olduğu sahnedeki büyük karmaşa ve kargaşa -Nina tarafından çıkarılan- tamamen onun beyin akışına vurgu yapmak içindir. O kadar çok şeyi aynı anda hızlıca düşünmek ve gerçekleştirmek, aynı zamanda kendiyle ve fikirleriyle savaşmak zorundadır ki hata yapmamalı, yapabildiğinin en iyisini başarmalıdır!

Takıntılar işin içine girdiğinde demiştim, ortaya dünyanın en beklenmedik işleri bile çıkabilir. Bazen tek bir koşu hakkımız vardır ve bu bazen 400 metre engelli koşudur. Bu yolda kendini öldüresiye yorarsın hatta bazen öldürürsün.

Nina’nın takıntıları aynı Angelica’daki gibi özgürlüğe ağıt yakanlardan çünkü Nina’nın içe alıcı ve yıpratıcı dünyasında mükemmellikten başka hiçbir şey yok.

Black Swan izlediğimde beni mutlu eden, sonunda ağlatan bir filmdi. İyi ki diyorum, iyi ki bu filmi tüm o yorumlardan uzak bir dönemde izlemişim. Aynı şeyi Inception’da da yaptım.

Bir de filmde Thomas Leroy rolünde oynayan aktör Vincent Cassel’yi görmek güzeldi. Irreversible’den sonra. 🙂

“Thomas Leroy: We all know the story. Virginal girl, pure and sweet, trapped in the body of a swan. She desires freedom but only true love can break the spell. Her wish is nearly granted in the form of a prince, but before he can declare his love her lustful twin, the black swan, tricks and seduces him. Devastated the white swan leaps of a cliff killing herself and, in death, finds freedom. “

“[last lines] 
Thomas Leroy: Nina, what did you do? 
Nina: I felt it. Perfect. I was perfect. “

Black Swan – Siyah Kuğu – Trailer

Eskiden Bir Esinti, Tarih: 02.06.2011

29 Pazar Nis 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ Yorum bırakın

Etiketler

10000 days, anathema, angelica, öznur doğan, brena, glen hansard, katatonia, kitap incelemesi, kitap tanıtımı, lateralus, marketa, maroia, maynard james keenan, once, oznurdogan.com, teargas, tool, vicarious


kalıplar içinde kaldım, sıkışıyorum.

nasıl bir ses bu..

ne bir nokta kadar keskin ne de üç kadar belirsiz.

sinirli insanım özz’ümde. demiş miydim?

if you want me, satisfy me demiş marketa.

gaipten iki ses bugünün hasılatı. yaklaşıyorum.

uykuyu reddediyorum, bakalım o da beni reddedecek mi?

Anathema’nın mesela Angelica şarkısı benim için yazılmış olsa, ben Angelica olsam. aranıyor olsam şarkıda. takıntılar misal, özgürlüğe…

bir şarkıyı size kim katarsa onunla yaşlanıyor şarkı da. Angelica, Vicarious..

psikolojisi bozulmuşcasına üç nokta ve iki nokta kullandım, dikkatimden kaçmadı.

son seste müzik dinlemek ve hala hissedememek.

10,000 days in the fire, yüksek ses on numaradır. kulaklık.

başlar göğe eriyor.

10.000days ardı lateralus.

uyumak yok, uyku yok, uyu.
şarkı içimde dalgalanyor, mynard’ın istediği gibi tıpkı.

teargas in my eyes.

bu da güzel çıktı, adam yanılmıyor beyler.

bir gün oturup kısıtlı beynimle tool’un tüm şarkılarını analiz edeceğim.

mesela aydın kelimesini kimin için kullanacağın bir sorunsa işe mynard’dan başlayabilirsin genç adam, bu da onun eli. öp.

şimdi bir ada hayal et, tüm suları tüm kaynakları iyileştirsin seni. brena olsun adı adanın. senin de adın öyle olsun, iyileştir tüm yaralarımı.

Abone Ol

  • Entries (RSS)
  • Comments (RSS)

Arşivler

  • Eylül 2017
  • Ağustos 2014
  • Şubat 2014
  • Kasım 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012
  • Şubat 2012
  • Ocak 2012

Kategoriler

  • Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım
  • Filmler, sinema, film inceleme
  • Güncel, gündem, medya
  • Sanat, resim, tiyatro
  • Seyahat, mekanlar, hatıralar

Meta

  • Kayıt Ol
  • Giriş

WordPress.com.

Vazgeç
Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası