• BEN KİMİM? / NEDEN YAZIYORUM?
  • SİZDEN GELENLER
  • Copyleft

Öznur Doğan

~ La beaute est dans la rue!

Öznur Doğan

Tag Archives: yusuf atılgan

Aylak Adam’dan Aylak Kadınlığa Yolculuk

12 Perşembe Nis 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ Yorum bırakın

Etiketler

american beauty, aylak adam, öznur doğan, b., c., köşe, kitap incelemesi, kitap tanıtımı, lokanta, maroia, olric, oznurdogan.com, oğuz atay, popüler roman, yağmur hikayesi, yusuf atılgan


Merdivenlerden çıkan adamların paçalarının kıvrım noktalarına dikkat etmek. Her kaldırım taşı karşılıklı farklı renkte midir yoksa aynı mı? Otobüs levhalarındaki noktalar neye göre yazılır? Her zaman gittiğin restorandaki garsonlar senden sıkılır mı?

Ben bunları düşüne ve gözetleyedurayım, bir de farkında olmadan Yağmur Hikayesi’nde bir ‘köşe’nin hikayeler başlatacabileceğinden bahsedeyim, aylağın teki çıksın ve aylağın tekini anlatsın. Uzunca bir süre reddettim Aylak Adam’ı okumayı, çünkü popülarizm kurbanlarından birisi olmuştu. Ne yapıp edip yine de okumalıydım, çünkü kitaplığımda en üstte duruyordu.

Ben kitabı okudukça kendimi buluşuma şaşırdım. Yürüyen merdivenlerin tırtıklı yeri ile düz yerinin bir araya gelişini görmek için sürekli merdivene bakışımı gördüm, merdivenden çıkanların paçaları nereden kıvrılıyor diye süzüşümü gördüm, American Beauty’deki bir poşedin rüzgarda savruluşunu kameraya çeken çocuğu hatırladım, hayattaki küçük ayrıntıların büyük yerlerini kavradım.

Bir de en çok gittiğim yerlere bir süre sonra gidemeyişimi hatırladım. Bıçak gibi kesişimi her şeyi. Tüm yaz boyunca gidip tüm garsonlarını tanımaya başladığım cafeleri mi söylemeliyim, üzerimde hatırları olmasına rağmen gitmekten vazgeçtiğim restoranlara mı? Neydi beni böyle kılan? Bağlanmaktan mı korkuyordum bir yere, yoksa onlardan mı korkuyordum bana bağlanacaklar diye?

İnsanların bana bağlanmak için adım attıkları anda korkuyordum onlardan, geri çekiliyordum. Bir kez daha uzaklaşmış oluyordum. Freud olsaydı kesin buna bir kulp bulurdu sakalını sıvazlayıp. Ama ben de bir süre sonra gitmek zorunda kaldığım (daha önce müdavimi olduğum) yerlerdeki kişileri görmezden gelerek zaman geçirmeye çalışıyordum. Hala da öyleyim. Değişen bir şey yok. Aslında dönüşen bir şey var. Aylak Adam’dan aylak kadına dönüşen bir şey var içimde.

Karşımdaki kişinin beni nasıl anladığını ve düşündüğünü tahmin etme isteği ağır basıyor. Bir tasarıma bakakalmak istiyorum. Günü ve geceleri sadece yorgandan başım çıkacak şekilde geçirmek istiyorum; bakalım kaç yüz şekil çıkacak tavandan. Ve bir de mesleğim sorulduğunda “Aylak kadın” demek istemiyorum. Böylesine nokta atışı bir şeye bağlanmak C’ye oldukça ters zaten.

Belki de benim de hiç durmadan anlatabileceğim uzun hikayelerim var sevgilime. Belki de benim de bir tikim var huzursuz ve uyumsuz hissettiğimde. Acaba ne yapıyorum ben? Burnumu mu çekiyorum? Yarım mı gülüyorum? Siz ne yapıyorsunuz? Sizler?

En son ne zaman bu kadar aylak ve ayıktınız? Bir hikayenin, bitmeyecek bir koşuşturmacanın peşine düştüğünüz oldu mu? Bir an önce bitsin diye dua ettiğiniz anlarınız?

Bağlanmaktan korktunuz mu? Sevgilinize çok bağlanıp gidememe korkusunun ağır basması ile ortaya çıkan özgürlükçü duygularınızı bastıramayıp işte o anda gittiğiniz oldu mu? Ben şimdiye kadar bir tek sevdiğim gibi bağlanmaktan korkmadım. Bir iş yerinden de kaçtım üçüncü ayın sonunda, ailemden de kaçıyorum yıllarca. Arkadaşlarımdan koptum örneğin, tek seferde. Yaşadığım yerden kaçmaya çalışıyorum uzun zamandır. Ama beni zorlamadan, rahatsız etmeden, yargılamadan sevebilenlerden; asla kaçmadım. Kaçamam da. Aylaksak o kadar değil. Aylak da değilim ya, neyse.

Nedir benim tikim? Mutlu olduğumda, gerildiğimde, ağlamak istediğimde? C nasıl fark etmişti ilk defa bir tiki olduğunu? Benim kulağımı kim koparırcasına çekecek? Peki soruları kim cevaplayacak?

Bir durup düşünmek gerek, ne kadar aylaksın? Ne kadar B ve ne kadar Ayşe?

Bu kadar yeter, şimdi de soru sormaktan kaçıyorum.

Atılgan’ın Canistan’ı

04 Pazar Mar 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ Yorum bırakın

Etiketler

aylak adam, aşk, öznur doğan, canistan, kitap incelemesi, kitap tanıtımı, maroia, oblomov, oznurdogan.com, oğuz atay, selim, tokuç ali, tutunamayanlar, yusuf atılgan


Yusuf Atılgan – Aylak Adam, Oğuz Atay – Tutunamayanlar, İvan Goncharov – Oblomov derken karşı duruş ve bilinmeyen bir popülerlik kazanıyor, bu sırada biz de popüler olmamış fakat içilebilecek güzellikte romanlar hikayeler okuyoruz. Onlardan çalmış oluyoruz güzellikleri. Bu yüzden mutluyum biraz Canistan’ı okuduğum için.

Köy hikayelerini ve köylüyü severim ben, çünkü her yaz Yunanistan’ın köyüne giderim. Önceden ineğimiz bile vardı ve ben bir buzağının doğumuna bile şahit olmuştum. Tütün toplamaya sabahın erken saatinde gidildiğinde tütünün nasıl olduğunu, kaçta tarladan dönülmesi gerektiğini, tütünün her bir bölümünün nasıl adlandırıldığını da bilirim bu yüzden.  Canistan sanki dost bana.

Yusuf adını sevmişimdir hep, sakin ve akıcı bir isim gibi sanki. En başından en sonuna bulanıklık nedir bilmiyormuş gibi hep. Yusuf Atılgan da öyle, romanları da.

Canistan iki eski dostun iki yeni düşman olamayışını anlatıyor aslında. Aşkın hayata nasıl girdiğini, ölümlerin aşkları yok edip edemeyeceğini, köy hayatının ne demek olduğunu, yapılan her hareketin bir tesirinin varlığını hatırlatıyor.

Selim yaman bir çocuk, ne iş olsa yapıyor. Çalışkan bir ırgat, çalışkan da bir aşık aslında. Sevgiye aç, karnı aç olduğu gibi. Gözü pek düşmana karşı. Gözünde intikam ateşi de var Tokuç Ali’den alınacak.

Yusuf Atılgan kitabı dört bölüm olmaz üzere planlıyor, ‘Duruşma’, ‘Yargıç’, ‘Tanık’, ‘Sanık’ ve fakat kitap sadece üç bölümden oluşuyor. Yusuf Atılgan Sanık’ı yazamadan bizi bırakıyor. Kitabın arka sözünde yazdığı gibi, “Ancak elinizdeki kitaba yarım kalmış bir roman demek de oldukça zor…” Evet, her bölüm kendi sonu ile bitiyor, her bölüm birbiri ile bağlantılı olduğu kadar tek başına da tutarlı.

Gerçek yazabilme kabiliyeti, içinden bir cümle ya da paragraf ve hatta bölüm çıkartıldığında bile anlamlı bir bütün kalışı ile ortaya konabilir bence. Yusuf Atılgan belki de bunu bize göstermek istedi. İsteseydi son bölümü yazar ve bitirirdi bu yarım kalmış romanı fakat istemedi. Yarım kalmış bazı hikayelerin bitmiş hikayelerden çok daha güzel olabileceğini biliyordu çünkü. Sonu merak edilen ve bir fantezi olarak akıllarda canlandırılması gereken durumların daha da tatlı olacağını da biliyordu.

Aslında Yusuf Atılgan, edebiyatın bazen yazmamak olduğunu bize hatırlatmaya çalışıyordu. Hayatta da her şeyin sonu olmadığını vurguluyordu. Bazı aşklar da Selim’in aşkı gibi ölümle sonlanıyordu. Kendi hikayelerinin sonlarını bilmeden insanlar aşka anlamlar yüklüyordu. Bazı kahramanların en kahramandan daha korkak olduğunu, küçük gözü kara bir çocuğunsa nelere dönüşebileceğini söylemek istiyordu, kendi ölümüne gidebilecek kadar gözü pek bir çocuk…

Abone Ol

  • Entries (RSS)
  • Comments (RSS)

Arşivler

  • Eylül 2017
  • Ağustos 2014
  • Şubat 2014
  • Kasım 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012
  • Şubat 2012
  • Ocak 2012

Kategoriler

  • Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım
  • Filmler, sinema, film inceleme
  • Güncel, gündem, medya
  • Sanat, resim, tiyatro
  • Seyahat, mekanlar, hatıralar

Meta

  • Kayıt Ol
  • Giriş

WordPress.com.

Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası
  • Takip Et Takip Ediliyor
    • Öznur Doğan
    • Diğer 1.572 takipçiye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Öznur Doğan
    • Özelleştir
    • Takip Et Takip Ediliyor
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucuda görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle
 

Yorumlar Yükleniyor...