Etiketler
öznur doğan, beyaz mantolu adam, göğe bakma durağı, gülten akın, ilkyaz, kadınsı, kaplan, kestim kara saçlarımı, maroia, oznurdogan.com, raşit çavaş, seyran destanı, sonbaharda bir salı, sunay akın, Turgut Uyar, yağmur altındaki adam
Gülten Akın’ı okumaya başlamak yeni bir maceraya sürüklenmek demek. Önsözde Raşit Çavaş’ın bahsettiği şey de tam olarak bu. Şöyle bir alıntı ile çıkıyorum yola:
“Ülkede yasaklar artıyorsa, çağa ters düşen gelenekler hala sürüyorsa, erkeklik kavramı ve baskısı kadınlar üzerinde hala sürüyorsa, bütün bunlara, sadece ‘kara saçları’nı keserek değil bütün dizeleriyle karşı çıkan bir Gülen Akın’ı baktığınız her yerde göreceksiniz.”
Gülten Akın pek çoklarımızın bilmediği bir şair. Nedeni çok basit. Say denildiğinde yüzlerce erkek şair sayarsınız da art arda, kadın şairlerde tıkanır kalırsınız. Çünkü sanki hiçbir iş olmadığı gibi edebiyat da kadının işi değildir. Kadın bu ya, otursun evde. Elinin kadın hamuru ile ne şiire ne yarin zülfüne ne de bam teline dokunsun. Kadın çünkü, otursun ve çocuk büyütsün. Ancak Gülten’in niyeti yok oturmaya evde, biçki dikiş de bilir de en çok kelimeleri işlemeyi bilir kağıt üzerine.
Şöyle sıralıyorum Gülten’in şiirlerinden parçaları, ilk olarak Sonbaharda Bir Salı
“Bir büyük şehrin kalabalığında
Yaşadığını duyuyordu her şeye rağmen”
Kocaman şehirlerde, minicik kalabilen insanları biliyordu o örneğin. Yaşamanın tadını da biliyordu, birisini yaşatmanın da. Birisi ile birlikte yaşamanın ne demek olduğunu da biliyordu, günlerin yaşanamayışını da.
Beyaz Mantolu Adam gibi Yağmur Altındaki Adam‘ı gözlüyordu gizlice. Yağmurun yenilemenin yanında yeniden günahla yıkadığını hatırlatıyordu. Yağmur belki de akla düşen bir seldi, tüm hatıraları silmek üzere hazırlanmış. Yağmur aslında içimizdeki yeldi, tüm anıları süpürmek üzere hazırlanmış.
Gülten’in kelimeleri aksak, Gülten’in kelimeleri tekrar ve tekrar üzerine. Kelimelerle oynamayı seviyor Gülten. Neden bana yakın bu kadın? İşte bu yüzden bana yakın bir Gülten Akın. Kadınsı şiirinde kendine bakıyor, içindeki adamın var oluşuna, ikisinin bir araya gelişine tepeden bakıyor. Nelere aldandık ve nelere aldanmadık ki şimdiye kadar. Bizi bu adamlar mahvetti.
Sonra kesiveriyor saçlarını, Kestim Kara Saçlarımı diye ilan ediyor. Kadını bağlayan tüm urganlardan, tüm yargılardan ve olaylardan koparmaya çalışıyor. Kesiyor kara saçlarını, illa da bele kadar inme zorunluluğunda olan. En kadın saçları. Gülten’i bu yüzden seviyorum, ben de çok zaman önce Kestim Kumral Saçlarımı. Son olarak
“Şimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi
Bir yaşantı ile karşılayanlara
Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum.”
Aşkı biliyor, kadınlığı biliyor bu kadın da yalnızlığı mı bilmeyecek? Kaplan şiirinde yalnızlığa adım atıyor sakin ve sessiz
“Yalnızlık bakımlı otlar arasında
Kendiliğinden açan çiçek.”
Yani, yalnızlığa ne siz karar verebilirsiniz ne de bir başkası. Yalnızlık asidir, tek başına hareket etmeyi sever. Nerede bir güzel ot var, onun dibinde biter. İstenmeyen ot misali.
İlkyaz gibi karşımda sonra… “Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya”
Söyle be kadın, bu kez söyle. Nelerdir bu ince şeyler ve kimlerdir bu kimseler? Kimsesizler ve şeysizlere yol göster. Oturalım, birlikte çözelim… Tüm heceleri anlamaya çalışalım. Zaman hızlıca akıp gidiyor, zamanı tutabilene aşk olsun. Bir oturalım şöyle, ellerimize bakalım, ele bakalım. Eller ne diyor bize, biz nasıl bakıyoruz onlara. Bir bakalım. Turgut da gelsin, birlikte göğe bakalım.
Şiirlerde kendimi bulmaya çalışmam belki de Gülten’in beni anlatmaya çalışmasındadır.
“Bense yirmi yıl bakmadan çizdim duvarları
Bir anaç çizgide derinleşerek”
Derinleşerek büyümek mümkün böyle şiirler ve şairlerle. Derinleşmek, kendinin en derinine inebilmek. Çıplak bir halde bakabilmek kendine. İşte belki de bu yüzden, her yeri anlatan, her şeyi anlatan duvarları çizdik birlikte. Çünkü hangi ülkeye gidersen git, duvarlar daima sokağı yani bizi anlatırlar.
Politikanın tam içine düşmüş, siyasete nefer, kılıcını kuşanmış, destana gider. Seyran Destanı’nı yazmış bir de. Destanlar imkansız göründükleri için destandır, kulaktan kulağa, ağızdan ağıza gezmiştir kocaman bir ömür boyunca. Destansıdır bu yüzden, akla gelmeyecek gerçekleri taşır. Bir adamı, bir kadını, direnen insanları taşır.
Sonra sadece şiirlerden ayrı bu satılar kalıyor geriye:
“İnsan
Bazan
İçinden içinden büyür insan bazan.”
“Bir de seni seviyorum fotoğrafı
Neden sen yoksun içinde unutmuşum bunu
Atmışsın kendini çerçeveden dışarı.”
“Her denize kıyı olabilir misin?”
Gelin birlikte, en az bir denize, bir kıyı olmayı deneyelim.