Etiketler
ayrıntı yayınları, öznur doğan, breuer, kitap incelemesi, kitap tanıtımı, maroia, nietzsche, nietzsche ağladığında, oznurdogan.com, sigmund freud, when nietzsche wept
Nietzsche Ağladığında’ya başlamak için uzun zaman beklemiştim. Bir türlü kitabı okuma sırası bana gelmiyor. Kitap benim olmayınca “Hadi verin.” de diyemiyordum tabii. Hal böyle olunca bir arzu bir fetiş ürününe döndü dönecekti kitap bende. Tam da o sıralar elime geçti ve ben okumaya başladım.
Tamamen hayal ürünü olmaması, bazı gerçeklere dayanması ile birlikte hem gerçekten çok sürükleyici hem de kurgu olan kısımları ile oldukça birbirine bağlıydı. Yani gerçek hayatta arkadaş olan Sigmund Freud ve Dr. Breuer’in en sadık hastası Nietzsche’ydi ve onlar birlikte birbirlerini inceliyorlardı.
Kitab boyunca Nietzsche’ye bir sempati duyuyordum, bir sinirleniyordum. Bazen onu haklı buluyor, aşk ve hayat için söylediği her şeye katılıyor, hak veriyordum. Bazen de “Ne alakası var.” dediğim bir hale bürünüyor, sanki onlarla birlikte oturuyormuşum da fikrimi sormuşlar gibi hissediyorum.
İşler sarpa sarmaya başladı kitabın sonuna doğru. Aklım bunun bir kurgu oluşunu kabul etmiyordu, içim içime sığmıyordu. Bir kadının bir adamın hayatına etkisini görebiliyordum, olaya müdahele etmek istiyordum. Yalom’a selam ediyordum, bazen de küfrediyordum çünkü beni böylesine inandırmaya hakkı yoktu.
Ayrıntı yayınlarından çıkıp da saçma olan bir kitaba rastlamadım şimdi. Yalom’un da saçma kitabına rastlamadım zaten. Mesela Nietzche Ağladığında’yı beğenenler Aşkın Celladı’nı okuduklarında da beğeneceklerdir ondan.
Aklımı karıştırıp beni yaşadığım ve bildiklerime yabancılaştıran her romanı, her hikayeyi daha doğrusu her yazıyı ve görseli onurlandırmak geri kalmak istemiyorum.
Nietzsche Ağladığında popülarizmin etkisi altına girmeden -ucun biraz giriyor bazen ama- kendi ağırlığı ile kitaplıklarda duruyor. Ben kitabı o kadar çok sahiplenmişim ki, benim olmayan o kitap için “Kitabım nerede? Kim aldı bu kitaplıktan ya? Bir kere de aldıklarını yerine koysunlar. Birine mi verdim acaba? Keşke kaydetseydim kime verdiğimi. Kime verdim ben bunu ya?” diye dolandım ortada. Fakat sonra hatırladım.
Kitap benim değildi.