• Hakkımda
  • Yazılarım

Öznur Doğan

Tag Archives: migros

Biraz da Yemeklerden Bahsedelim

29 Perşembe Mar 2012

Posted by Öznur Doğan in Seyahat, mekanlar, hatıralar

≈ Yorum bırakın

Etiketler

Arby's, çin mutfağı, çin yemekleri, öznur doğan, baharatlar, baklava, bira, brokoli, Burger King, Carl's Jr, ege, erişte, et, fast food, geleneksel türk mutfağı, geleneksel türk yemekleri, italyan mutfağı, kadayıf burma, karabiber, köri, kekik, KFC, kitap incelemesi, kitap tanıtımı, kuru bakliyat, kuru fasulye, kırmızı biber, maroia, McDonalds, migros, noodle, oznurdogan.com, Popeyes, pulbiber, salata, sebze, sezar salata, soya sosu, tavuk, yaşasın yemek yemek, zeytinyağı, şambali, şarap


Şimdiye kadar birkaç  kişisel yazı ile kitaplar üzerine yazmayı tercih ettim. Ama aslında her yazımı ‘Hayattan’ kategorisinde paylaştım. Buna uygun olarak da kitaplara ara verdiğim zamanlarda hayatın başka alanlarında bahsetmek isterim.

Ben hayatımın belirli bir kısmını yemek yiyerek, bir kısmını da yemek hakkında konuşarak geçiririm. Yani bir gün beni obur görürseniz aslında şaşırmamanız gerekir. Yemek yemek! Yaşasın yemek yemek! Yaşasın.

Neler sever Öznur Doğan?

Neler sevmez ki? Geleneksel Türk yemeklerinden tutun da Çin yemeklerine kadar pek çok mutfağa burnunu, parmağını ve hatta ellerini sokmuştur. Kuru bakliyat, et ve sebze… Çok azını sevmemezlik yaparım. Şimdiye kadar bir enginar ile anlaşamadım, her türlüsünü denedim fakat olmuyor efendim. Bir türlü benim damağıma uymuyor.

Soya sosunun girdiği her Çin yemeğine Öznur “Varım!” diyor, eriştelerinden vazgeçemiyor. Evet, bir oburluktur beni Çin mutfağında da yakalıyor. Tavukların pişirilişi, brokolinin erişteye katılışı nasıl da güzel nasıl ağzımı sulandırıyor.  (Fotoğrafı eklerken yine karnım acıktı. Durduramıyorum şu bünyemi.)

Ve İtalyan mutfağı. Egeli bir insan için çok da yakın lezzetler. Anneannemin yaptığı pizzalar da aynı güzellikte oluyor desem? Kekik ve zeytinyağının müthiş birleşimi daima aklımda. Ama bir de salata var ki bir dönem ciddi boyutlarda takıntılı olduğum, işte o konuda İtalyan mutfağını kimseyle paylaşmak istemem. Çeşit çeşit sosları ve taptaze sebzeleri, meyveleri, tahılları ve etleriyle yaptıkları. Aman diyeyim, parmaklarınızı yemeyesiniz.

Hepsinden böyle kısa kısa bahsediyor oluşumun nedeni iştahınızı daha fazla açıp sizi de obeziteye sürüklememek. Kendim edeyim, kendim bulayım en azından.

Bir de baharat gerçeği var tabii ki Türk mutfağında. Şu baharat zenginliğini gerçek anlamda seviyorum. Bir yemek ne kadar çok baharatlı olursa o kadar iyi oluyor gibi geliyor bana. Tabii abartmamak kaydıyla.

Tatlılara da geçip iştahınızı daha da kabartırsam buraların en haini ben olurum sanırım. Ama şu en sol üstte gördüğünüz tatlı var ya burma, ben hayatımda ona hayır dediğimi gerçekten bilmiyorum. Diyemem çünkü, baksanıza nasıl da kuzu kuzu yatıyor.

Bu kadar sağlıklı besleniyor görüntümün yanında pis bir fast foodçuyumdur. Mc Donalds, Burger King, Arby’s, KFC, Carl’s Jr. ve daha unuttuklarım. Hepinizi çok seviyorum. Hafiften acıktım, gelirken de Migros’a uğrayıp Çin eriştesi almıştım. Bir yapayım bari kendime.

Tabii ki böyle yemeğe düşkün birisi birkaç bir şey yapmayı biliyor. Özel tariflerim de var. (Yazar burada göz kırpar.) Haydi siz de bir şeyler hazırlayın kendinize ve afiyetle yiyin.

Greetings from Greece

27 Cuma Oca 2012

Posted by Öznur Doğan in Edebiyat, kitap inceleme, kitap tanıtım

≈ Yorum bırakın

Etiketler

öznur doğan, gümülcine, ipsala sınır kapısı, kitap incelemesi, kitap tanıtımı, maroia, migros, oznurdogan.com, yunanistan


Geia sou.

Dün sabah 10’da yola çıktım efendiler, önce Türk gümrüğü sonra Yunan. Sonra 5.30 gibi kimsenin beklemediği bir eve gittim. Anneannem önce komşu kızı sandı beni. Yengemin ağzı takriben 4 karış açıkk kaldı, dayım uyku sersemiydi tepki bile veremedi.

Tüm gece boyunca buraya gelip minik iki tane veleti sevebileceğim diye heyecanlandım uyuyamadım. Geldiğim gibi de saplam öptüm ikisini de.

Sanırım bebek sevmek apayrı bir şey. En azından benim için bayağı güzel.

Hayat bu kadar güzelken sitem edeceğim iki nokta var:

Birincisi free shopa girip kendisini kaybeden dangalak yolcular. Ikincisi sebepsiz yere bekleten gümrük görevlileri.

Ah o yolcular. Kendilerini kaybedeler, 10 dakikalik alisveriş molasını 45 dakika yaparlar. Delirtirler. Hayır ülke içindeki fiyatla aynı fiyat bir fark yok yani. Madem birkaç bir şey alacaktın gitseydin Migros’a vs. alsaydın alacaklarını. Ama olmaz illa o free shopa girilecek ve yolcular itina ile bekletilecek. Olmuyor arkadaşlar birazcık dikkat lütfen. Saat 4’te varacağım yere siz ve gümrük memurları yüzünden 1.5 saat rötarla vardım.

Gelelim gümrük memurlarına. Ellerinde birkaç dosya ile dünyayı onlar yaratmıştır. Onu inceler bunu inceler hiçbir şey bulamaz yine inceler. Yersiz yere bavul açtırır. Sırf vakit kaybı olsun diye elinden gelen her şeyi yapar. Boyle de sinsi olunmaz ki. Zaman akıp gidiyor hızlıca biz de soğukta elimizin yüzümüzün çatladığı ile kalıyoruz.

Ben şimdiye kadar beklemediğim bir gümrükten geçiş sahnesi yaşamadım. Yaşacaksak ne ala. Güneşli gümrük günleri bekliyorum.

Ps: Fotoğrafta gördüğünüz fenerin yapımında dedem de görev almış. O yüzden havalıyım oldukça.

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası
  • Abone Ol Abone olunmuş
    • Öznur Doğan
    • Diğer 123 aboneye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Öznur Doğan
    • Abone Ol Abone olunmuş
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucu'da görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle
 

Yorumlar Yükleniyor...