Etiketler
anlatıcı, anşe, aziz nesin, çanakkale, bürokrasi, cezaevi, hakk, kara kaplı nizami, nesin vakfı, nizami, ozan geleneği, tiyatro, yaşar ne yaşar ne yaşamaz
“Böyle şeyler hepimizin başına gelir.”
Evet, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, bizim kahramanımız, bizim sahnede, radyoda, televizyonda hayat bulmuş halidir. Aziz Nesin’den bu eser yazılmasını istenildiğinde aklında kesin bir çizgi yokmuş. Yavaş yavaş 12 parçalık bir radyo oyunu olarak ortaya çıkmış. Ardından senaryo ardında da roman haline dönüşmüş.
Hikaye Yaşar’ın cezaevinde olduğu sahne ile başlar. Hakk yoluna kendini adayan Yaşar’ın imamı kızdırıp dayak yemesi üzerine arkadaşları onun ilk geldiği zamana döner ve Yaşar kendi hikayesini anlatmaya başlar. Daha önce koğuşun anlatıcısı gittiği için ozan boşluğu dolan koğuşta anlatıcı Yaşar olur. Doğduğu andan itibaren aksilikler kovalar da kovalar Yaşar’ı. Önce Çanakkale’de şehit olduğunu öğrenir. Ardından da başka bir yerde.
Devlet kayıtlarında ölü olan Yaşar söz konusu vergi ödemeye gelince canlı, miras almaya gelince ölü olur. Tüm hayatı ölmek ile yaşamak arasında gidip gelerek geçer. Kendi kimliğini kazanmaya çalışan Yaşar bir türlü kimliğine ulaşamaz, üstelik sevdiği kadına da bu yüzden ulaşamamaktadır. Anşe’si oldukça anlayışlı tatlı ve akıllı bir kadındır. Deli gibi aşık olduğu Yaşar’ın peşinden koca İstanbul’a gelir, hamile kalır yine de Yaşar’ını bırakmaz.
Yaşar tüm devlet dairelerinde akla hayale gelmeyecek bürokrasilerle karşılaşır. Ona inanmayacak olan cezaevi arkadaşları bir yandan “Yuh böyle şeyler olur mu?” diye düşünürken diğer yandan aslında bunların hepsi onların da başına geldiği için merakla bir sonraki anlatıyı beklerler.
Kimlik sürecinde olan Yaşar Yaşamaz, tüm yaşadıklarının sonunda aklını başına toplayıp o çok bahsedilen Kara Kaplı Nizami Bey oluverir. Artık hiç kimseye ihtiyacı yoktur. Bir kimliğe kavuşmuş olur. Salla pati geldiği cezaevinden külhanbeyi gibi çıkar. Aslında Yaşar’ın yaşadıkları her birimizin başına gelen ancak söylemekten bıktığımız, devletin ve kurumların çürümüşlüğü, yok olmuşluğunun delaletidir.
Aziz Nesin’in yazarlığını tekrar yakından hissetme fırsatı buluruz. İçimizden bir adamın bizi bu kadar güzel anlatmasına şaşmamalı tabii ki de.
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’ı ilk olarak sahnede izlemiş birisi olduğum için kitabı okumadan önce hiç düşünmedim. Direkt atladım hikayenin akışına. Tiyatrodan sahneler aklıma geldikçe mutlu oldum. Daha çok bağlantı kurdukça, okudukça ve gülmek ile gülmemek arasında kaldıkça Aziz Nesin’in kalemine bir kez daha saygı duydum.
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz yalnızca Yaşar’ın öyküsü değil ajan olduğunu ispat edemeyen ajanın da öyküsü. Bizim öykümüz, sizin öykünüz.