Etiketler
anne, çocuk, öznur doğan, öğrenmek, can, canan, fi tarihi, karpuz, kitap incelemesi, kitap tanıtımı, maroia, oznurdogan.com, İstanbul
Yanıma 6 kitap alıp 4ünü okuyarak dönmüş olacağım için sevinçliyim. Normalde tatile kitap götürür fakat hiçbirisini okuyamazdım. Kitapların dönemleri mi var insanların mı dönemleri var bilemiyorum ama bayağı başarılı sayılırım eski kat sayıma göre.
4 kitaptan 40 farklı şey öğreniyorum. Bunu biliyorum ama hayat da öğretici. Oldukça hem de.
Yarın akşam yola çıkacağım gece 2’de. Sabah 8’de İstanbul’dayım. Özlediğim şehir beni mi bekliyordu sanki? Hiç de alakası yok ama dönüyorum işte. Ben dönmeyi bekliyordum en azından. Şu an birazcık arada kalsam da bu konuda. Dur bakayım kendime yalan söylemeyi beceremiyor muyum acaba?
Ben öğrenmeyi seviyorum. Öğretmeyi de seviyor olsam gerekir ki minik kuzene ‘Atom-neymıç-kanka-bitanem’ demeyi çoktan öğrettim. Ama öğrendiğim üç beş sağlam şey var.
Birincisi bir anne çocuğunun bir kelimesi söyleyişi ile dünyanın en mutlu annesi olabilir. Bir kelimeyi söyleyemeyişi de en mutsuz annesi yapabilir onu.
İkincisi etrafta ters giden bir şeyler varsa daima dışarıdan olan ilk zan altında bırakılandır. Fi Tarihi’nde de Kabil’in ‘Siz dışarıdan geldiniz kesin Habil’i sizin öldürdüğünüzü düşünecekler.’ demesi gibi.
Üçüncüsü ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş hep kendi anneni daha fazla özlediğin. Arayıp arandığında musmutlu olduğun.
Dördüncüsü sevilen ile seven çok uzak mesafelerde de olsa canı sıkkınsa can ya da cananın diğerinin de canı sıkılır içi çömelir kafası kabarır.
Beşincisi de gökten bana hiç elma düşmüyor kafamda oyuk yok ama sağlam kafa var bende de karpuz gibi.