Etiketler

, , , , , , , , ,


Şimdi bir kitap düşünün, her parçası ile sizi bir peruk gibi atan bir tarafa. Yalçın Tosun bu işe soyunmuş, başarmış mı başarmamış mı kitabın sonunda siz karar veriyorsunuz. Son hikaye sizi en çok vuran hikaye oluyor, vuruluyorsunuz.

Kapağı hüzünlü kitabın, cümleleri hüzünlü. Ama amacı ajitasyon değil, sizi olmadık hüzünlere de sevk etmek istemiyor. Hayatın karelerini anlatıyor her bir hikayede. Her karede farklı karakterler var. Hepsi de bize ait. Birisi Tarlabaşı’ndan belki de, birisi Osmanbey’den. Birisi şu tahmin edemediğiniz yerlerden, birisi en çok bildiğiniz yerden.

Kelimelerden ve cümlelerden çalacağı çok şey var insanın. Çalmak bazen mübahtır. Aşkta ve savaşta değil, okumada ve yazmada.

Neden kitabın adı Peruk Gibi Hüzünlü? Neden bir peruk hüzünlüdür? Neden bir kadın işten döndüğünde ve peruğunu mankenin kafasına yerleştirdiğind her şey değişir ve boşluklar dolar?

Kitabı okumadan bilemeyeceksiniz, kitabı okumadan içimizdeki eksiklikleri göremeyeceksiniz. Vurucu bir şeyler mi istiyorsunuz? Bir annenin kendi kızının dudaklarında bulduğu gençliği görün, bir yaşlı madamın tertemiz teninin teşhirinde bulun.

Bir hüzün bulun ve siz kendiniz metalaştırın. Benimki Kalem Gibi Hüzünlü olsun. Ya sizinki?