Etiketler
allan gingsberg, amerikan, amerikan kültürü, Amerikan Kültürü ve Edebiyatı, beat generation, beat kuşağı, consumerizm, dean moriarty, divan edebiyatı, howl, jack kerouac, kapitalizm, kristen stewart, moloch, on the road, para, puritanlar, quakerslar, sal paradise, sam riley, steve buscemi, tasavvuf edebiyatı, tüketicilik, viggo mortensenve, walter salles
Amerikan Kültürü okuyup “Amerika’nın da kültürü mü varmış sorusuna maruz kalmayan neredeyse yoktur. Evet acı ama gerçek ki bu milletin kısa sürede geliştirdikleri ve domuz gibi baskı kurdukları bir kültürleri var. Kuruluşlarının ardından birbirinden farklı dönemlerden geçen bu millet ilk olarak Puritan sıkıcılığına gark olmuş ardından gelen Quakerslar ile biraz rahata ermişler. Sonrasında gel ve git zaman savaş öncesi, savaş sonrası 50’ler derken Beat Kuşağı olarak karşımıza çıkan kafa on numara bir dönem yaşamıştır. Beat Generation’ın manifestosu olarak kabul edilebilecek Allan Gingsberg’ün Howl şiiri ile birlikte dönem başlangıç çanlarını çalmış, kendilerinden önceki dönemi eleştirerek yeni bir akım olmuşlardır. Beat Generation’ın manifesto şiiri olan Howl’da hippielik ile ilhamlarını yok eden, yanlış yolda ilerleyen meslektaşlarından bahsedilir. Bunlar aydın adamlardır. Şiirin ikinci kısmında Beat’in karşı durduğu temeller Moloch adında bir kötü tanrıya atfedilir. Böylece Moloch hem para, hem tüketicilik hem kapitalizm hem de daha fazlası olur. Şiirin üçüncü ve son bölümünde tüm bu kötülüklere rağmen kurtuluş olduğunu optimist bir şekilde açıklar Gingsberg. Kendi akımları alternatif ve kuvvetlidir onlara göre.
Bir akımın hele de aydınlar tarafından ortaya çıkarılmış bir akımın manifesto şiiri varsa manifesto kitabı da vardır. Kendisi Jack Kerouac tarafından yazılmış ve yıllar sonra yönetmenliğini Walter Salles’in üstlendiği, oyuncular arasında ise Kristen Stewart, Sam Riley, Viggo Mortensenve son olarK Steve Buscemi’nin yer aldığı On The Road adlı kitaptır.
Kendi hayatından ilham alarak yazdığı kitapta Jack Kerouac pişme döneminden bahseder. Şimdiye kadar bu motifleri neden divan edebiyatına bağlamamış olduğumu da aynı anda düşünüyorum. Yolculk motifinin olduğu tüm hikayeleri bir “Hamdım, piştim, oldum”a bağlarsak gayet doğru yapmış oluruz. Her karakter yolculuğa çıkmadan önce edinmesi gereken bilgilerle dolu dünya içindedir. Ardından yol boyunca gördükleri ile pişmeye başlar. Hikayenin sonunda olmuştur artık. Kişiliğini keşfetmiş, kendi sesine sahip olmuştur. Şimdi neredeyse dünya üzerindeki tüm motiflerin birbirine benzediğini, bu yüzden edeniyatın evrensel olduğunu görüyoruz. Okuduğumuz her romanda ya da şiirde bulduğumuz duygular insana dair ve açıklanabilir.
Kitap Sal Paradise ve Dean Moriarty’nin tanışması ile başlar. Kendi başına yazılar yazan Sal, Dean ile tanıştırıldıktan sonra önüne geçemeyeceği bir sürece girmiş olur. Budeğişimi isteyip istemediğini düşünmeden yola çıkar ancak sonuçlarına ulaşmak için hikayenin peşinden koşmak zorunda olduğunu bilir. Filmin adı üzerinde On The Road. Tüm hikaye yollarda geçer. Sal kendi sesini bulmak amacı ile Dean’i takip eder. Dean belirli bir sanat algısına sahip, çapkın ve hükmedicidir. Sal ise bu ikilinin pasif tarafına denk düşer. Beat Generation bu noktada karşımıza çıkar. Hükümete ve düzene karşı çıkan Beatçiler kendi hikayelerini yazmak isterler. Sonunda onların hikayelerini yazacak kişi Sal olacaktır. Yola çıkmış olan Sal kitap boyunca sürekli hareket halindedir. Dean ilefarklı zamanlarda bir araya gelerek özlem giderirler. Kendi “yol”unu çizmeye çalışan Sal için attığı her adım önemlidir. Bu yüzden günlerini not alarak geçirir. Dean’den sonra yaşamaya başladığı hayattan aslında çok memnundur ancak hala bir outsider, efendime söyleyeyim yabancıdır. Ne homoseksüelliği kabul edebilir ne de tam olarak içinde bulundu Beat’e ayak uydurur.
Normal gelirli bir ailede yaşayan Sal bu yolculuk boyunca fakirliği de görecektir. Ona yolcluğunda eşlik eden Dean kadınlara karşı olan zaafı yüzünden sürekli olarak gider. Sal ise kalır ve not alır. Sal, etrafından anlatmaktan mutlu olduğu bir grup ile birliktedir. Herkes hem eğlenceli hem sanat hem de hayat doludur. Onları izlemeyi sevdiği için uzakta kalır Sal. Yolculukilerledikçe macera seviyesi de artar ancak sona yaklaşması hızlanır. Kendisini Dean tarafından yatakta hasta bir şekilde bırakıldığını gçrdüğünde ilk gerçek dönüşüm gerçekleşir. Artık Sal olup bitenleri görebilmektedir be bu gördükleri araında Dean yoktur.
Yaptığı çapkınlıklar yüzünden çocuğu olan veaile babası kıvamına gelen Dean ise girdiği hayattan ve Sal’a yaptıklarından pişman olacaktır.
On The Road – Yolda – Trailer 2012