• Hakkımda
  • Yazılarım

Öznur Doğan

Tag Archives: iktidar egosu

Kösem Sultan Sahnelerde

03 Cuma May 2013

Posted by Öznur Doğan in Sanat, resim, tiyatro

≈ Yorum bırakın

Etiketler

ölüm korkusu, bektaş ağa, burak davutoğlu, deli ibrahim, deli ibrahim paşa, erkek egemen toplum, ertuğrul, halk, harbiye, iktidar, iktidar egosu, iktidar hırsı, kayra erkmenkul, kösem sultan, münir kutluğ, meddah, meddah tıfli, metrobüs, muhsin, muhsin ertuğrul sahnesi, serdar orçin, sultan mehmet, tudors, turhan, turhan hatun, yaz sezonu, zeynep, zeynep özyağcılar, şebnem köstem


kosem sultan ibb sehir tiyatrolari muhsin ertugrul sahnesiBlogun nasıl günlüğüne dönüştüğünü işte bu sayede anlamış oluyoruz. Tam da bu paragrafa “Yazmayalı uzun zaman oldu.” diye girmeye hazırlanıyordum ki kendime geldim, bir an duraladım ve baştan karar verdim neler yazacağıma.

Şu an arka planda Karma Police coverı çalıyor. Her şey güzel, her şeyden mutluyum. Kösem Sultan’a bileti 1 ay önce almışım ve bugüne kadar da gideceğimi en az 500 kez unutmuşum. Arkadaşım Ayça mesaj attığında hatırladım her şeyi. Tamam dedim, gidiyoruz. Oyun Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde oynanıyor. Gittik aldık yerimizi. Kocaman sahne bakalım neler ile dolacaktı.

Bu kez Muhsin Ertuğrul Sahnesi iktidar hırsı ile doldu, intikam ve ihtiras ile doldu. Tudors’tan, Muhteşem Yüzyıl’dan hiç bilmesek bile tarih kitaplarından saray hayatının nasıl olduğunu biliyoruz. İktidara geçenin bir daha ondan vazgeçmek istememesi, bu uğurda delirmesi, ölüm korkusu ile yaşamaya alışması ve diğer tüm duygular. Turan Oflazoğlu’nun yazdığı, Engin Uludağ’ın ise yönettiği Kösem Sultan’da da tam olarak bunlar var. Oğlu Deli İbrahim’i boğdurarak ilk iktidar hırsını gün yüzüne çıkaran Kösem Sultan ona karşı gelen her şeyi egale etmek için elinden geleni yapacaktır. Buna gelinini, torununu ve diğer tüm ona karşı olanları ortadam kaldırmak dahil olsa bile. 

Oyuncu kadrosu ile iddialı olan oyunda Kösem Sultan’ı Şebnem Köstem, Sultan Mehmet’i Kayra Erkmenkul, Turhan Sultan’ı Zeynep Özyağcılar, Murat Paşa ve Bektaş Ağa’yı Burak Davutoğlu ve Münir Kutluğ, Meddah Tıfli’yi Serdar Orçin canlandırıyor. İlk oyun olduğu için herkeste bir heyecan mevcut, bir aksak ritim ilk perde kapanana kadar. Biliyoruz, hissediyoruz ve daha çok seviyoruz böylece. İkinci perdede neredeyse bambaşka bir oyun ile karşılaşıyoruz. Yalnızca salon değil klimaları kapatıldığı için ısınan, içimiz ve tabii ki oyuncuların içi. 

Kösem Sultan’ın üzerinde durduğu iktidar çılgınlığının yanı sıra halkın sabit duruş eksikliği, yanlış zamanlamaları, balık hafızaları benim daha da ilgimi çeken noktaydı. Biliyoruz ki zaten birinci olduysanız, zenginseniz çok örneğin, bu hırsa kapılmak pek mümkün. Fakirseniz ancak, sizin fikirlerinizde değişiklik yaratabilecek tek şey size verilenlerdir. Önce Kösem Sultan’ı devirmek istersiniz padişaha bağlılığınızdan dolayı, ardından Kösem hayrat yaptırdı diye en çok onu seversiniz. Cami yaptırır Kösem, dedikoduda hep Kösem. Kösem bir iyi bir kötü. Çünkü halkın geliri sabit değil, çünkü halk aç ve halk doyurulmaya muhtaç.

Halk şimdiki halk. “Ama çok yol yaptılar ya, bir sürü metrobüs yaptılar.” diyen adam ile elektrik faturasına %150 zam geldiğini görüp ona buna terslik çıkaran adam aynısı. Dönem farklı, seneler geçmiş üzerinden ancak insanların sorunu aynı. Halkın sorunu daima iktidarın altında ezilmek, iktidar tarafından kışkıştılarak birbirlerini kırdırmak. 

Ardından Kösem Sultan’ı hükümdarlık sıfatından çıkardım ve anne olarak, kadın olarak baktım ona. İtiraf ettiği o anda hissettiği vicdanın yerini nasıl öfke aldığını gördüm. “Seni öldürmekle, ne yaman bir oyun oynamış ne şaşmaz bir tuzak kurmuşum kendime.” diyen Kösem’in anneliği ile kadınlığı, hükümdarlığı ile diğer tüm sıfatları arasında sıkışıp kalmışlığını görüyoruz. Erkek egemen bir dünyada ve tabii ki erkek egemen bir imparatorlukta sultan olarak başta olmak, bir erkekten farksız sertlikte bulunabilmek ve ona uygun hareket edebilmek. Kösem Sultan padişah yetiştirmiş bir anne olarak donanımlı bir kadın. 

Büyük çelişkiler içindeydim Kösem’i izlerken. Ne kadar ileri gidebilir bir insan, bir kadın, bir anne. Sonra temelde kadın erkek hepimizin aynı olduğunu hatırladım. İçgüdülerimiz bir ve birbirini tamamlıyor. Kösem’in yaptığını diğer sultanlar yapmadı mı ki?

Kösem aslında sadece bir sembol. Üzerine kötülük maskesi geçirilmiş bir sembol. Onu kötü olarak görmekten başka çareniz yok ancak ona acımadan, onun için kötü hissetmeden de duramıyoruz. 

Son olarak Serdar Orçin’e bir kez daha aşık olduğumu açıkça söyleyebilirim. Her hali her cümlesi her duruşu ile tam bir sanatçı, tam bir oyuncu. Üstlendiği karakter ile toplumun aynası. Soytarı rolünde bir ayna. Aslında tam da soytarı değil, meddah kendisi. Gülenden bin akçe almaya kadar vardırıyor işi. 

Oyunun premieri olduğu için bir tiyatro geleneği olarak (bunu da tiyatronun sonunda öğrenme şansı buldum) sahnede ve arka planda emeği geçen herkesi sahneye çağırıp ne kadar büyük bir aile olduklarını gösterdiler. Ne güzeldi her şey o anda…

Tiyatro, seni seviyorum. 

Yaz sahneleri ile de yanındayım.

 

İstanbul Efendisi / Kahkaha Mühendisi

17 Pazar Şub 2013

Posted by Öznur Doğan in Sanat, resim, tiyatro

≈ Yorum bırakın

Etiketler

astrolog, astroloji, çağlar çorumlu, çengi afet, ümit daşdöğen, derya çetinel, engin altan, esaretin bedeli, esma hanım, ferhat ağa, iktidar egosu, istanbul efendisi, kadının metalaştırılması, menteş ağa, molla irfan, musahipzade celal, pagan, paganizm, paganlar, sadabad tiyatro sahnesi, safi çelebi, savleti efendi, sevil akı, sinem özlek, tankut yıldız, tarla kuşuydu juliet, tiyatro, tiyatro sahnesi, vişne bahçesi, volkan ayhan, zafer kırşan, şark dişçisi


istanbul-efendisi-5Tiyatro serüvenimize İstanbul Efendisi ile devam ediyoruz. Uzun zamandır gitmek istediğim ancak bir türlü denk gelemediğim tiyatro oyunu ile musmutlu bir gün geçirdim. İstanbul Efendisi’nin çok seveni olduğunu biliyordum ta ki otobüslerle gelen teyzelerimiz ve amcalarımızı görünce. Onlar da tüm tatlılıklarını takınarak, tontiş tontiş gelmişler oyunu izlemeye. Şark Dişçisi’ndeki “Ay bu sefer çok kişi yok bak.” diyen teyze renkli çorapları ile pıtı pıtı yürüyen teyzeler gibi en az 30 tanesi vardı. Onlar ile izledik oyunu.

Musahipzade Celal’in kaleme aldığı, günümüze kadar defalarca oynanmış, yüzlerce kişi tarafından canlandırılmış bir oyun İstanbul Efendisi. Vişne Bahçesi, Tarla Kuşuydu Juliet ve diğerlerinde olduğu gibi yöneten koltuğunda Engin Alkan oturuyor. Şark Dişçisi’nin replikleri henüz aklımdayken Şark Dişçisi kadrosunun 3/4’ünü bu oyunda görmek güzel bir deneyim yaşattı. Sahnede gördüklerimi parmağımla gösterip arkadaşıma anlatmak istedim Şark Dişçisi’ni. Şimdiye kadar farklı oyunculara  ve yönetenlere teşekkür etsem de tiyatro oyunun kemiğini oluşturan dramaturglara teşekkür etmeyi hep unuttum. Bu kez Sinem Özlek’e kostum seçimleri, dekor ve güzel oyun düzenlemesi için teşekkür ediyorum.

Gelelim oyunculara ve hikayemizin her bir can alacı noktasına. Hikayemiz 18. yüzyılda geçmektedir. Henüz esir alıp satmak yasaklanmamış, İstanbul’da toprak ve insan sahibi beyler var. Bir nevi derebeylik usulü ile yaşanmaktadır. Bizim derebeyimiz olan Savleti Efendi (Tankut Yıldız) burçlar konusunda usta bir astrologtur. Astrologtur astrolog olmasına ama bundan haberi var mıdır yok mudur belli değil. Savleti Efendi’nin oğlu Molla İrfan (Çağlar Çorumlu) ise onun peşinden gitmeye çalışan ancak yarım aklı ile anca takunyalarını takırdatarak giden ve bir sürü işi beceremeyen küçük efendidir. Savleti Efendi’nin kızı Esma Hanım (Derya Çetinel) bir gün gönlünü yakışıklı mı yakışıklı, yanağı benli bir yiğide kaptırır gönlünü. Safi Çelebi’den (Ümit Daşdöğen) başkası değildir o delikanlı. Ne yapacağını bilemeyen Safi hemen esir alıp satan Çengi Afet’in yanına koşar. Çengi Afet ona Esma Hanım’ın verdiği mendilin ne anlama geldiğini açıklar ve olaylar hızla gelişir.

İstanbul Efendisi günümüz tiyatro sahnesine cuk oturmayı başaran bir oyun. Her zamanki gibi tiyatronun daha doğrusu sanatın zamansızlığını görmüş oluyoruz ancak artık bundan bahsetmek bile istemiyorum. Biliyoruz ki yazılan bir eser ya da oynanan bir oyun yalnızca çağı için geçerli değildir. Kendisinden önceki dönemi, içinde bulunduğu dönemi ve gelecek dönemi bir yumak haline getirerek devam eder.

Tüm oyunların neredeyse bir noktasında var olan aşk teması daima karakterlerin gerçeklerini ortaya çıkarmak için kullanılır. İstanbul Efendisi’nde de ilk bakışta gördüğümüz hikaye talihsizlikler yüzünden garip bir hal alan aşk hikayesidir ancak arka planda kadının metalaştırılması, iktidar egosu, din ve inanç gibi önemli konular sorgulanır. İlk olarak Çengi Afet (Sevil Akı) ile esir kadınlar ve erkeklerin dünyasına gireriz. Onları daha yüksek paradan satabilmek için kalifiye elemanlar haline getirmeye çalışan Çengi için tek önemli şey yatlara ve katlara esir yollayabilmek, bununla övünmek ve parasını çatır çatur harcamaktır. Menteş Ağa (Zafer Kırşan), Ferhat Ağa (Volkan Ayhan) için kadın bakmaya geldiğinde aralarında geçen konuşma kadının metalaştırılması ve insan esaretinin boyutlarını gösterir. Menteş Ağa Ferhat Ağa’ya nasıl bir kadın istediğini sorarken ne istersen yapar, istersen sana eş olur istersen eşek minvalinde şeyler söyler. İstersen o kadınla sadece yatarsın istersen de başka tüm işlerde kullanabilirsin. Aynı zamanda ellerine, dişlerine, gözlerine bakarak seçmek de mümkündür kadınları. Kadınlar orada iki kez kölelik hükmünü giymişlerdir. Çengi ile birlikte yaşarlarken kendileri olabildikleri bir esaretin altındadırlar ancak erkek egemenliği onlara kimliklerini kaybettirir. Handan’ı seçen Ferhat Ağa “Alayım mı seni?” diye sorduğunda Handan’ın herhangi bir şey söylemeye, reddetmeye hakkı yoktur.

istanbul-efendisi-caglar-corumlu-sadabad-sahnesi

Osmanlı’da kadı unvanına sahip olmadan kadılık yapma hakkına sahip İstanbul Efendilerine bir bakış atıyoruz oyun sayesinde. Küçük alanda ele geçen iktidar dolayısıyla egoların nasıl değiştiğini ancak hayati olaylar ile elinin kolunun bağlı kalabileceğini görüyoruz. Halkı teftişe çıktığında hiç düşünmeden esnafı falakaya yatıran Savleti Efendi söz konusu kızı olduğunda in cin, hacı hoca, üfürükçü tükürükçü ayırt etmez. Çengi kadına gider ve bir çare, bir medet umar. İktidar egosuna sahip olsa da Savleti Efendi zaaflara sahiptir. Bir çift meme ile egale edilebilir. Yardımcı konu olarak da erkeklerin zaafları işlenmiş oluverir bu sırada. Kadınların peşinden koşarak onlara ulaşmaya çalışan erkek elde ettiği sürece değer vermeyecek, kıymetini bilmeyecektir. Çengi Afet göğüslerini gösterip salladıkça Savleti Efendi’ye doğru, Savleti Efendi’nin de aklı gider gelir. Gider gelir. Erkeğin iktidarı bu yüzden hiçbir zaman sonsuza kadar sürmez. Dünyevi zevklere çabucak dönen erkek için bir imparatorluğu kadın lafı ile yıkmak bile mümkündür. Ancak bu olayı daha sonra “aşk” bahanesini kullanır, gözden çıkarmak gibi gösterirler. Kadınların kendileri için bir zaaf olmadığına bizi inandırmaya çalışırlar.

Türklerin ilk inançlarının paganizm olduğunu düşünürsek Savleti Efendi zamanının biraz gerisinde bir adamdır. Elinde burç kitabı ile gezer, gökyüzünü izler ve paganlar gibi yıldızların, dünyanın hareketine göre düşünür her şeyi. Batıl inançlarının yanı sıra büyük ölçüde yıldızlara itikadı vardır. Oğluna da bu yüzden öğretmeye çalışır 12 burcu. Molla İrfan’ın burçlar ile büyü yapmaya çalıştığını gördüğümüzde ise inançlar ile batılın çok ince bir sınırda yan yana gittiğini görürüz. Kutsal kitap diye içinde burçların olduğu kitabı öper, ona özen gösterirler.

İstanbul Efendisi kahkalara boğar, avuçlarının içi kızarana kadar alkışlamayı gerektirir. Ben gerçekten çok sevdim ve biliyorum ki siz de izlerseniz seversiniz. Sevinç Erbulak’ı izlemek istemez mi insan canım? Harikalar yaratan küçük kadın, seni seviyoruz.

 

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası
  • Abone Ol Abone olunmuş
    • Öznur Doğan
    • Diğer 123 aboneye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Öznur Doğan
    • Abone Ol Abone olunmuş
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucu'da görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle
 

Yorumlar Yükleniyor...