Etiketler
afro amerikan, alice walker, celie, color purple, Danny Glover, kadın dayanışması, Margaret Avery, mor tarla, nettie, nora hurston, Oprah Winfrey, shug, Steven Spielberg, tanrı figürü, tanrı imajı, the color purple, their eyes, Whoopi Goldberg
Their Eyes Were Watching God ile The Color Purple’ı tek derste işleme şerefine nail olmuş az öğrencilerdeniz. Derse gitmediğim için doğrudan hocanın anlatımını bilmesem de filmi izleyip biraz araştırmasına daldığımda Alice Walker’ın yıllar önce Nora Hurston’ın yaktığı ateşi devam ettirdiğini görüyoruz.
Genel olarak hikayeden kısaca bahsedersek, Celie ve Nettie zalim bir üvey babanın egemenliği altındadır. Üvey baba Celie’ye tecavüz etmekte ve doğan çocukları ona buna satarak para kazanmaktadır. Celie yaşadığı hiçbir şeyi anlamaz, neden bunların başına geldiğini bir türlü çözemez ve tanrıya mektuplar yazmaya başlar. Bir süre sonra köle / eş olarak Mr. Johnson’a verilir. Burada 4 çocuk ile baş etmek zorunda kalan Celie, Nettie’den ayrılmak zorunda kalır. Her türlü aşağılamaya maruz kalan Celie için her şey kocasının metresi olan Shug geldiğinde değişir. Shug ona kadınlığını gösterir, olması gerektiği kişi olabilmesine adına yoluna ışık tutar. Bir mentordür Celie için. Yıllar sonra Celie özgür bir kadın olduğunda kendi ayakları üzerinde durur ve yaşamın tadını çıkarır.
Celie’nin hüzün dolu, gariplik dolu hikayesini anlatan kitaptan çıkarabileceğimiz notlar sırası ile şöyledir:
Alice Walker karakterlere dair özel bir bilgi vermez. Biz ilk olarak Celie’nin tanrıya yazdığı mektuplar ile başlarız her şeyi yaşamaya. Kitap mektuplardan oluşmuş durumdadır. Bu yüzden zaman geçişlerini algılayabilmemiz için hem biraz geçmişe hakim olmamız gerekir hem de dikkatle takip etmemiz gerekir. The Color Purple bu yüzden diğer romanlardan daha zor bir romandır.
Celie’nin yazdığı mektuplarda bir dil sorunu ile karşı karşıya kalırız. Standart İngilizce ile yazmaz Celie. Nasıl konuşuyorsa, kelimeleri nasıl telaffuz ediyorsa işte tam o şekilde anlatır her şeyi. Bu yüzden onu dinlerken yerel şiveye, Afro-Amerikanların halk ağzına yaklaşmış oluruz.
The Color Purple aslında herkesin değişim geçirdiği bir romandır. En başında Celie bu değişimin en büyük göstergesidir. Babası tarafından iki kere hamile bırakılan ve bir adama karı olarak satılan Celie’nin kitabın sonuna doğru bıçağı köle olarak gittiği kocasına dayaması, cinselliği keşfetmesi ve diğer tüm etkenler onun olgun ve özgür bir kadına dönüştüğünün göstergesidir.
Kitabın başlığına dair söylememiz gereken en önemli nokta ise Celie ile Shug mor çiçeklerle dolu bir tarlada gezerken Celie’nin tanrı algılayışını değiştirecek olan sözlerin Shug tarafından söylenmesidir. Shug Celie’den etrafına bakmasını ve tüm güzelliklerini iyice görmesini ister. Bu şekilde hayatı anlayabilecektir. Celie’nin düşündüğü tanrı imajına karşılık güzellikler yaratan ve bu güzellikleri görmeyenlere küsen bir tanrı imajı oluşturur Shug.
Celie, tanrıya yakarmayan ancak yaşadıklarını anlatan bir karakterdir. Çevresinde yaşadıklarını anlatacak hiç kimse yoktur çünkü kardeşi çok küçüktür ayrıca babası ona sadece bunları tanrıya anlatabileceğini söylemiştir. Kendi cümlelerini kurup doğru şekilde anlatabilmek de oldukça zordur Celie için çünkü tam bir okur yazar değildir. Köle olarak yaşamak zorunda olduğuna inandırılmaya çalışılmaktadır. Ancak Celie tüm bu ataerkil enstitülere baş kaldırır ve özgürlüğünü eline alır.
Shug, roman boyunca oynak bir karakter gibi görünse de Celie’nin özgürlüğüne önayak olan en büyük kişidir. Celie Shug sayesinde kendi seksüelliğini, hayatını keşfeder. Kendi sesine sahip olmuş olur. Bağımsız ve eğlenceli bir kadındır Shug. Bir kadının ne istediğini anlayabilir ve ona sahip çıkabilir.
Roman boyunca özellikle vurgulanan temalardan bir tanesi anlatı ve sesin gücüdür. Bu bahsi geçen ses Celie’nin sahip olacağı, konuşma kendini ifade etme ve varlığını kabullenme, varlığını başkalara da kabul ettirme içgüdüsüdür. Normalde kendisine hiç değer vermeyen hatta adının üzerini karalayan Celie kendi sesine sahip olduktan sonra tanrıya yazdığı mektuplarda daha da açık yürekli olabilir.
Kadın ilişkileri bir diğer önemli temadır. Walker, kadınların güçlerini birleştirerek yapabileceklerini vurgulamak istemiştir. Shug’ın Celie’ye kadınlığı ve hayatı öğretmesi, aynı şekilde Sofia’nın Celie’ye bu hayatta daha sağlam durabilmesi için önerilerde bulunması, Squek’in beklenmeyen anda gelen yardımı. Tüm kadınların en sonunda erkeklere karşı “hop bakalım!” demesi. Bu durumların hepsi kadın dayanışmasının önemine vurgu yapar.
The Color Purple çıkarılacak pek çok sembol, motif ve tema ile karşımıza çıkıyor. Alice Walker’a bu kitaptan dolayı teşekkür ediyoruz. Aynı zamanda filmi izlemenizi tavsiye ediyorum, birebir kitap ile paralel gidiyor.
The Color Purple Trailer