Etiketler

, , , , , , , , , , , , ,


the zoo story

Absürd tiyatro oyunları ile karşılaşmış olanlar Edward Albee’nin The Zoo Story’sini gördüklerinde oldukça tatmin olmuş hissedeceklerdir. Görünürde tamamen birbirinden aykırı bir olayı işliyor gibi görünse de gerçek mesajı hareketler arasında veren bir özelliği vardır The Zoo Story’nin. Soyutlanma, yalnızlık, iletişimsizlik, sosyal statüler ve medeniyetleşmenin insan üzerindeki etkilerine değinir. Sadece iki karakteri görürüz oyun boyunca, bu karakterlerin hayatların ve geçmişlerine dair bir şeyler bilmesek de görünüşleri üzerine fikir yürütebiliriz. Bir tanesi iyi giyinimli, görünüşünden bankacı ya da avukat diyebileceğimiz tiptendir. Diğeri ise iyi bir işte çalışmadığına adım gibi emin olabileceğimiz ve hatta toplum kuralıymış gibi serseri diyebileceğimiz bir adamdır.

İyi giyinimli Peter, düzenli bir hayata sahiptir. Çalışmaktadır, eşi ve iki çocuğu vardır. Kendi hayatının dışında herhangi bir yaşama ve aktiviteye ihtiyaç duymamaktadır. Jerry, yani bizim serseri oğlan ise insan ilişkilerinde müthiş zayıftır. Aniden sahneye gelir ve Peter’ı tanımamasına rağmen ona hayvanat bahçesine gittiğinde yaşadıklarını anlatmaya başlar. Hikaye akışkan bir moddadır ancak Jerry’den gelen bir tacize dönüşür. Peter son olarak Jerry’nin seviyesine indiğinde Jerry kendi gibi olanların ilk hıncını almış bulunur. Peter’ı oturdukları banktan dışarı atmaya çalışırken  Peter kendisini yaşadığı alanı korumak zorunda olan bir kaplan gibi bulur. Kızdıkça kızar, sinirlendikçe sinirlenir. En sonunda Jerry’nin eline tutuşturduğu bıçak ile Jerry’i öldürür. Ölmeden önce Jerry tüm bunları planladığını söyler. Oyun bu şekilde sonlanır ancak etkisi altında kalırız. İnsanın içinde yaşattığı garip yaratık ortaya çıkmıştır.

Peter burjuva dünyasının adamıdır, ona ait değerleri yaşamaktadır. Bir parka gidip kitap okuyabilir bu yüzden ancak Jerry hiçbir zaman o kadar özgüvenli olamayacaktır. Alt sınıftan olduğu için istediği hareketleri yapamayacak, toplum tarafından dışlanmaya mecburdur. Hayat tarafından çoktan yenilmiş olan Jerry’nin karşısında kazanmış Peter vardır. Konuşmaya muhtaç olan Jerry, konuşma devam ederse Peter ile bir iletişim kurabileceğini düşünmektedir. Aslına bakarsanız Jerry o kadar çaresizdir ki bir insan ile kurabileceği iletişim ancak hayvani seviyelerdedir. Ancak kendisini öldürterek bir iletişime geçebilir. Başka türlü hiçbir önemi yoktur. Nasıl yaşadığı, neler yaşadığı ya da yaşamadığı. Ertesi gazetelerde bir günlüğüne görülecek ve yok olacaktır. Yapabildiği en büyük plan kendi hayatını feda etmektir.

Gerçekte yaşadığı hayatın çok da hayat olduğunu söyleyemediğimiz için Jerry’nin bu girişimi bir intihardan çok bir çıkış yolu aramaktır ancak Peter’ın tüm burjuvazisini yok eden o cinayet anı iki insanın da ne kadar ilkel boyutlarda olduğunu gösterir. Kendini anlatmaya çalışmak için zor kullanan Jerry ile alanına müdahele edildiği için çıldıran Peter. Sanki mağaradan üç dakika önce çıkmışlar da öyle gelmişlerdir sahneye. The Zoo Story işte bu yüzden bu kadar absürd aynı zamanda realisttir.