Etiketler
alper çağlar, argo, bryan cranston, bulut atlası, cevahir, dağ, dağ arıza, dağ filmi, dağ oğuz, james bond, karpuz kabuğundan gemiler yapmak, skyfall
Bulut Atlası’na gitmek isteyip isteyip gidemeyince Cevahir’de gidilebilecek bir Skyfall, bir Argo ve bir de Dağ vardı. Evim Sensin denen saçmalığı saymıyorum bile. Sonuç olarak gidip en yanlış seçimi yaptık. James Bond filmlerini seri şeklinde izlemediğim için istememiştim Skyfall’u, Argo’da da Bryan Cranston’ın oynadığını bilmediğim için. Dağ belki de Nefes kadar vurguludur, o kadar serttir diye gittik. Hayal kırıklıkları ile çıktık.
Son iki senedir Türk yapımı filmlere küskünlüğüm biraz gidiyor gibiydi. Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak o algımı kırmıştı benim. Nefes de çok fazla milliyetçilik kokmasına rağmen Şırnak’tan eve dönmesini beklediğim bir erkek arkadaşım olduğu için çok etkilemişti. Bu yüzden Dağ’a giderken içimdeki kurdu birazcık öldürmüştüm. Güzel bir şeyler çıkabilirdi. Sonuçta çok fazla şey beklememek gerekiyordu. Milliyetçilik zaten her yere kolayca zerk edilebilen bir şey. O yüzden burada da gider dedik, olmadı.
Dağ, Alper Çağlar’ın filmi. Daha önce kendisi ile hiç tanışma fırsatı bulmadığım için açıkçası pek üzüldüğümü söyleyemeyeceğim. Tüm klişeler ile birlikte üstünkörü geçilen bir hikaye ile karşımıza çıktığı için oldukça kızgınım kendisine. Hayatımdan …. saat çaldı gibi cümlelerden nefret ettiğimi her seferinde söylesem de Alper Çağlar bu film ile gerçekten beni zor durumda bıraktı. İlk olarak film gerçekten müthiş bir klişe üzerine kurulmuş durumda. Evet askeriye zaten başlı başına bir klişe fakat askeriyenin “arızası”, “poşet ile kavgası”, “şakacı fakat çok sert komutanı”, “babası asker olduğu için asker kalmaya çalışanı”, “kendini feda edeni” vs. Nereden tutsam hep bildiğimiz, hep bildiklerimiz. Bir askeri filmde arıza görmezsek sanki rahat edemeyeceğiz, saldırı sırasında “Komutanım, neden bizi koruyorsunuz?” denildiğinde “Benim babam askerdi, öldü, o yüzden ben de asker oldum. Sizi korumak benim görevim, sizin için ölmek görevim.” gibi cümleler söylemese örneğin çok duygulu komutan (rütbeleri bilmediğim için bana göre hepsi komutan) o çocuklar orada bu cevabı almasalar rahat edemeyecekler sanki.
Koskoca askeriyede sadece 4 tane asker görüyoruz bu arada. Sanıyorum ki onlara tahsis edilmiş özel bir alan var. Bunu özel olarak seçmiş olabilir Alper Çağlar fakat gerçeklikten kopuyor, sadece birkaç kişinin hayatına girmiş gibi algılamamıza neden oluyor. Fakat aslında biz hepsinin hayatlarından sadece şöyle bir geçiyoruz. Oğuz’un hızlı hayatından vazgeçip askere gitmek istemesi, arıza elemanın sırf orada kalmak için çabalaması, komutanın gizlice içki içmesi ve hemen araya sıkıştırılan karısının ölümü.
İnsanların duygularını kabartmak, milli duyguları coşturmak için tüm insanlığın başına gelebilecek her bir şeyi tek bir filmde vermeye çalışmak müthiş yersiz bir anlayış. Ölen anne, terk eden sevgili, açılamayan platonik aşık, ölen eş… Allahım daha fazla saymak istemiyorum.
Teröristlerin Oğuz ile arızayı yakalayacakları sırada es geçmelerini söylemiyorum bile. Aslında rollerini film boyunca en güzel yapanlar da teröristle. Özellikle ateş atmadan önce çıkardıkları ve neredeyse bir büyü haline gelen ses çıkarmaları.
Dağ’ı bu kadar yerden yere vurduktan sonra belki de severek ve gerçekten inanarak izlediğim tek sahne filmin son sahnesi. İki asker arasında geçebilecek en doğal ve en güzel sahne bana kalırsa. Geri kalanı için yetkili mercilere havale ediyorum.
Dağ Filmi Trailer
nefes’ için fazlasıyla burun kıvırıp sonradan sinemada izlemediğime pişman olmuştum, the hobbit’i beklerken fena gözükmeyen bir seçenekti dağ izlemek. şimdi ben ne yapayım hımm.? sen misin bunu okuyan.
The Hobbit’i beklerken hemen Argo’ya git. 🙂 Bunu okuyan sen çok şanslısın =)
konusu fena değilmiş argo’nun, peki 😀
Ben de perşembe günü giderim belki. 🙂 Merak içindeyim.
siz insanları ve filmleri yermeyi çok biliyorsunuz madem bir filmde siz yazın. ben gidip izledim. ve çok begendim. yönetmeni tebrik ederim.
Diğer film incelemelerime bakarsanız olumlu yorumlar da göreceksiniz. Yorumunuz için teşekkür ederim, yorumlar ve beğeniler ayrı olabilir.
ben olumlu şeylerden çok filmi aşağıladığınızı görüyorum. kendinizi ne sanıyorsunuz siz.
“En azından bir sahneye bayılmışsın Öznur 🙂
O da birşey.”
Alper Çağlar’dan bana bu mail geliyorken, şimdi sorma sırası bende, siz kendinizi ne sanıyorsunuz? Bir şeyin taraftarı ya da holiganı olmak istiyorsanız bu çevrede değil başka çevrelerde yapmalısınız bunu. Size saygımdan yorumunuz için teşekkür ettim ancak ukalalığın ve agresifliğin bir alemi yok. Hele burada hiç yeri yok.
hayat sizin çevrenizde dönen bir şey değil. kendi ukalalığınızı filme mal etmeyin. ayrıca çok saygılı olduğunuz için benle bu şekilde konuşabileceğinizi sanıyorsunuz.
Yorumunuzu silme ve sizi engelle alternatifim varken cevap veriyor olmam dünyanın benim etrafımda dönmediğini göstermektedir. İlk yorumu yazıp agresif tavır takınan siz olduğunu için sanıyorum ki dünya sizin kabulleriniz etrafında dönüyor. Fikirlerinize ters düşen her şey de sizde bu kadar büyük etkiler yaratıyor. Merak etmeyin, büyüyünce geçer. Bundan sonra yazdığınız hiçbir yoruma cevap vermeyeceğimi belirtiyorum. Sakin kalın, mutlu kalın.
sanırım sizi üzdüm affedersin umarım ne de olsa hepimiz insanız
özürümü de mi kabul etmiyorsunuz
Rica ederim, iyi geceler diliyorum.