Etiketler
Amerikan Kültürü ve Edebiyatı, endüstriyelleşme, eugene o neil, hairy ape, iletişimsizlik, industrialization, lack of communication, mildred douglas, o neil, rodin, rodin thinker, the hairy ape, the thinker, transatlantik, yank
Eugune O’Neil’ın yazdığı The Hairy Ape oyunu Amerikan Edebiyatı’nda sembolizm ile naturalizmi bir araya getiren önemli oyunlardan bir tanesidir. Oyunda Hairy Ape olarak göreceğimiz birden fazla adam vardır. Transatlantiğin içerisinde bu geminin, bu devasa yapının ilerlemesini sağlamaya çalışan, ondan sorumlu olan ve insan formundan uzaklaşmış adamlar ile bu geminin sahibi tertemiz insanlar görürüz. Endüstriyelleşme sonrası insanın sadece makine formunu almaya başladığın, hatta makine değil sadece dişlinin bir parçası olduğunu kavrarız.
The Hairy Ape’te Yank adında başrolümüz vardır. Yank, iyi yarı bir adamdır ve bazı zamanlar oturup olup bitenleri düşünmesi nedeniyle “The Thinker”a benzetilir. Rodin’in heykelidir The Thinker. Bir konu üzerinde düşünme, problemi çözmeye çalışma anlamına gelir. Yank’in de anlamlandırmaya çalıştığı bir pozisyonu ve içinde olmaktan bir süre sonra zevk almayacağı bir yaşamı vardır fakat Mildred’i görene kadar hiçbir şey üzerine düşünmemiştir. Hatta ondan sonra da özellikle düşünüp karar verdiği söylenemez.
Yaşanan savaşlar ve teknolojik gelişmeler sonrasında insanoğlunun makineler ile savaşı başlamıştır. Makineler her şeyi yapar hale gelmiştir ve insanın görevi sadece bunları açıp kapamaktır. Daha az insan gücüne ihtiyaç duyulur bu yüzden. Medeniyetin gelişimi ile insanın dahil olduğu alanlar değişim göstermektedir fakat alt sınıf olarak tabir edilen çalışan kesimin ezilme oranı artmıştır. Orta sınıf ortadan kalkarak toplum iki sınıfa ayrılmıştır sadece. Yönetenler ve yönetilenler, zenginler ve fakirler, insanlar ve hayvanlar. Tüm oyun boyunca sınıf farkını hissederiz. Transatlantiğin sahibinin kızı olan Milded Douglass’ın Yank’i gördüğünde bir hayvan sanıp bayılması, ona Hairy Ape demesi, onun olduğu ortamda bulunmak istememesi gibi birden fazla işaret vardır bu konuya. Emekçilerin olduğu toplulukta kendi adlarına karar verebilen kimse yoktur. Hepsi cahilliği yeğ tutarlar çünkü düşünmeye başladıklarında karşılaştıkları sonuç ile mutlu olmayacaklarını bilirler. Bu yüzden üst sınıf tarafından yönetilirler.
Sadece maddi değil aynı zamanda fiziksel farklılıklar da vardır iki sınıf arasında. Kıyafetler, yüzler, davranışlar ve hatta konuşmalar. Yank’in kesik kesik konuşmaları, kamaradaki diğer erkeklerin anlaşılmayan konuşmaları da gerçek bir iletişimi imkansız hale getirecek cinstendir. Sadece birbirlerini anlarlar, dışarıdan birisini kendi dünyalarına kabul etmezler. Zaten dışarıdan birisi de onlara yaklaşmak istemez çünkü onları tekinsiz bulur.
Genel itibari ile The Hairy Ape, erkeklerle dolu bir kamaranın karanlığını hissedebileceğimiz, endüstriyelleşme ile ayrılan sınıfların keskinliğini görebileceğimiz, insanların insan özelliklerinden çıkmak zorunda bırakıldıklarını algılayabileceğimiz, beyaz ile siyahın birbirine karışmak isteyip de karışamadığına tanık olabileceğimiz özel bir oyun.