Etiketler
boğazlamak, boğulmak, cherriff peter, feminist drama, feminizm, george henderson, john wright, minnie foster wright, once act play, province towm players, province town, susan glaspell, trifles, trifles analiz
4 senelik öğrencilik hayatım boyunca sanıyorum üniversitede en çok Trifles oyununu sevdim tiyatrolar arasından. Province Town Players içinde yer alan Susan Gospell feminist drama’nın tohumlarını Amerika’ya atmış oluyor. Once-act yani tek perde ve olay etrafında gelişen bir oyun. Amerika’da ilk olma özelliği var. Aynı zamanda sahnenin de kısıtlanması gibi özellikler taşıyor. Her şeyden önce “trifle”ın değersiz eşya, şey anlamına geldiğini belirtmem gerekiyor.
Bir akşam Şerif Peter John Wright’ın evine girer ve adamı boğazlanmış bir şekilde bulur. Karısı Minnie Foster Wright ise ortalarda yoktur. Şerif ile birlikte gelen George Henderson ve Hale kanıt için evi aramaya başlarlar. John’un neden öldüğünü bulmak için bir orayı bir burayı karıştırırlar. Ardından Hale’in ve Peter’ın karısı gelir. Dikkat edeceğiniz üzere kadın karakterler arasından tek isme sahip olan kişi Minnie’dir. Diğer kadınlar ise eşlerinin adları ile çağrılırlar.
Minnie’nin evinde küçük bir kuş vardır. Minnie bu kuşla vakit geçirir, her gün evini toplar, düzenler. Kocası ile aralarında büyük bir problem vardır. John, Minnie’nin hayatına giren kara bir lekedir çünkü Minnie’nin geçmişini tamamen yok etmek istemektedir. Eve telefon bağlamaz, eskiden şarkıcı olan ve bir kuş gibi şakıyan Minnie’nin eski hallerine dönmesini istemez. Tam bir odundur John.
Şerif ve diğerleri evdeki araştırmalarına devam ederken Bayan Hale bir şeyleri anlamaya başlar. Tam yorum yapacaktır ki erkekler tarafından susturulur. Bunun nedeni kadınların herhangi bir ölüm durumunu çözemeyeceği, araştırma yaparak bir doğruya ulaşamayacağıdır. Bu noktada toplumdaki yerini bir kez daha görürüz kadınların. Pasifize edilmişlerdir. Eşlerinin adlarını taşımak zorunda kalmazlar, aynı zamanda fikirlerini de içlerinde taşımak zorunda kalırlar. Onları dinleyecek birileri yoktur çünkü erkek egosu o sıralarda bağırmakla meşguldur.
Bunu anlayan Bayan Hale işin ayrıntıların döner. Normalde Minnie’nin çok derli toplu olduğunu bilen Bayan Hale o gün evin oldukça dağınık olduğunu görür. Aynı zamanda en büyük detayı da o yakalar. Boğazlanarak öldürülmüş olan kuşu görür, daha sonra cesede bakar. Ve o anda tüm sırlar çözülür. Minnie’yi sembolize eden ku John tarafından boğazlanılarak öldürülmüştür. Bardağın son damlası bu harekettir. Minnie kuşun öldürülmesine, kendi özgürlüğü ve güzelliği ile bağdaştırdığı canlının yok edilmesine katlanamaz ve kocası deli kuvveti ile boğarak öldürür.
Bayan Peter’a da bu durumu çaktıran Bayan Hale, arkadaşının özgürlüğüne kaçtığını anlamış olur. O noktadan sonra yapabilecekleri en önemli şey cinayetin detaylarını göz ardı ederek erkeklere bir şey çaktırmamaktır. Erkekler de zaten avanak avanak evin içinde dolaşıp mantıklı bir sebep bulmaya çalışırlar. Bulamazlar tabii ki de. Kadınlara sorduklarında ise “Biz bir şey görmedik.” cevabı alırlar. Böylece ilk olarak Minnie’nin özgürlüğüne ve dolayısı ile kimliğine kavuştuğunu görürüz. İkinci olarak kadın birlik ve beraberliğinin gerektiğini, bir araya gelen kadınların güçlü topluluklar oluşturabileceğini görüyoruz. Üçüncü olarak oyunun semboller üzerine kurgulandığını algılıyoruz. Evdeki soğuk hava ve dağınıklık karı ile koca arasındaki gerginliği, esen soğuk rüzgarları ve anlaşmazlığı açıklar. Boğazlanarak öldürülen kuş Minnie’nin ev içindeki halidir. Kocası tarafından mutsuz edilen bir kadının son saniyeleridir o evdeki. Kuşun kafesi Minnie’nin içinde yaşamak zorunda bırakıldığı hapishane yani evi temsil eder.
Minnie bu yüzden isyankar / asi bir kadındır. Kocasına karşı ayaklanmış ve evi terk etmiş hatta kocasını da bu sırada öldürmüştür. Bıraktığı izler ile iki kadının da aklına özgürlük tohumları ekmiş olur. Hiçbir şey olmasa da kadınlık iç güdüleri ile hareket ederek hayatta kalmayı başaracağını garantilemiş olur.
Erkek egemen toplumda kadınının yerinin olmadığını açıkça gözler önüne serer. Kadınların ufak tefek şeylere takılarak gözlem yapamayacağını düşünenlere inat kadınların gücünü ortaya çıkarır. Aynı zamanda kadınların empati gücünün de varlığını gözler önüne sermiş olur. Bir kadın başka bir kadın için kendisini kocası ile zıt bir duruma sokar. Aslına bakarsanız bu manada diğer kadınlar da Minnie gibi baş kaldırmış olurlar.
Yalnızlık ve intikam Minnie’nin cinayeti gerçekleştirmesindeki nedendir. Kadını daima evinde oturan birisi olarak tahayyül etmek isteyen toplumun kadının yalnızlaştığını görmemesidir mesele. Kadın yeter ki evde yemek yapsın, kocasını beklesin ve tabii ki de ağır başlı namuslu olsun.
Trifles, kadın aklını yücelttiği ve erkeklerin göremediği şeyleri kadınların görebileceğini bize gösterdiği için bana göre çok önemli bir oyundur. Feminizm açısından baktığınızda aranılan öncelikli örneklerden bir tanesidir. Başlıktaki ironi ile de zülf-i yare dokunur.
teşekürler çok güzel özetlemişsiniz
Teşekkür ederim, afiyet olsun 🙂
Çok sağolun :))
Rica ederiiim 🙂
Çok sagolun elinize saglik,finalde sorulacak bu,înşallah iyi geçer,çok iyi anlatmissiniz
o kadar güzel özetlemişsiniz ki gerçekten oyuna ayrı hayranım, yorumunuz ayrı güzel. Bu oyunu okurken hissettiğim duygular tarifsiz…
Günümüzde hiç bir geçerliliği olmayan zırva bir tiyatro oyunuymuş. Mantık hataları ile dolu son derece başarısız bir eser. Belki yazıldığı zamanda verdiği mesaj ile haklı olabilir ancak bu onu yine sanatsal açıdan başarılı yapmaz. Günümüz koşullarında değerlendirildiğinde ise maalesef 10 üzerinden 0 puanı zor alır.