Etiketler
9 Eylül Üniversitesi, öznur doğan, bedri baykam, deniz doğruyol, Deniz My Paper Art by Deniz Doğruyol, Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğrafçılık, my paper art, röportaj
Madem bu blogu sanat ile doldurmak amaç, o zaman biraz da tasarımdan bahsedelim. Bamarangcomtr’de çalışırken tasarımcılarla iletişime geçme şansı bulmuştum. Deniz Doğruyol ile de bu sayede röportaj yapabilmiştim. Kağıtlara hayat veren kadın ile söyleşimizden umarım zevk alırsınız. Buyrunuz:
Kağıttan hikayelerin yaratıcısı Deniz Doğruyol, tamamen kendi geliştirdiği tekniklerle tasarladığı My Paper Art koleksiyonu kağıdın binbir halini ‘başkalaştırılmış’ formlarla sunuyor. Sanatçı tasarımlarına “Kağıttan bir dünya olsa nasıl olurdu?” sorusuyla başlamış ve tamamı el yapımı, kolajlardan oluşan bu eşsiz koleksiyonu tasarlamış. Uzun süreçlerden geçerek hazırlanan My Paper Art koleksiyonu, emek ve sabrın birleşiminden oluşuyor… Bu röportajla Deniz Doğruyol’u ve tasarımlarını daha yakından tanıma fırsatı bulduk.
Öznur Doğan: Deniz Doğrulyol’a göre Deniz kimdir?
Deniz Doğruyol: Deniz, yüreğinin sesi ve inançlarının her zaman peşinden giden, hayatı heyecan ve tutkuyla üreterek, kendine anlamlı kılan, her anın; kendini yansıtan bir tablonun parçaları olduğuna inanan biridir. Kendi hayallerinin ve inancının peşinden giderek yarattığı işine aşık, kendine verdiği en büyük değer ve armağanın bu olduğunu düşünüyor. 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğrafçılık bölümünde okuduktan sonra reklamcılık yaptım. Ve hep hayalim olan yaratma isteğimin peşinden gidip, üç buçuk sene önce içimden gelen sesi dinleyerek kağıtlarla başladım yolculuğuma. İçimin isteğinin, büyük bir tutkuyla peşinden gitmenin eseridir; Deniz My Paper Art by Deniz Doğruyol markası.
Ö.D: Şimdiye kadar kağıtlar yazılıp çizilmiş, katlanmış, buruşturulmuş ya da kesilmişti. Siz tamamen kağıdı farklı bir boyutta ele alıyorsunuz. Kağıtlara yepyeni formlar verme fikri ilk ne zaman belirdi aklınızda?
D.D: Hayatın anlamını sorguladığım bir dönemdeydim. İş, insanın hayatında en uzun saatlerini geçirdiği bir yer, zaman geriye getirilmeyen en büyük gerçek. Yüreğimin en derinlerinden gelen bir istekti hep yeni bir şeyler yaratmak… ne olduğunu bilmiyordum ama Daha yapmadan bile, onun heyecanını çok net hissedebiliyordum hayallerimde. Bunun doğal ve hayatımızın içinden bir malzeme ile olmasını istiyordum. Birçok farklı malzeme denemelerim sonucunda, kağıtlarla tanıştım. Ve aşkımız o gün başladı.
Ö.D: Tasarımlarınızda sadece kağıtları değil eski ve doğal olarak pek çok farklı obje de kullanıyorsunuz. Hangi parçaları kullanacağınızı nasıl seçiyorsunuz?
D.D: Ben eski kağıtlar, eski eşyalar, hayatımızın içinden farklı detaylar, doğadan malzemeler gibi bir çok farklı materyali aslında birbiriyle tanıştırıp başkalaştırıyorum. Bunları seçerken özellikle şu dediğim bir aksesuar, detay, eşya veya kağıt olmuyor. Onlar zaman içinde bir şekilde benim karşıma çıkıp bana yeni ilhamlar veriyorlar. Sonuçta sonsuz bir kaynağın içindeyiz ve bende bu kaynaktan her geçen gün yeni bir şeyler keşfedip, tasarımlarımda kendimi yansıtacağına inandıklarımı kullanıyorum. Tek ayırdığım, kendime yakın görmediğim parçalar, genelde çok teknolojik görünümler, metal detaylar oluyor. Çünkü bana ruhsuz ve hikayesiz geliyorlar. Ben daha çok içinde ruh taşıyan ve bütününde kullandığım parçalar ile başka hikayelere dönüşen işleri seviyorum.
Ö.D: Sizin için bir maddenin tasarımlarınızda kullanılabilmesi için hangi özelliklere sahip olması gerekir? Kullandığınız maddeleri nerelerden satın alıyorsunuz ya da hangi şartlar altında üretiyorsunuz?
D.D: Yukarıda da bahsettiğim gibi, çok teknolojik, düz, kendini ifade etmekte çok uzaklaşmış materyaller beni heyecanlandırmıyor. Ben çok fazla sahaf, eski malzeme ve eşya satan dükkan geziyorum. Bunun haricinde sürekli yeni yerler ve yeni malzemeler keşfediyorum.
Ö.D: Satın aldığınız eski objelerden kendinize özellikle ayırmak istediğiniz parçalar oluyor mu? Örneğin bir dergi ya da kaplamak üzere aldığınız bir telefon…
D.D: Kesinlikle, kıyamadığım çok fazla eşya ve görsel oluyor, fakat bir noktada her şey tek olduğu ve çok fazla kişiye özel iş yaptığım için, o anda yapacağım tasarımla uyum sağlayan bir parça ve görsel var ise, tabi ki kullanıyorum. Ama halen daha kıyamadığım parçalar var.
Ö.D: Yaptığınız tasarımlara örnek olacak isimler var mı? Takip ettiğiniz tasarımcılar kimler?
D.D: Ben kendi yaptığım tarza yakın işlere henüz rastlamadım ama tabi ki kağıt ve kullandığım diğer malzemeler ile çalışan birçok başarılı, işlerini keyifle takip ettiğim tasarımcı ve sanatçı var. Türkiye’de Bedri Baykam‘ın eserlerine bayılıyorum.
Ö.D: Özel tasarımları yaptığınız sürede neleri araştırıyor nasıl bir yol takip ediyorsunuz? Kendinizi kısıtlanmış hissettiğiniz zamanlar oldu mu?
D. D: Kişiye özel tasarımlarda, kişi ile konuşup, ilgi alanları, hayatında önem verdiği şeyleri öğreniyorum. Bu bir sanatçı veya ünlü bir kişi ise onun işini anlatan dökümanlar, küpürler, fotoğraflar, eşyalar gibi her türlü bilgiyi kullanıyorum. Markalara özel tasarımlarımda; bir hikaye üzerinden gidip koleksiyonu oluşturuyorum. O koleksiyon kendi mesajını veriyor. Kişiye özel hediyelerde; kişilerin birbirlerini iletmek istedikleri mesajlardan yola çıkarak, hediye alternatifleri tasarlıyorum. Bu da mesajını anlatan kişiyi özel kılan bir hediye oluyor. Proje bazlı işlerimde ise, projenin ana konusu üzerinden yola çıkarak verilmek istenen mesajı yansıtan işler tasarlıyorum. Benim için kısıtlayıcı olmuyor, çünkü bir kuralı yok zaten. Ben o anda o kişi veya markaya özel olan hikayenin içine giriyorum ve o hikayede kendi sonsuz yaratıcılığımı yine yaşıyorum.
Ö.D: Eğer bu konsept dışında başka bir konsept seçmek zorunda kalsaydınız ne seçerdiniz?
D.D: Moda tasarımcısı olurdum kesin… İleride kendi işimle bir şekilde modayı bağdaştıracak projeler ve koleksiyonlar üzerinde çalışma isteğim var.
Ö.D: Size ilham veren, mutlu eden şeyler nedir hayatınızda? Daima aklınızdan geçen, sizi motive edici bir cümleniz var mı?
D.D: İlham veren; her gün yeni bir şey keşfetme, öğrenme ve ortaya koyabilme şansımın olduğunu bilmek. Heyecan duymaktır bence hayat, benim en büyük hayat motivasyonum işim ve işimle ilgili sonsuz keşif ve yapmak istediklerim. Motive edici cümlem ‘’If your dreams don’t scare you, they are not big enough.’’.
Ö.D: En büyük destekçiniz olarak daima yanınızda olan kişiler kimlerdir?
D.D: Ailem ve arkadaşlarım.
Ö.D: Sizi ifade ettiğine inandığınız bir şarkı ya da cümle var mıdır?
D.D: “Listen to the whispers of your heart.’’
Böyle tatlı bir röportajdı Deniz Doğruyol ile yaptığımız. Hayatımın ilk röportajıdır, bu yüzden ayrıdır yeri benim için. 🙂 Umuyorum devamı gelecek bu röportajların.