Etiketler

, ,


Bu filmde ağlayacağınızı tahmin edemezdiniz değil mi?

Adam Sandler’ı sürekli sevip sevmemek arasında kalıp filmlerden sonra sevdiğimi hatırlıyorum. Daima komedide görmeye alışık olduğum tiplere biraz mesafeli bakmamın da sebebi bu. Sanki başka hiçbir role giremeyeceklermiş gibi? Girerler fakat.

Click, yüzyıllar boyunca izlemekten imtina ettiğim, herkes söyledikçe “Ya ben onu izlemedim yeaaağ” yayvanlığıyla cevap verdiğim bir filmdi. Bunun nedeni sanıyorum ki sürekli TV’de yayınlanması, tüm arkadaş grubunun hepsinin izlemiş olması olabilir. Bilemiyorum. Popüler gibi, değil gibi, Click bende uhde gibi.

Sonunda filmi indirip izleme fırsatı yakaladığımda artık ben de o güruha katılabilecektim. Üstüne üstlük hakkında yazı yazabileceğim bir blogum bile vardı. Şimdiye kadar izleme ya da izlememek için bir çaba sarf etmediğim filmleri izlemem gerektiğini algıladım. Bu popülerite karşıtlığımı yendiğim gün belki de çok daha işe yarar yazılar çıkarabileceğim. Ne olur ne olmaz diye, biraz da heyecanıma yenik düşerek Yedinci Gün’ü işte bu yüzden satın aldım ve gördüm ki yanlış yapmamışım.

Hayatı ertelemek, iş odaklı yaşamak belki de çoğumuzun hayalini kurmadığı fakat bile isteye yaşadığı bir hayat tarzı. Tatile mi çıkacaksınız? Ama para lazım. Tiyatroya mı gideceksiniz? Ama para lazım. Sinema? E para. Hediye? O da para. Sevgili? En büyük para götürücüsü. Böyle düşüne düşüne tamamen kendimizi paranın ve yaşanamamışlıkların arkasına bırakıyoruz. Önce terfi, sonra para, sonra emeklilik, sonra aile. Neden bilmek istemiyoruz: sadece bir kere yaşıyoruz!

İçerisinde yüksek oranda mesaj barından filmleri çok sevmem aslında. Click’i diğerlerinden ayıran nokta ise tıs tıs gülerken sonuna doğru sizi salya sümük ağlatıyor olması. Evet, ağladım. Filmlerde ağlamayı kendine adet edinen birisi olarak bu filmde de ağladığımı açıkça söylüyorum. Ağladım fakat bir sorun bakalım bana neden ağladım?

Click

Verilen mesaja ya da çok büyük olduğuna inandırılmaya çalışılan aile kurumuna değil, kendi çocuklarının kollarında ölebiliyor olma ihtimaline ağladım insanın. Ölümün en sinsi ayrıkotu olduğunu hatırladığım için ağladım. Tamam, uzatmanın ve suzugözlü olmanın alemi yok. Ben bunlara ağlarken eminim ki filmin mesajı da o anda baba baba veriliyordu. Siz, siz olun; ailenizi ikinci plana atarak iş hayatınıza tamamen odaklanmayın. YOLO. You only live once : Bir kere geliyorsun şu hayata hesabı.

Şimdi ben bunu söyledim, Click bunu anlattı da ne kadarımız yapabiliriz tam olarak kestiremiyorum. Yarın sabah işe gitmem gerekecek, akşam çıktığımda İstanbul’un trafiği beni yiyecek. Yorgun olacağım. Okulun başlaması gerginliği baş gösterecek. Hafta sonu olsun diye bekleyecek fakat bir türlü denk getiremeyeceğim. Dışarda kalmak istediğim için annişle tartışacak tadımı kaçıracağım. Babamla mutlaka bulurum yine bağrışacak bir konu.

Aileni, sevdiklerini, sevdiğin adamı ya da kadını ikinci plana atmaman için yine de bir yaşam standartının içinde olman gerekiyor. Ketçabın dibinde kalan ve dökülmesi için sarsılan tarafsanız, Click’te yapamadıklarınız yapılıyor diye ağlayabilirsiniz.

Peace!

Hamiş: Bir de son bir ironi, şu anda Adam Sandler’ın filmdeki mesleği olan mimarlığı hatırlayınca kendi geleceğini inşa etme ya da edememe durumuna bir gönderme yapılmış olduğunu sezdim. Referance canımı benim. Oiy severim benim kedi canımı.

Click Trailer