Etiketler

, , , ,


Klasikler Niçin Okunmalı’dan sonra deneme ve eleştiri türüne kısa bir ara vermiştim çünkü beni yerden yere vuran gerçekler ile karşılaşmıştım kitapta. Ben ne kadar az şey biliyormuşum ve ne kadar çok bildiğimi sanıyormuşum gibi.

Şıp demiş, Tahsin Yücel’in kaleminden de aynı şeyler dökülmüş. Edebiyatın ne olup olmadığını, yazılanların hangi minvalde yazılması gerektiğini öncelikle tanrısından izin isteyerek yazmaya başlayan bu adam, Tahsin Yücel, beni yine kocaman edebiyat dünyasında mini minnacık hissettirdi. Efendime söyleyeyim o yazar, tabii ki şu şair derken benim tüm havam yine sönüverdi. Yine de Tahsin Yücel, benim adıma okuması daha kolay bir adam oldu. Yazın, Gene Yazın, benim bakış açımla iki farklı anlamdan oluşan bir tamlama. Yazın, edebiyat anlamına gelmesi ve eylem olan yazmak kelimesi. Böyle oyunları seviyorum.

Ünlü düşünürler, bilimadamları ve edebiyatçıları bir araya getirerek derdini anlatmaya çalışıyor Yücel bu kitapta. Sadece felsefenin değil, bilimin de edebiyata etkilerini araştırıyor ve bu neferlerin şimdiye kadar neler düşündüğünü, ona göre hangilerinin doğru olduğunu enine boyuna anlatıyor. Kendi çağındaki yazarlara da laf atmadan duramıyor. Tahsin Yücel’in hayata bakışına dair bir şeyler öğrenmek istiyorsanız bu kitaba biraz dalmanız kafi geliyor. Açık sözlü insanları çoktandır özlüyorduk.

Can Yayınları’nın dilimden düşürmediğim indirimi, “Yaz boyunca yüzlerce kitap 5 lira” sayesinde Tahsin Yücel’in herhangi bir romanını ya da hikayesini okumadan doğrudan denemesine geçiyorum. Benim için sert bir geçiş, yine de seviyorum bu tonton ihtiyarı.

Argümanları ile bir kez durup düşünmemize neden olan bu yazarın anlattıklarından not aldığım bazı yerler var. İşte bunlardan ilki, Yazının Ana Özdeği konusunda, kitabın 60. sayfasında yer alıyor:

“Hiç kuşkusuz, dil, hele yazın dili, kendi başına ele alınınca, “doğru ya da yanlış değildir, geçerlidir ya da geçersizdir: geçerli, yani tutarlı bir gösterge dizgisi”. Bu bakımdan, baştan sonra tersine çevrilmiş bir kurmaca evrende “sonsuz nokta”lar da geçerli sayılabilir, ama ancak böyle bir evrende. Buna karşılık, her öğe geçerliliğini bütünün başa öğeleriyle kurduğu bağıntılardan aldığına göre, bizimkine benzer olarak sunulan bir kurmaca evrende, “sonsuz nokta” söylemi de, göndergesini de sakatlar: her ikisinin de sakatlığıdır. Buna karşılık, gerçek yazar, söylemle nesnesi arasındaki denkliği sözcük ve tümce düzleminde kurmaz, yalnızca, dil, kurgu, odaklayım, hepsini sokar işin içine.”

Konudan tamamen ayrı değerlendirildiğinde tamamen boşmuş gibi görünen bu paragraf bütünlendiğinde ortaya kafa karıştırıcı, sorgulayıcı fakat edebiyat bilginizi yarıştırıcı bir metin çıkıyor.

Ne zaman bir edebiyatçının edebiyat bilgisi ile karşılaşsam, eşhedü çekip kalkan kaldırasım geliyor çünkü sanki Merlin’in ejderhası karşısında savunmasızmışım gibi hissediyorum. Tahsin Yücel son zamanlarda benim yeni ejderham olmayı başardı. Yine kendimi evreniçre küçük hissettim. Gidinin Tahsin’i. Tahsin ismini de severim.