Etiketler
albert camus, öznur doğan, düşüş, içimdeki deniz, kitap inceleme, kitap tanıtım, mar adentro, mutlu ölüm, oznurdogan.com, yabancı
Zordur. Albert Camus şimdiye kadar pek çok insan tarafından karmakarışık (!) bulunduğu için bir kenara bırakılmıştır. Albert Camus okuyacaklara en büyük tavsiyem tüm dikkatlerini kitaba vermeleri gerektiğidir.
Şimdiye kadar yalnızca üç Camus kitabı okumama rağmen bu izlenime çoktan kapıldım. Aslında daha ilk anlarda yani Camus ile ilk tanıştığımda anlamıştım bu adamla çok iyi anlaşamayacağımızı. Yabancı adlı kitabını çok kez duymuş fakat okuma fırsatı bulamamıştım henüz. Bir yerlerden bulmam gerekiyordu bu kitabı. O dönemde de Hürriyet Gazetesi kitapları dağıtmakla meşguldü. Ellerinde kalmış herhalde normalde yapmazlar böyle güzellikler. Aldım kitabı elime, başladım okumaya. Genç bünyeme ters düşüverdi Camus. Daha lise ikinci sınıftayım. Okuduğum kitapların içerikleri hiç Camus’leşmemişti. Anlamadım. Hikayeyi algılayamayan beynim kitabın kapağını da kapattırdı. İki buçuk sene sonra açabildim.
Yabancı bittiğinde kendimi bir çuvalın içinde taşıyormuşum gibi hissettim. Üzerimden dozer değil jet geçmişti. Yorulmuştum fakat garip bir galibiyet gülümsemesi vardı yüzümde. Albert Camus ile bir kez tanışmıştım ve benim tabiatımda tanıştığım insanları unutmak yoktu. Sadece ara veriyor ve biraz uzaklaşıyor, yorumlardan ve beynimin bağlantılarından uzaklaşıyordum. İkinci kitap müthiş bir kitapkurdu olan arkadaşım tarafından armağan edildi. Düşüş.
Üzerine bir şeyler yazmamı da istemişti kendisi. Sanırım yazdıktan sonra bu yazıyı ona yollamayı unuttum, ancak o da hiç aman efendim şuralarda bir Albert yazıyordu, Camus yazıyordu demedi. Olmaz! Dikkat gerek, takip gerek. Dönelim Düşüş’e. Düşüş benim için boyut ötesinde bir noktada oldu. Camus’yü okumak benim için hala zordu fakat aldığım keyif Yabancı’dan çok daha fazlaydı. O yazımın linki tam da şurada aslında.
Ve ardından doğum günümde bir diğer arkadaşımın hediye ettiği Mutlu Ölüm. Mutlu Ölüm benim için Camus üçlüsüne nokta atışı yapıyor. Dünya üzerindeki nadide threesomelardan bir tanesi olma özelliğine sahip. Sanki hepsi birbirini çoktan tamamlamışlar da birileri bunun haberini bize vermemiş gibi. Sonra düşünüyorum, Albert Camus’nun bunların hepsini tek bir roman için yazdığını hayal ediyorum. Konudan uzaklaşıyorum, Mutlu Ölüm üzerine düşünmeye başlıyorum.
Hem Mutlu Ölüm hem de Yabancı benim üzerimde buz parçasının dolaşması etkisi yaratıyor. İnsanın ne zaman ölmesi gerektiğini düşünüyorum Mutlu Ölüm’den sonra. Ne zaman kabul eder ki İçindeki Deniz’i? Bir seri katil olmayı başarabilir miydiniz peki? Bu hayatta kaç kişi bir tekerlekli sandalyeye bağlı kalarak yaşamayı kabul eder.
Albert Camus işte bunu yapıyor. Demir bir yumruk ile vuruyor karnınıza. Onda hiçbir şey tek boyutta değil. Sebepler ve sonuçlar, başlangıçlar ve bitişler… Hepsi bir flu fotoğrafta saklı.
Albert Camus okumak bana hiç kolay gelmesi. Çok kolay diyenin de alnını karışlamayı borç bilirim. Yeni kitaplara dalsak mı dersiniz?